A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Benim kütüphanem

Kategori Kategori: Günün içinden notlar | Yorumlar 3 Yorum | Yazar Yazan: Saba Öymen | 15 Mayıs 2013 11:56:36

Sidney’in kütüphanelerinde yaşlı kadınlar görürüm hep. Kıvırcık kısa kır saçlarıyla, beli büzgülü dar paçalı, bej keten pantolonlarıyla, renkli hırkalarıyla birbirlerine benzerler kimileri. Ötekilerin, daha uğraşılmış saçları vardır. Çocukluğumun Burda dergilerindeki yaşlıca modellerin saçlarına benzer azıcık. Başka hiçbir makyajın olmadığı yüzlerinde dudakları renkli renklidir kırmızı rujlarıyla.

Bazen yalnızlardır. Bazen iki üç arkadaş sanki az önce, yandaki alışveriş merkezinin kafelerinden birinde sabah kahvelerini içmiş, kuru üzümlü keklerini yemiş, ordan da kütüphaneye gelmişlerdir. Öyle bir halleri vardır. Sabah 11 buçuk sıralarında gördüğümde nedense öyle olduğunu düşünürüm hep. Severim bu kadınları. Otobüslerde, trenlerde görürüm onları kimi zaman, hayır, aynı kadınları değil, onlara çok benzeyen başkalarını. Kim bilir belki aynılarına rastlamışlığım da vardır. Ellerinde kütüphaneden ödünç alındığı belli olan hafif eskimiş romanlar vardır hep. Onları, kısa saçlarını, meraklı, yumuşak, güleç yüzlerini, ellerindeki romanlarını severim. Belki de benim hiç okumayacağım romanlardır bunlar, ama ellerinde oluşunu severim.



Yine rastladım onlardan birine. Bu defa, oturma bölümündeki koltuklardan birine yerleşmiş, Doğa ve Sağlık dergisinin, kütüphaneden çıkartılmasına izin verilmeyen en son sayısını okuyordu. Yanından geçerken başını kaldırıp baktı, gülümsedik birbirimize.

Kütüphanelerin kendilerine özgü bir kokuları var, bilir misiniz bu kokuyu? Kitapçılardaki kokudan farklı... Kitap, yaşam ve insanla kaynaşmıştır burada.  Sanki hayatına mola verip gelmiştir buradaki insan, kolunun altında kitabıyla evine dönecek, koltuğuna ve hayatına yeniden gömülecektir. Geri verdiğinde yaşamı  karışmış olacaktır kitaba. Hepimiz gibidir onun yaşamı da, hem de hiç kimsenin gibidir. Bir gerçektir ama bir sırdır da. Kitap, şimdi bütün bunları da katmıştır sayfalarına. Ve biz bunu hissederiz elimize aldığımızda.  

Kocaman cam kapıyı itip içeri girdiğimde, işte bu koku karşıladı beni, bir de neşeli bir kahve kokusu. Kütüphanenin kafesinden yayılan keskin, hoş  kahve kokusu kitapların kokusuyla birleşmiş, bu rüzgarlı sonbahar öğle sonrasında, içeri girer girmez hoşgeldin diyordu.

Kahveyle kitap eski arkadaş. Yıllar önce de kahve kokusu olurdu Sidney’in kütüphanelerinde.  Neskafe kokusuydu o zamanlar. O sıralar gittiğim küçük kütüphanenin minik mutfağında neskafe ve poşet çaylar vardı. Elimde ödünç alacağım kitaplar ve kütüphane kartım, görevlilerin masasına yaklaştığımda, önlerindeki kupalarda yarı içilmiş kahveler, çaylar olurdu. Kahve kokusu çay kokusunu bastırırdı hep. Kahvenin keskin doğal kokusundan ve çayların demleme değil poşet çay oluşundan olmalı. Yoksa, yeni demlenmiş sıcacık kırmızı bir bardak çay da kahve kadar yakışır kitabın yanına.

Kapıdan girince hemen yanda Jodie Picoult’lar, Cathy Kelly’ler, Barbara Taylor Bradford’lar, Nicholas Sparks’lar... Çok satan kitapların bazılarına ayrı, küçük bir yer ayırmışlar ve bunları kısa sureli ödünç alınır yapmışlar. Yedi günde okuyup geri getirmeniz gerekiyor. Demek bunlar çarçabuk okunup bitirilebilen kitaplar... Ne dersiniz, İyi mi kötü mü bu?

