![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Su, toprak içindir, enerji için değil!
![]() KAHVEDE NUTUK ATMAKLA ÜRETİCİ BİLGİLENDİRİLMEZ ![]() ‘KOPYALA YAPIŞTIR’ YASALARLA BU İŞ OLMAZ Bilgi eksikliğinin üreticiler açısından büyük bir sorun olduğunun da altını çizen Konu, dünyanın birçok ülkesinde bu sorunu üretici birlikleri sayesinde çözüldüğünü belirterek, “her seranın kayıt altına alınması gerekli. Dikimden hasada kadar uygulanan bir denetim mekanizması işletilmeli. Devlet yasayı çıkartıp koyuveriyor. Yasa çıkartmakla olmuyor bu iş. Bir başka ülkeden kopyalayıp yapıştırılan yasalar. Tarım Bakanı’nın dahi bu yasaların içeriğini bildiğini sanmıyorum. Bu ülkenin çiftçisini, yapısal özelliklerini bilen yok. Her çiftçinin bilgili olması da şart değil ayrıca. Örgütlenme sorununu çözerseniz o bilgiye ulaşmasını sağlarsınız. 100 kişinin içinde bir tane uzman olursa yeterli” görüşünü savundu. BEĞENMEDİĞİNİZ İRAN’DA BİLE KOOPERATİFÇİLİK BAKANLIĞI VAR Üniversite düzeyinde kooperatifçilik eğitimi aldığını ve Tarım Bakanlığı bünyesinde uzun yıllar kooperatifçilik alanında çalışmalar yaptığını anımsatan Konu, “kakınmış ülkelerin birçoğuna baktığınızda kooperatifçiliğin ne kadar önemli olduğunu görürsünüz. Rejimini beğenmediğimiz İran’da bile kooperatifçilik bakanlığı var. Biz de şimdi bir kooperatifçilik genel müdürlüğü kuruldu ancak bu konuda hiçbir destek yok. Örneğin Hollanda’da tarım bakanını kooperatifler seçiyor. Kimin tarım bakanı olacağına kooperatifler karar veriyor. Bankalar krediyi kooperatife veriyor, kooperatif de ortaklarına veriyor. Bizde ise ortağın bir kereye mahsus ödediği 5 yüz lira aidatla kooperatifler ayakta durmaya çalışıyor. Bizim burada kurduğumuz kooperatif de bu sorunlardan dolayı verimli işleyemez duruma geldi. Kapanmaması için kişisel özverilerle ayakta tutmaya çalışıyoruz” dedi. ![]() TARIM BAKANLIĞININ KIRSALDAKİ PROJELERİ BAŞARILI OLMADI Yaş sebze ve meyvede aktif bir kooperatif olmadığının da altını çizen Konu, 25 yıl görev yaptığını belirttiği Tarım Bakanlığı’nın kırsal kalkınmaya yönelik hiçbir projesinin başarılı olmadığını ileri sürerek, “çünkü karnı buzağılı ithal hayvanlar getiriliyor, çiftçiye ikişer üçer dağıtılıyordu. Normal olarak hesapladığınızda o çiftçinin hayvanlarının sayısı beş yıl sonra 20- 30 tane olması gerekiyor ancak bakıyorsunuz beş yıl sonra verdiğiniz o iki hayvan da yok. Çünkü beslemesini bilmiyor. Samanla hayvancılık olmaz ki. Silaj yapmasını bilmiyor, vitamin vermesini bilmiyor. Bunları bilmeyince olmuyor” görüşünü savundu. İŞÇİ BULAMIYORUZ, SURİYELİ SIĞINMACILARA BİLE RAZIYIZ! Kınık’ta bu yıl hiç yeni sera kurulmadığını kaydeden Konu, çalıştıracak işçi bulmakta da büyük sıkıntı çektiklerini belirterek, ülke genelindeki ziraat odalarına işçi temini konusunda bir çağrıda bulunduklarını ifade etti. Konu, “hatta Suriye’den gelen sığınmacıların içinde Türkçe bilenler varsa onlardan bile işçi çalıştırmaktan yanayız” diye konuştu. PAZARLAMA ‘AYAKÇI’LIKTAN GELEN KOMİSYONCULARIN ELİNDE Küçük çiftçinin giderek daha çok zora düştüğünü dile getiren Konu, “bugün ürünün pazarlanması, bizim ‘ayakçı’ diye tabir ettiğimiz, seyyar satıcılıktan komisyonculuğa geçmiş aracıların elinde. Çiftçilik, hayvancılığın, meyve ve sebzeciliğin bir arada yürütüldüğü bir üretim biçimi olmalı. Sebze, meyve, yem bitkisi ve tahılların aynı işletme bünyesinde olması daha sağlıklı. Ancak tek ürüne yönelmek büyük riskler taşıyor. AB ülkelerinin yüzde 3’ü tarımla uğraşıyor ancak Türkiye’de bu rakam yüzde 35. Birim orandan elde edilen ürüne baktığımızda ise AB ülkelerinde dekar başına 50-60 ton ürün elde edilirken bizde bu rakam 10-15 ton civarında. İnek başına 30-40 litre süt elde edilirken, biz 8-10 litre süt elde ediyoruz. Yani her şeyi bilimsel bir temele oturtursanız verimliliğiniz de artıyor” dedi. SU, TOPRAK İÇİNDİR, ENERJİ İÇİN DEĞİL Tarımsal üretimin önündeki engellerden birisinin de HES’ler olduğuna değinen Konu, Avrupa’nın önemli tarım ülkelerinden biri olan İspanya’da arazilerin sulanması için 100 kilometrelik mesafeden su getirildiğini anımsatarak, “Kınık ve bölgedeki diğer üretim yerlerini besleyen Eçen Çayı’nın üzerinde bulunan HES projelerini de doğru bulmuyorum. Çünkü biz burada sondaj sulaması yapıyoruz. Ben bir tarımcı olarak suyun enerji üretimi amacıyla kullanılmasını doğru ve mantıklı bulmuyorum. Ancak adına HES dediğimiz santraller, sadece elektrik üretimi için. Türkiye’nin birçok bölgesinde 1950’lerde betondan yapılan sulama kanallarını gördüm. Ama bizim buradaki su kanallarının hepsi topraktan yapılmıştır. Bunun bir yararı da içinden geçen suyu sızdırdığı için yeraltı sularını beslemeleridir. Biz bu bölgede tarımsal sulamayı yeraltı sularıyla yapıyoruz ama bu yeraltı sularını da besleyen Eşen Çayı ve kolları. Eğer bu su HES ile kesilirse buradaki tarım zarar görür. Ayrıca HES’ler sadece yeraltı sularını değil nehir ekosistemlerini de tahrip ediyor. HES’ler bana göre doğaya vurulmuş bir darbe, bir katliam aracıdır. Su, tarım içindir, enerji için değil. Enerjiyi başka birçok araçtan da elde edebilirsiniz ancak suyu asla” görüşünü savundu. Yusuf Yavuz
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |