|
|
Türban meselesi gündemden düşmüştür.Kategori: Türkiye | 0 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 01 Kasım 2013 01:10:59 Sağ iktidarların yıllardan beri sömürmekten bir an bile vazgeçmediği türban konusu şu ya da bu şekilde ortadan kalkmıştır. Konuyu kazanan-kaybeden ekseninde değerlendirmeyi yanlış buluyorum. Zira böyle bir tartışma "Ne zaman?" sorusunu da beraberinde getirir. Bu noktadaysa kimileri türban kavramının başörtüsü kavramına dönüştürüldüğü anı, başkaları Çankaya'ya türbanın çıkmasını, başka bir grupsa kamuda türbanın serbest bırakılmasını gösterebilir.
Sonuç itibariyle türban meselesi on yılların konusudur ve siyasi olduğu kadar ekonomik ve sosyal yanları da vardır. Bu yüzden kazanan-kaybeden tanımını tek bir anla ya da olayla açıklamak yanıltıcı olur. Bununla birlikte bugüne kadar türban meselesi salt kadın ya da özgürlük konusu olarak da ele alınamadı. Bunda sağ iktidarların türbanı bayraklaştırmasının, Anadolu halkının dini duygularını yönlendirme konusunda sürekli türbanı kullanmasının da etkisi büyük. Türbanın inanç dünyasına dair olan kısmı ise çok daha karmaşık… Çünkü nedense dini konuların “gözle görüneni” sürekli tartışılırken, “gözle görünmeyeni” bir türlü tartışılamamaktadır. Bu bir bakıma taraftar forması giymenin rahatlığıyla açıklanabilir. Birkaç on lira verip bir futbol takımının formasını üzerinize geçirdiğinizde sizin dışınızdakiler için taraftarlığınız çok fazla tartışılmaz. Oysa o formayı giyiyor olmak “Nasıl bir taraftar?” olduğunuz sorusuna cevap vermez. Ama forma giymek güçlü bir mesajdır ve aksini ispat etmeniz çok kolay olmayabilir. İnançlı ya da dindar olduğunu iddia eden insanların bir kısmı da birkaç on lira vererek görüntüyü satın almanın rahatlığını yaşamaktadır. Samimi, makul bireyler açısından ikiyüzlülük olarak adlandırılabilecek bu durum maalesef kısa vadede çözüm bulunacak bir sorun değildir. %99,9’unun Müslüman olduğu iddia edilen bir ülkenin, %99,9’unun “kâmil, ârif, doğru insan” olamaması da bizler için veri kabul edilmelidir. Türbanı Allah’ın emri olarak bayraklaştıranların bazılarının, İslam’ın emri olan faiz yasağı konusunu önemsememesi, kul hakkı yeme konusunda sınır tanımaması, altın ve mal biriktirme sevdasından hiç vazgeçmemesi, mütevazılık yerine kibri, sadelik yerine müsrifliği tercih etmesi de samimiyet konusunu tartışmalı hale getirir. Ancak her şeye rağmen türban konusu bugün itibariyle gündemden düşmüştür. Mağduriyet edebiyatı konusunda en mahir kitle olan “Süslümanların” bundan sonra aynı güçle türban siyaseti yapmalarının yolu kapanmıştır. Görsel bir öğe olarak çok güçlü bir mesaj olan türbanın bu noktadan sonra gündem değiştirmek, kitleleri manipüle etmek, Gezi Direnişi gibi özgürlükçü hareketleri bastırmak için kullanılması düne göre çok daha zordur. Zira türban, bu derece görünür olduktan Çankaya’ya, Meclis’e, kamuya, sokağa girdikten sonra, iktidar olduğu halde muktedir olamamaktan şikâyet etme olanağı, şikâyet edilse de inandırıcı olma şansı, çok daha azalmıştır. Bir bakıma türbanın yaygınlığı İslamcı partinin, ülkenin bütün kurumlarına ve sistemin tamamına hâkim olduğunu göstermeye yetmektedir. Artık iktidar olan aynı zamanda muktedirdir. Muktedirlikse sorumluluklarıyla yüzleşmeyi beraberinde getirecektir. AKP, artık yolsuzlukların, hırsızlıkların, hukuksuzlukların, yaşanan acıların üstünü örtmek için türbanı kullanamayacaktır. CHP Meclis grubunun, seçimlerin hemen öncesinde kurulan türban tuzağını olgunlukla ve rezerv noktalarını büyük bir maharetle ortaya koyarak tartışma gündeminden düşürmesi taraflı, tarafsız herkesçe alkışlanmalıdır. CHP, AKP’nin en etkili silahını elinden almıştır. Bazı çok değerli arkadaşlarımızın türban gibi bir simgenin Meclis’e de girmesine tepki duyması normaldir. Ancak onlara Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük stratejik dehasını gösteren sözlerini hatırlatmakta fayda var. “Hattı müdafaa yoktur; sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” Siyasette de kimi zaman hat önemsizleşir satıh önem kazanır. Siyasi mücadelenin her anı anlamlıdır her anı hayatidir. Asıl olan mücadele kararlılığıdır. Bir gün çok önemli olan bir hat, bir başka gün satıh için terk edilebilir. Terk edilemeyecek tek şey mücadelenin kendisidir. Bu ülkenin yurtseverlerinin konuyu mücadele ekseninde kabul ederek, atılan bu adımın yeni fırsatlar doğurma kabiliyetini görmesi gerekir. Bu yapıldığı takdirde halkın gerçek meseleleri olan özelleştirme talanına, rant operasyonlarına, açlığa, sefalete, gerici baskıya, polis şiddetine, işsizliğe, eğitimsizliğe, çocuk ve kadın istismarına ve diğer hayati meselelere gelinebilir. Yeterince mücadele edilir ve bir arada durulursa AKP zihniyeti de yenilebilir. *** Not: 3 Kasım’da, Kadıköy’de bir araya gelecek olan Alevi örgütlerinin taleplerine herkesin destek vermesi gerekir. Türbanlı milletvekilleri ve samimi AKP’liler de, inançlara ve tercihlere olan saygılarını, Alevilere destek vererek gösterebilirler. Umarım, kendileri için istediklerini başkaları için de isterler.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış
|
| Tüm Yazarlar |
|