 A’dan Z’ye sıralanmış raflar arasında ödünç almak istediğim kitabı ararken, P’de Orhan Pamuk’un Sessiz Ev’i ve Beyaz Kale’si çıktı karşıma. İngilizce baskıları tabii. Sonra Joseph Kanon adlı tanımadığım bir yazarın Istanbul Passage  adlı kitabını gördüm. Şöyle bir göz gezdirdim. Bölüm başlıkları Bebek, Laleli, Pera, Kanlıca, Üsküdar, Büyükada, Galata Köprüsü. İkinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul’unda geçen yeraltı dünyası romanlarından biri. İşte Batı dünyasının romanlarında, filmlerinde İstanbul: Karanlık işlerin döndüğü, serüvenler yaşanan, egzotik şehir.

Kitap ararken çoğu zaman fazla dikkat etmeden bakıp geçtiğim raflarda, kitapların sayısının çokluğunu fark ettim bugün. Bir kütüphanede kitapların çokluğu şaşırtıcı değilse de etkileyici. Ne denli uğraşsanız, her kitabı okumanızın olası olmadığını bir kez daha fark ediyorsunuz. Yok, her kitabı okumak da istemiyorsunuz tabii. Okumayı aklımızdan bile geçirmeyeceğimiz, hiçbir zaman okumak istemeyeceğimiz ne çok kitap var. Ama istesek de okuma fırsatı bulamayacağımız kitap sayısı belki ondan fazladır.  Ömür yetmez buna. Üstelik  kiminin varlığından haberimiz bile olmaz. Biraz üzücü değil mi bu? Bir yerlerde tam bizim için bir kitap var. Belki kendimizi bulacağız onda. Belki yaşamımızın bu noktasında tam gereksinimini duyduğumuz kitap.  Ama onu nerede, nasıl bulacağımızı bilmiyoruz.

Tek bir kitaptı aradığım, elimde üç kitapla çıktım kütüphaneden. Hep böyle oluyor, raflar arasında dolaşırken rastlıyorum, kaçırmak istemiyorum. Evde bekleyen kitaplar da ayrı. Anlaşılan geri getirme tarihi yaklaştığında, uzatıp ek süreyi de kullanmam gerekecek.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

afife ak { 18 Mayıs 2013 19:41:41 }
Sabacığım,'su gibi 'diye bir deyiş vardır ya işte öyle olmuş anlatışın. Çok beğendim,kutlarım kızım.
Orhan Ozguner { 16 Mayıs 2013 13:00:14 }
Cok güzel bir yazi... Herseyiyle tanidik geldi bu duygular...
Esen Akyel { 16 Mayıs 2013 08:37:18 }
Gene çok güzel bir yazı Saba.Kütüphane ve çay ve kahve kokusu çok şeyler çağrıştırdı bende.Haklısın kitapçı kokusu farklı oluyor.Hepsi güzel aslında ama bir süre sonra koku falan kalmayacak.Bugünlerin kıymetini bilelim.Tebrikler.
Diğer Sayfalar: 1.

 




Karadeniz Alarm Veriyor, İHA Olayları, Tanker Patlamaları ve Sessizce Derinleşen Bir Güvenlik Krizi
Kahramanmaraş’ta Polis Tatbikatı ve Toplumsal Çatışmanın Anatomisi
Coca-Cola’nın “Pair Bottle” Deneyi Kapitalizmin İnsan İlişkilerine Müdahalesi
Türkiye’de Bahis Depremi, Peki Diğer Spor Dalları Gerçekten Güvende mi?
Ayakkabılar yapılmaz, yetiştirilir

Avustralya'dan Bondi Plajı saldırısı sonrası silah yasalarını sertleştirme hamlesi
Trump 2.0'ın Gölgesinde Diplomasi
Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!

Türkiye’de konkordato alarmı: 2025’te başvurular tarihi zirveye gidiyor
Dijital Yuan Etki Aracı Olarak: Güneydoğu Asya'nın Para Egemenliği ve Stratejik Özerkliği
ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Avustralyalı teorik fizikçiler: 'Paradoks olmadan zaman yolculuğu yapmak mümkün'
Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Tankların dili, halkların sessizliği… Tarihi toprak yalanı ve savaşın meşrulaştırılması
AVM’ler, Kapitalizm ve Emekçinin Kuşatılması Tüketim Toplumunun Görünmez Hapishanesi
Coğrafya Değil, Kapitalist Sömürü Kaderi Belirler
Tekno-Kapitalizmin Çöküş Aynası Tesla Neden “En Sonda”
Hanuka, Devrim ve Makabiler

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git