Floransa rönesansının üç büyük devinden biri olarak bilinen Michelangelo (diğer ikisi da Vinci ve Rafaello’dur), 1475 ila 1564 yılları arasında yaşamıştır. Heykel ve resme çok küçük yaşlarda gönül veren sanatçının, insan anatomisine egemen olmak için, henüz 17 yaşındayken kilisenin mezarlığından çaldığı cesetler üzerinde teşrih çalışmaları yaptığını biliyoruz.
Çevresinde aksi ve sinirli olarak tanınan ve heykeltıraşlığı ressamlığının da önünde gelen dahi sanatçıya, 1505 yılında Papa II. Julius tarafından, Roma’daki Sistine Chapel’in tavanını fresklerle bezeme görevi verilmişse de, Michelangelo bu görevi ressam değil, heykeltıraş olduğu gerekçesiyle geri çevirmiştir.
Sanatçının ne denli inatçı olduğunu bilen Vatikan B planını uygulamaya karar vermiş ve Michelangelo’nun bu görevi başaramayacağından korktuğu için görevi üstlenmediği dedikodusunu yaymıştır.
Bu dedikodu sonunda etkili olmuş ve, cesaretini kanıtlamak isteyen sanatçı, işi kabullenip, 1508 yılında çalışmaya başlamıştır. Michelangelo 4 buçuk yıl bir iskele tepesinde sırtüstü çalışmak suretiyle 1512 de bu görkemli yapıtı tamamlayabilmiştir.
Bir çok kompozisyondan oluşan tavan bezemesinin en ünlü sahnesi ADEM’İN YARATILIŞI olarak bilinen kompozisyondur.
Görünüşte, meleklerin çevrelediği ve onlardan destek alarak, göklerden yeryüzüne doğru süzülen Tanrı, kayalıklar üzerinde yatan ve sol kolunu kendine doğru uzatmış olan Adem’e sağ elinin işaret parmağıyla yaşam vermektedir.
Bu nasıl yaşam vermekse. Zira yaşama kavuşacağını düşündüğümüz Adem zaten capcanlı olup, sanatçı tarafından minnet duyusu yansıtılmış gözlerle Tanrı’ya bakmaktadır.
Yukarıdaki saptamaları yaptıktan sonra, gelelim konunun ilginç yönüne. 1990 yılında Dr. Frank L. Meshberger’in Amerikan Tıp Birliği gazetesinde ortaya attığı sava göre, Tanrı’nın göklerde gezinmek için yararlandığı ve meleklerle beraber içine bindiği kabuk türü nesne insan beyninin bire bir kopyesidir.
Şekilde, üstte, bir insan beyninin yandan görünümü verilmiştir. Altta ise, Michelangelo’nun kompozisyonundaki göksel taşıtın şematik çizimi görülmekte. Nöroanatomik çizimin bire bir aynı olan bu şematik çizimde, alın lobu, şakak lobu ve her iki lobu birbirinden ayıran sylvius yarığı açıkça belirtilmiş.
Hele bir de bu şematik çizimi yapıtın üzerine uyguladığımızda, kompozisyonun nasıl beyin anatomisine şaşırmamak elde değil.
Şimdi bir de beynin önde arkaya nöroanatomik kesitini inceleyelim. Yandaki şeklin üstündeki bu kesitte, hipofiz guddesi, beyin sapı ve omuriliğin yerlerini açıkça görmektesiniz. Alttaki şekil, Michelangelo’nun kompozisyonuna göre bu kesitin şemasını vermekte.
Bu şematik kesiti yapıtın kendisine uyguladığımızda, Tanrıyı alttan destekleyen meleğin beyin sapını oluşturduğunu, bu meleğin baş tarafındaki diğer bir meleğin sol ayağının hipofiz guddesini temsil ettiğini, aynı meleğin kıvrılmış sağ kalçasının optik sinire, dizininse optik çaprazlamaya tekabül ettiğini, her iki meleğin arasından aşağı doğru dalgalanan eşarbın ise, vertebral arter için betimlendiğini açıkça görmekteyiz. Sulcus cinguli ise, Tanrı’nın önündeki meleğin kalçasını izleyerek, Tanrı’nın her iki kolu boyunca uzanıyor ve Havva’nın boynuna sarılmış sol kolunun ucunda son buluyor.
Gözden kaçırmamamız gereken bir husus da, Tanrı’nın, beynin duygulara ilişkin yani insana özgü tinsel eylemlerin merkezine yerleştirilmiş olması.
Şimdi tüm bu gözlemler sonucunda, aslında bu kompozisyonun Adem’in Tanrı tarafından yaratılışını değil ama Tanrı’nın insan tarafından, insan beyni tarafından yaratıldığını, Tanrı’nın insan beyninin ürünü olduğunu anlatmak isteyen bir mesaj olduğunu düşünebiliriz. Bu durumda resmin adının “Adem’in Yaratılışı” yerine “
TANRI’NIN YARATILIŞI” olması belki de daha doğru olurdu. Ne var ki bu resmi bu adla ve açıkça yapmasına izin verileceğini, hiç sanmıyorum.
Michelangelo’nun tüm dinsel öğretilerin karşısında olan bu düşünceyi betimlemesi acaba, kendisini bu resme zorlayan, bu resmi dedikodularla empoze eden Vatikan’a karşı öc almak diye yorumlanamaz mı ?
Cok etkilendim ve cok dogru buldum. Bu bilgi icin tesekkurler. Simdi bunu dostlarima dagitiyorum.
iyi gunler
Çok etkileyici bir saptama...