Haziran Direnişi bir kıvılcımla ortaya çıktı. Kıvılcımı gökyüzüne kadar yükselten şeyse, AKP'nin despot yönetim anlayışıydı. O güne kadar özellikle eğitimli, beyaz yakalıların sokağa çıkmayacağına dair var olan inanç, bir anda yerle bir oldu. Polis, Erdoğan'dan aldığı emirle hukuksuzluğun her türlüsünü sahneye koyarken, elinde bulunan biber gazı stoklarını eritmekte de büyük maharet sergiledi.
Elbette sokak eylemlerinin sonsuza kadar sürmesi beklenemezdi ama direnişçilerin orantısız zekâsı, sistemin bütün foyasını da ortaya koymaya yetti.
Demokrasinin ak donunu giydiğini iddia edenlerin aslında simsiyah ruhları olduğunu ortaya çıkaran Gezi’den yükselen çığlıktı.
Aktif eylemlilik sürecinde AKP’nin burnunu sürten, Erdoğan’ın yüreğine korku salan Direniş, hemen ardından pasif eylemlerle devam ederek dünya tarihine geçecek hukuk tanımazlığı da deşifre etti.
Duran Adamlara karşı polisin yaklaşımı, hem hükümetin çaresizliğini ortaya çıkardı, hem de “ileri demokrasi” denilen garabetin anlamını gösterdi herkese.
Ancak görünen o ki, AKP ve Erdoğan yaşananlardan ders almamış.
“Meselenin üç, beş ağaç olmadığı” gerçeğini anlamak ve gerekli adımları atmak yerine Haziran Direnişinde yaşanan hukuksuzlukların üstünü örtmeye ve yeni hukuksuzluklar yaratmaya başladılar.
Öldürülen çocuklarımızın katillerini koruma çabası, devlet terbiyesinden uzak bürokratların kollanması, zehir saçan dilin kullanılmaya devam edilmesi, AKP’nin hala olayları kavrayamadığını gösteriyor bizlere.
Öte yandan Haziran Direnişi, AKP’nin ve Erdoğan’ın kâbusu olmaya devam ediyor.
Olayların üzerinden aylar geçmesine rağmen her köşede TOMA’ların, Akreplerin, tam teçhizatlı polisin bulundurulması korkunun boyutlarını gösteriyor.
Ama bu durum AKP’nin daha büyük hatalar yapacağını da anlatıyor aslında.
En küçük demokratik protestoda görülen polis şiddeti, Gezi benzeri direnişlerde eskisinden çok daha fazla şiddete ve hukuksuzluğa başvurulacağının habercisi…
İşte olayları doğru analiz edememenin tipik göstergesi de bu.
Haziran Direnişinin sebebi olan “şiddet” hala AKP tarafından bir çözüm yolu olarak kabul ediliyor.
Bu bakış açısı AKP’nin yıkılış sürecinin yine Gezi benzeri bir olayla yaşanacağının işareti.
Muhtemeldir ki, yarınlarda ortaya çıkacak bir demokratik protestoyu, aynen Haziran’da olduğu gibi hukuksuz polis şiddetiyle bastırmayı deneyecekler.
Gerçeklerle yüzleşmek, hatalardan ders almak yerine yeniden kan ve gözyaşına sebep olacaklar.
Marjinal gruplar, vandallar, dış mihraklar, faiz lobisi, yabancı istihbarat örgütleri gibi hikâyelerle süreci yönetmeyi deneyecekler.
Fakat Haziran’da başarılı olmayan ve Erdoğan’ın mağlubiyetiyle sonuçlanan sürecin aynısını yeniden yaşayacaklar.
Haziran Direnişi, AKP’nin kâbusu olarak yeniden doğacak.
Halk, demokratik ve meşru protesto hakkını kullanmak istediğinde maruz kalacağı aşırı şiddetle daha fazla hiddetlenecek.
Erdoğan’ın “destan(!)” dediği hukuksuzluklar, AKP’nin sonunu getirecek.
Bugün ya da yarın; 1 ay ya da 1 yıl sonra ama AKP’nin ve Erdoğan’ın baskıcı zihniyeti değişmediği sürece Gezi Direnişi potansiyel bir yöntem olarak hep var olacak.
Erdoğan, hoyratlığından ve gerçekle arasına koyduğu mesafeden vazgeçmediği sürece Gezi Kâbusu’ndan asla kurtulamayacak.
Ve kazanan mutlaka halk olacak.