Anlaşıldı doymayacaksınız. Gözünüz aç olduğundandır muhtemelen. Ne toprağa düşen evlatlarımız ne de trilyoner yaptığınız çocuklarınız sakinleştirecek sizi. Dipsiz bir kuyu gibisiniz. Karanlık, vıcık vıcık ve çamur dolu... Ne varsa güzel olan hepsini bu kadar hızla yok etmeniz dipsiz karanlığınızın gücünden.
Başka da bir numaranız yok zaten!
Çekirge sürüleri gibisiniz.
Yedikçe çoğalıyorsunuz ama sadece tüketiyorsunuz.
Eser(!) dediğiniz birkaç palavra, makyajlanmış birkaç yalan ve bolca iftira.
Onları da öyle pazarlıyorsunuz ki, duyan da gerçek sanıyor.
Ve siz o yanılsamalar içinde alabildiğine yok ediyorsunuz her şeyi.
Anlaşıldı doymayacaksınız.
Açlığınız hiç bitmeyecek.
Ali İsmail’in vücuduna inen her tekme sizin! Abdocan’ın kafasına attığınız gaz kapsülü sizin! Ahmet’i metrelerce yüksekten toprağa düşüren emir sizin! Ethem’i güpegündüz aramızdan alan lanet silah sizin! Mehmet’i çalan kötülük sizin! Berkin’i uyumaya zorlayan vahşet sizin!
Ama hala çok açsınız! Hala gözünüz aç; ruhunuz aç!
Suriye’de ciğer yiyen kardeşleriniz, El-Beşir’in ölüm mangaları, işkence haneler, zulüm haneler sizin eseriniz.
Acımanız yok! İnsanlık uzak bir düş size.
Gaddarlıkta yarışır gibi bir haliniz var. Yüzünüze sinmiş olan o beyazlık Azrail’le olan yakınlığınızın yansıması.
Utanma duygunuz yok!
Arsızlık bir sanatmış gibi el üstünde sizin mahallede.
Güzel olan her kelime sizin ağzınızdan çıkınca ne kadar hızlı çürüyor farkında bile değilsiniz.
Ağaçları yok ederken zafer kazanmış gibi şensiniz.
Dikilen her zevksiz bina, yok edilen her mahalle istifleyeceğiniz malların müjdesi size.
Oturduğunuz koltuklar, emrinize amade uşaklar, lüks arabalar, yalılar yetmiyor biliyorum.
Nefretiniz sizi çağırıyor; içinizdeki vahşet her gece uluyarak görevinizi hatırlatıyor biliyorum.
En güzel düşleriniz ateş ve kıyım üstüne.
Madımak rüyalarınızı süslüyor. Kalleşçe karnını yardığınız kadınlar salyalarınızı akıtıyor Maraş’ın sokaklarında. Çorum, tutkunuz olmuş! Havada asılı duran kan kokusu iştahınızı kabartıyor. Gözleriniz ışıldıyor çarpı konulmuş her evi gördüğünüzde.
Çok zalimsiniz ama postlarınız hep ak.
Gözyaşlarınız asit gibi düştüğü yeri delip toprağı kavuruyor.
Anlaşıldı doymayacaksınız!
Gözünüz aç olduğundan muhtemelen.
Kan kokusu almış burnunuz dik.
Küfrün saltanatı iyice azdırmış sizleri.
Talimhane yaptığınız Libya, Irak ve Suriye rüyalarınızda.
Sıranın Anadolu’ya gelmesini bekliyorsunuz sırtlan sürüsü gibi.
Ama yanılıyorsunuz!
İlk adımınızda korkaklığınızla yüzleşeceksiniz.
Kalpleriniz yerinden çıkacakmış gibi çarpacak, bir anıt gibi karşınızda dikilen gençleri görünce.
Ormanlar etrafınızı saracak. Abdocan, Ali İsmail, Mehmet, Ethem ve Ahmet ayağa kalkacak.
Berkin uyanacak. Gözlerini çaldığınız evlatların ruhunuzu çırılçıplak gördüğünü anlayınca içiniz ürperecek.
Birbirinizi yemeye başlayacaksınız o anda.
Açlığınız kendi etinizi yediğinizde sona erecek.
Yalnız ve güzel ülke; siz doyunca huzur bulacak.
İşte o anda uyanacaksınız karanlık, mutlu düşlerinizden. Gerçek tüm çıplaklığıyla sizi de yutacak.