Geçtiğimiz günlerde Sydney’de 87 yaşında bir kadının, evinde ölü bulunduğu açıklandı. Aslında bulunan, tanınmayacak haldeki kemikleriydi; çünkü kadıncağız öldükten 8 yıl sonra bulunmuştu!. Ne bir yakını, komşusu arayıp sormuş, ne de biriken mektup ve faturalar kimsenin dikkatini çekmişti.
Bizleri artık pek şaşırtmayan bu üzücü olay, Avustralya’da hepimizin bildiği, ama pek tartışılmayan bir sosyal soruna işaret ediyor. Batı toplumlarında insanlar giderek daha fazla birbirlerinden kopuk halde yaşıyorlar.
Komşular nafile meseleler için birbirlerini dava ediyor; “senin ağacının yaprakları benim bahçeme düşüyor” tartışmasını mahkemeye götürmek bir tuhaflık değil de, kişisel bir hak olarak görülüyor.
Elektronik ekranlarin cazibesi sayesinde, kimse kimsenin yüzüne bakmıyor. Cep telefonuna gömülü genç kızlar tramvayda karşısında oturan kadının pabuçlarını, ya da delikanlının yakışıklılığını farketmiyor artık. Ekrandaki anonim hayat daha ilgi çekici.
10 saniye sonra biteceği belli olduğu için, asansördeki merhabalaşma ve hal-hatır sormalar pek içten oluyor. Hoşgörü eşiği düşük olunca, daha fazlasına katlanmak mümkün değil.
Yüzyüze ilişki becerisine artık güvenmediği için manitasını internetten bulan erkekler, ilk tanışmada söyleyecek laf bulamıyorsa derhal bir “app” indirip ordan tüyo alıyor.
Noel günü biraraya gelen ailelerin bir kısmı, bu ani birlikteliği kaldıramıyor. Birbiriyle bagajı fazla olan insanlar, alkol eşliğinde bir masa etrafında toplanınca, bu yoğun sosyalleşme fazla geliyor. Yılın en mübarek günü olan Noel’de ev içi kavga ve şiddet vakaları zirve yapıyor..
Benzer şeylerden Türkiye’de de yakınılıyor. Odasından çıkmayan gençler, bayramlarda anonim SMS mesajları, birbirini tanımayan apartman sakinleri.. Ama neyse ki şimdilik, yaşlı birisi evinde öldüğünde “ne oldu buna!” diyecek birileri çıkıyor. İnsanlar arasındaki fiziksel mesafelerin kısalığı buna el vermediği gibi, şehirlerdeki kapıcılık müessesesi insanların kapısının hiç olmazsa günde en az iki kere çalınmasını sağlıyor.
Birbirimizle olan ilişkilerimizde, insanca temas yerini giderek yalnızlaşma ve hoşgörüsüzlüğe bırakıyor. İnsanların kendilerini “ait hissettikleri” mecralar bir bir ellerinden kayıp gidiyor. Batı toplumundaki yeni kuşakların “bir topluluğa ait olma bilinci”ni hepten unutması, üzücü bir gelişme olacak.
eline sağlık levent. yaz da keyifle okuyalım. özledim bilesin. sydney'den dostlukla
evet cagimizin en aci gercekleri bunlar komsularimizla iliskilerimiz 0 landigi gibi aile dosluklari da 0 landi sosyal yaratik olan insanogulari teknolojinin gelismesi ile sosyallesmey,i dygularini ifade etmeyi unuttular Efe beyin dedigi gibi bagajlar dolup tasiyor insanlar ruhsal bunalima giriyorlar bugun her 5 kisiden 1 kisi Ruh hastasi bunun sebebi ne oloabilirki, tabiki yalnizlik