Amerikan futbolunun ünlü takımı Washington Red Skins'in adı değişsin istiyorlarmış. İsteyenler Amerikan yerlisi bir grup. Obama da desteklemiş, Redskins (Kızılderililer) adı önemli sayıda Amerikan yerlisini rahatsız ettiğine göre değiştirilmesinin uygun olabileceğini söylemiş. Takımın sahibi Daniel Snyder ise Redskins adının tarihi bir önemi olduğunu, takımın mirası ve geleneği olduğunu söylüyor, bu ad değiştirme işine yanaşmıyormuş.
Daniel Snyder’in asıl önemsediğinin takımın tarihi olup olmadığını bilmiyoruz. Çünkü Redskins adının parasal değeri çok fazla. 1,5 milyar dolardan fazla olan değeri, Redskins’i, Manchester United, Dallas Cowboys ve New York Yankees’le birlikte dünyanın en değerli dört takımı arasına sokuyor. Dan Snyder’in ad değişikliğine neden şiddetle karşı çıktığı buradan anlaşılıyor ama bu arada Amerikan yerlilerinin yüzde sekseni de onu destekliyor, ad değişikliğini istemiyorlarmış.
Değişikliği isteyen grubun lideri, Redskins adının onlara Beyazlar tarafından verildiğini, topraklarını ellerinden alıp, çocuklarını kendilerinden uzaklaştıranların da Beyazlar olduğunu söylüyor. Geçmişte kendilerine yapılan haksızlıkları hatırlatan, yerli çocuklarının kimlik duyguları üzerinde bugün, hala olumsuz etki yapan bu adın değişmesi gerektiğini düşünüyor.
Dan Snyder tarih, miras, gelenek sözlerinin ardına saklanıp, ‘para’yı kollasa da, Redskins adının ‘tarih’ olduğu bir gerçek. Gerçekleri ne iyi ne kötü, ama bir gerçek olarak kabul ettiğimizde, rahatsız olmayacağımızı düşünüyorum ben. Küçümsemeyle ve hor görmeyle, böyle olmayanların farkını görebileceğimizi... Redskins adının geçmişte hor görme içermişse bile bugün artık içermediğini... Biz kendimiz kendimizi küçümsemezsek, başkalarının bizi küçümsemesinin çok daha zor olacağını... Diyeceksiniz ki, varsayımda bulunmak kolay, git bir de Amerikan yerlilerine sor. Ama işte sormuşlar, yüzde sekseni bu addan memnunmuş.
Çocuklarımızı eziklik duygusuyla büyütmezsek, bu duygudan uzak kalmalarının mümkün olduğu bir gerçek. Kendileri bu duyguyu hissetmedikleri zaman, başkalarına hissettiren kişiler de olmayacaklardır. Elbette bunun garantisi yok ama her şeyde olduğu gibi bu konuda da başlangıç ‘biziz’. Ev dışındaki yaşamlarında saldırgan, düşmanca tutumlarla karşılaşmaları, etkilenmeleri olası elbette ama bizim düşüncelerimiz ve davranışlarımız onların üzerinde daha fazla iz bırakacaktır. Dışarısı çoğu zaman bizim kontrolümüzde değil, biz önce kendimize bakalım, diyorum ben.
Yıllar önce ilkokul yaşlarındayken, oğlumun Uzak doğulu görünüşlü bir arkadaşına, hep birlikte ikindi kahvaltısı edip söyleşirken, kökeninin neresi olduğunu sormuştum. “Avustralyalıyım” dedi. Avustralya’da doğduğunu biliyordum. Sorduğum bu değildi. Üstelemedim elbette. Ama kendi çocuğumun böyle bir soru karşısında bu cevabı vermesinden hoşlanmayacağımı biliyordum. Çocuğum Türk olduğunu söylemekten çekinmemeliydi. Bunu onurla söylemeliydi, çünkü bu, onu o yapanlardan, onu tanımlayanlardan biriydi ve onurla söylemesi, başkasına da aynısını onurla söyleme hakkı tanıyacağının göstergesiydi.
Avustralya’da büyüyen Türk çocukları, gençleri arasında görüyorum ve çok hoşuma gidiyor. Geçenlerde bir arkadaş çocuğu Türkiye gezisinin resimlerini paylaştı facebook’ta. Güğsünü gere gere. Bir başka arkadaş çocuğu veranda masasında bilgisayarı ve yanında bir kadeh rakı olan resmi paylaşırken, “Hava güzel... Ders çalışırken, bir bardak rakı ile beyaz peynir. Karşı konabilir mi?” diye yazdı İngilizce olarak. Boğaz’da vapur, ince belli cam bardakta çay, simit, türlü türlü Türk yemeğinin, tatlısının resimlerini paylaşanları hep görüyorum. Diyeceksiniz ki, üç beş yemek resmi, manzara resmi paylaşsalar ne olacak? Benim söylediğim, farklı bir kültürün parçası olmaktan rahatsız olmamaları, tam tersine bu farklılıktan, bu zenginlikten hoşlanıyor olmaları. Ve bence bundan hoşlanan çocuklar, ‘herkes Türklere düşman’ duygusuyla büyütülmeyen çocuklar.
Avustralya’da yaşayan İngilizlere bakın, Avustralyalıların ve Yeni Zelanda’lıların onlara Pommy ya da Poms demesinden rahatsız oluyorlar mı? Bir zamanlar hakaret kabul edilen ya da hoşlanılmayan sözcüğe bugün kimsenin aldırdığı yok. Üstelik bu adın nereden geldiği konusunda alınmaya kalksalar, alınabilecekleri kimi doğru kimi yanlış bir dolu varsayım var. Kraliçenin mahkumları‘ndan (Prisoners of Her Majesty’s Service) tutun, İngilizlerin Avustralya güneşinde nar gibi kızardıklarına kadar. Narın İngilizcesi pomegranate.
sevgili saba, bu yazıları çok seviyorum. kutlarım. lütfen devam. dostlukla