Toplumsal olayları tek sebebe bağlı olarak açıklamak büyük bir kolaycılık olabilir. Gezi Direnişi döneminde bütün hikâyeyi 90’lı yıllarda doğan gençler üzerinden açıklayabileceğini zanneden zevat gibi, açılım ya da paket siyasetini de tek sebebe bağlı olarak açıklayanlar var. Oysa ortada 11 yıldır ısrarla sürdürülen daha büyük bir politik hat var.
AKP, kurulduğu günden beri halka sürekli yeni vaatler üzerinden büyük bir psikolojik harekât düzenliyor.
Her alanda ortaya atılan paketler, herhangi bir somut sonuca ulaşmayacak olsa da, umudu taze tuttuğu sürece kamuoyunun önemli bir kısmında karşılık buluyor.
Kimi zaman milliyetçileri, kimi zaman Kürt toplumunu, kimi zaman da liberalleri tuzağına çeken bu durumun sürekliliğini sağlayan şeyse “çaresizlik” duygusu…
AKP’nin alternatifini, şu ya da bu şekilde, bulamayan geniş kitleler kerhen de olsa AKP’nin açılım adı altındaki gerici düzenine destek vermek durumunda kalıyorlar.
Yoksa körleşmemiş her vatandaş AKP’nin ve Erdoğan’ın nefret dolu, bilimsellikten uzak ve gerici söyleminin farkında.
Ancak potansiyel alternatif yaratılamadığı sürece, egemen söylemin sahibi olan AKP’nin “inandırıcılık sorunu” ortaya çıkmayacak.
Elbette bu noktada, MHP gibi bir partinin siyaset yapmak yerine Bahçeli eliyle AKP’ye koltuk değneği haline getirilmiş olması; BDP gibi bir başka milliyetçi partinin AKP’nin her anlamda destekçisi olması da önemli.
MHP-BDP sayesinde AKP, hem Karadeniz bölgesinden hem de Doğu-Güneydoğu’dan oy alabiliyor.
Bir gün yağlı urgan edebiyatı yapan Erdoğan’ı hemen ertesinde PKK’yla pazarlığa oturtan da bu durum zaten…
Ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın alternatifi olmadığı sürece sorun olmayacağını biliyor. Zaten çok zorda kalırsa MHP’nin ve BDP’nin desteğiyle kısa sürede toparlanacağına da inanıyor.
Meşru ve kutsal Haziran Direnişi günlerinde, yani AKP iktidarının ezberinin bozulduğu, Erdoğan’ın karizmasının çizildiği o günlerde, Bahçeli’nin ve Demirtaş’ın nasıl Erdoğan’ın söylemiyle paralel bir noktada durduklarını hatırlayın.
Her türlü yalanın söylendiği, iftiranın atıldığı, hukuksuzluğun yaşandığı o günlerde, emir almış gibi, Haziran Direnişi’ne tavır alan Bahçeli ve Demirtaş, AKP’nin tiyatrosunda “eş başkan” olarak görev icra ettiklerini de ortaya koymuş oldular.
Yerel seçim öncesinde AKP’nin ve Erdoğan’ın büyüsünün bozulduğu bu dönemde, paket siyasetinin ardından yaşanacakları tahmin etmek de güç değil.
BDP klasik olarak “yetmez” diyerek sözüm ona tepki gösterecek ve daha fazlasını isteyecek. Böylece AKP, milliyetçi kesime: “Bakın, BDP ne kadar feryat ediyor! Demek ki, açılımın ‘ülkenin birliğine’ zararı yok!” diyecek.
Aynı AKP, hemen dönüp Kürt seçmenlere de, “Gördünüz, ne büyük adımlar attım. Daha fazlası için bana oy verin!” deyiverecek.
Nasıl mı?
Elbette MHP sayesinde!
Bahçeli’nin bağıra çağıra, vatan-birlik-bütünlük konuşmalarına şahit olacaksınız.
Yani AKP; BDP tabanını MHP’yle, MHP tabanını da BDP’yle oyalamış olacak.
Ama bir gün yeniden ihtiyaç duyulursa tıpkı Gezi Direnişinde olduğu gibi, Bahçeli’yle Demirtaş’ı aynı noktada bir araya getirecek.
Fakat unutulmaması gereken bir şey var!
Alternatifsizlik duygusu.
AKP’nin açılım saçmalıklarını kabul edilebilir kılan şey “alternatifsizlik” yani “çaresizlik”.
Geniş kitleler kalpten inanmasalar bile bütün bu açılım saçmalıklarına kerhen destek vermek ya da karşı çıkmamak zorunda kalıyorlar.
Öyleyse AKP’nin zayıf noktası da ortaya çıkıyor: MHP ve BDP’yi teşhir etmek, gerçeği çıplaklaştırmak ve çaresizlik duygusuna son vermek.
Bunun yoluysa “Alternatif yaratmak!”