A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

    c u m a r t e s i   |   n i s a n   5, 2025  
   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Havaalanına türkü yakışmaz

Kategori Kategori: Günün içinden notlar | Yorumlar 2 Yorum | Yazar Yazan: Saba Öymen | 06 Ağustos 2013 14:03:51

Eskiden tren istasyonlarıydı, belki otobüs garlarıydı hüznü çağrıştıran, artık havaalanları da var. Mektupların yerini elektronik postaların alması türünden bir gelişme bu. Gelişme sözcüğünü daha iyi olmak anlamında değil, devamlılık anlamında, sıradakinin gelmesi anlamında kullanıyorum. Tayland’a gitmek üzere Sidney havalimanındayız. Kalabalık mı kalabalık.

Bir zamanlar sevdiğim bir şarkı vardı...
Bir gariplik çöker vay, bir gariplik çöker vay
Vay, vay, vay, vay, vay, vay, vay
Oturmuşum Bahnhof’ta oturmuşum Bahnhof’ta
Gelir geçer trenler

O tren senin vay, bu tren benim vay
Say, say, say, say, say, say, say
Sanki gelirmiş Kars’tan, sanki gelirmiş Van’dan
Sanki gelirmiş İstanbul’dan

Eskiden tren istasyonlarıydı, belki otobüs garlarıydı hüznü çağrıştıran, artık havaalanları da var. Mektupların yerini elektronik postaların alması türünden bir gelişme bu. Gelişme sözcüğünü daha iyi olmak anlamında değil, devamlılık anlamında, sıradakinin gelmesi anlamında kullanıyorum.

Tayland’a gitmek üzere Sidney havalimanındayız. Kalabalık mı kalabalık.

Tatile çıktıkları belli olan çocuklu aileler, çocuklarını büyütüp emekli olmuş, artık rahatça dünyayı gezen orta yaşın çok üstünde çiftler, genç sevgililer, tek başlarına genç kızlar, delikanlılar...

İnsan evdeyken herkesi de evde oturuyor sanıyor, havaalanına ne zaman gelsem görüyorum ki, hiç de öyle değil. Sürekli bir yerlere gidiyor geliyor insanlar. Her hangi bir anda dünya üzerinde en az üç yüz bin kişinin uçmakta olduğunu okumuştum bir yerde.

Havaalanları başka bir dünya gibi. Yapay bir dünya... Sürecin durduğu, donduğu geçici bir nokta. Herkes buraya bir yerden gelmiş, bir yere gidiyor, yaşamı ve duyguları kesintiye uğramış. Gidecek, gelecek, kaldığı yerden devam edecek.

Son yıllarda, uçak şirketlerine ait ücretsiz dergilerde, havaalanına yolu düşmüş kişilerle yapılmış küçük söyleşiler yayınlanıyor.

Robyn Morris, Sidney’den Adelaide’e gidiyormuş. Bir şirkette danışmanlık yapıyormuş ve Adelaide’de yaşayan annesini babasını ziyaret edecekmiş. Üzerinde Esprit marka blüz ve General Pants kot pantolon varmış.

Samantha Show ile kızkardeşi Tracy, Londra’ya uçuyorlarmış. Çoktandır birlikte bir tatil yapmayı planlıyorlarmış ve işte şimdi vakti gelmiş. Samantha, Paddington pazarından alınma “vintage” sarı bir keten elbise, Tracy ise Banjo & Matilda blüzle Calvin Klein kot pantolon giyiyormuş.

Gelip geçen yolculardan burada yaşayan sakinlermiş gibi söz eden, özendirerek tüketime yöneltme amaçlı bu söyleşilerde havaalanı dünyasının yapaylığını seziyorum hep.   

Hüzün demiştim ama bakıyorum da,  belki de bu ara vermiş olma, yaşamı kesintiye uğratmış olma hali nedeniyle,  bir mekanla başka bir mekan arasındaki bu mekansız noktada herkes mutlu görünüyor. Canlı, kıpır kıpır... Bir çeşit  “güzel günler” beklentisi yüklü... Öyle olduğu için de, zaman zaman hüzünlü olsa da aslında oldukça neşeli bir yer burası.

Havaalanlarının tersine, tren istasyonlarında, otobüs garlarında kendimizi hala bir yere ait hissederiz, uğurlasak da, uğurlansak da... Tren pencerelerinde buğulanmış gözler, peronlarda hüzünlü el sallayışlar eksik olmaz.

Şöyle devam ediyordu o eski şarkı:

Benim gözüm sende liebe, benim gözüm sende liebe
Rose, Rose, Rose, Rose Marie
Yakar sevdan beni, birde vatan hasreti
Dar gelir bana Almanya

Senin saçın sarı sarı, senin gözün mavi mavi
Rose, Rose, Rose, Rose Marie
Şu Almanya illeri, çalışır işçileri
Hem çalışır sever gönülleri

Sidney havalimanında Bir Türk delikanlısı görmek istiyorum bu duygularla dolu. Göremiyorum elbette...

Bunu hisseden yok mu acaba? Mutlaka vardır. Sevdiğine liebe diye seslenmeyen, Rose Marie’ye değil de belki Sarah, Julie ya da Kylie’ye aşık Türk gençleri mutlaka olmuştur ama bu duyguyu havaalanında yoğun bir biçimde yaşadıklarını sanmıyorum. Sidney İstanbul arasında tren hattı olsa belki onlar da bir banka oturacak, İstanbul’u ya da Van’ı özleyecek; kollarını Sarah, Julie ya da Kylie’nin omuzuna atmış olmayı düşleyecek, hatta belki türkü yakacaklardı.

Havaalanında kimse türkü yakmıyor. İnsanlar gülüyor, konuşuyor, alışveriş yapıyorlar burada. Kahve içiyorlar, Hungry Jack’ın hamburgerlerini, Krispy Kreme’in donutlarını yiyorlar. Eğleniyorlar... Havaalanları bize gelecek birkaç gün ya da birkaç hafta için heyecan, keyif, eğlence sözü veriyor, günlük yaşamın tekdüzeliğini bir süreliğine arkada bıraktığımızı söylüyor.

En azından tatile gidiyor olunca böyle oluyor.

Sonra Tayland’ın Suvarnabhumi havalimanına varıyoruz.

Bir zamanlar kahve falımda, Uzak doğu şehirlerinin havalimanlarının bir gün bana bu denli tanıdık geleceği çıksaydı inanmazdım, güler geçerdim diye düşünüyorum. Birisi falıma bakıp da, (yıllardır her Türkiye yolculuğunda aktarma yaptığım) Singapur’un Changi havalimanını günün birinde çok iyi öğreneceksin deseydi dalga mı geçiyorsun derdim.

İlk gençlik yıllarımın meşhur çizgi roman dergisi Tina’da, Uzak doğulu bir kızın serüvenlerini anlatan bir dizi vardı. Adını unutmuştum, geçenlerde Google’dan buldum. Sevgili Chum Yum Yum... Serüvenleri çok çekici, heyecanlı ama bir o kadar da uzak gelirdi bana. Bambaşka bir dünyaydı Uzak doğu. Falımda Avrupa yolculukları çıksa daha inadırıcı olurdu eminim.

Güler yüzlü insanlarıyla, tapınaklarıyla, tuk tuk denilen açık hava taksileriyle, her adımda karşımıza çıkan türlü türlü yiyecek tezgahlarıyla, havadaki baharat kokusuyla, travestileriyle Tayland gezisi de bir gün bitiyor elbette.  Tatiller, sonunda eve dönülüyor olduğu için de güzel değil mi zaten, insanın içini ısıtan eve? Ve yine Sidney havalimanı...

Yok, havaalanları hüzün yüklü değil, türkü yakışmıyor buraya... Türkü tren istasyonlarında yakılır.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 4 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Afife Ak { 18 Ağustos 2013 09:19:59 }
Su gibi okunuyor Sabacığım,su gibi....
pinar ozkan { 09 Ağustos 2013 10:09:05 }
beni de etkilerdi bu sarki, Bora Ayanoglu mu soylerdi pek emin degilim.... sevgilisine liebe diye diye asik olan Turk gencleri vardi. Simdi ucak hiziyla yasanip biten iliskilere bakarsak hala var midir ? bilemem...ancak huzun trenlere ait kesinlikle...Su gunlerde elimizden alinan Haydarpasa'yi dusundum, elimizden alinan huzunlerimizi....
Tesekkurler Saba ne iyi etmissin...
Diğer Sayfalar: 1.

 




Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.
Avrupa'da İmamoğlu çıkmazı: Çıkarlar mı değerler mi?
Ayaktayız
YÜRÜYÜŞ SÜRÜYOR
'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…

Dünyadaki boykotlar: Kim neyi hedef aldı?
Trump üçüncü kez başkan olabilir mi?
CHP İmamoğlu ve erken seçim için imza kampanyası başlattı
ABD'de ulusal güvenlik skandalı ile gündeme gelen Signal nedir?
CHP neden boykot çağrısı yaptı?

Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”
Canberra yenilenebilir enerjiye geçişi nasıl başardı?

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi
"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi
Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke
2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.

Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil
Dan O’Dowd, Tesla’nın Zehirli Kültürü, Başarısız Abartı ve BYD’nin Yükselişi Üzerine
ANALAR(IMIZ) SİZLER ÇOK YAŞAYIN
Amerika dış yardım yumuşak gücünden vazgeçiyor mu?
Zelenski: Kolezyum Politikasının Kurbanı

HİTLER Diye Biri
ZAMANI VAR
TASARRUF
DUR YOLCU
EMRİ HAK VAKİ

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git