A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Kötü Bir Senaryo Tekrarlanıp Duruyor

Kategori Kategori: Dünya | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Prof.Dr. Korkut Boratav | 23 Eylül 2012 08:30:48

Uluslararası ekonomik bunalımın beş yılı tamamlanıyor ve Batı kapitalizmin patronları, krizi bir türlü aşamamanın sıkıntısını yaşıyorlar. Kötü bir senaryoyu tekrarlıyorlar: Bir yandan ısrarla bütçelerde kemer sıktırıyorlar; bir yandan da astronomik parasal genişleme uygulamalarını belli aralıklarla tekrarlıyorlar. Bu senaryonun ikinci ayağı hem Avro Bölgesi'nde, hem ABD'de Eylül'de yemiden gündeme geldi. Kısaca aktaralım.

Avrupa’yla başlayalım. İçiçe girmiş iki sıkıntı söz konusudur. Bir yandan Avro Bölgesi’nin beş zayıf halkası (İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İspanya ve İtalya) borç krizi içinde debelenmektedir; bir yandan da dev bankaları kurtarma önceliği gündemde kalmaktadır.

Temel sorun nedir? Eski borçlarını ödemek için yeniden borçlanmak zorunda kalan bu beş ülke, çok yüksek faizlerle karşılaşmaktadır. Er veya geç bu borçların ödenememesi (yani iflâs) riski doğmaktadır. Borçluların iflâsa sürüklenme ortamı, bankaların finansal varlıklarını eritmekte; alacakların tahsilini kösteklemekte; doğrudan ve dolaylı etkilerle pek çok banka fiilen batık konuma sürüklenmektedir.

Bu bankalar nasıl kurtarılacak? Almanya’nın katı bir ilkesi var: Devletler, merkez bankalarından, dolayısıyla Avrupa Merkez Bankası’ndan (AMB’den) kredi alamazlar. AMB ise, sadece bankalarla ilişki kurabilir.

AMB’nin yeni Başkanı Mario Draghi, önce bu doğrultuda bir hamle yaptı. 2011 sonunda Avrupa bankalarına yüzde bir faizle üç yıl vadeli, bol kepçe kredi sundu. İki ay içinde sekiz yüz bankaya bir trilyon avro’nun üzerinde ucuz kredi akıtıldı. Bankalar bu kaynakların yarısını vadesi gelen yükümlülüklerini karşılamakta kullandılar. Geri kalanının bir bölümü ile de ikincil piyasadan kendi devletlerinin hazine bonolarını, tahvillerini satın aldılar. Sıkıntılı ülkeler daha rahat borçlanabildiler.

Ne var ki, finans piyasalarının rahatlaması geçici oldu. Kısa bir süre sonra tahvil fiyatları aşağı; faizler yukarı hareket etti. Yıl başında bu kâğıtlara fon bağlayan bankalar ve rantiyeler yeniden zarara sürüklendi. İspanya’nın, İtalya’nın borçlanma maliyetleri yükseldi.

Mario Draghi bir hamle daha yaptı. Sıkıntılı ülkelerin devlet tahvillerini piyasalardan sonuna kadar satın alabileceğini ilan etti. Şu şartla ki, bu uygulamadan yararlanan hükümetler, IMF, AB ve AMB üçlüsünün belirleyeceği kemer sıkma programlarına razı olsunlar.

Tahvillerin sonuna kadar AMB tarafından alımı, Alman bankacılara göre “para basarak bütçe açıklarının finansmanı” anlamına gelmektedir; temelden yanlıştır. Draghi ise kararını, “hazinelere kredi açmıyorum; piyasalardan tahvil topluyorum; yani para politikası uyguluyorum” söylemiyle savunuyor.

İspanya’yı daha da köşeye sıkıştıracak bir kemer sıkma programının görüşülmeye başladığı anlaşılıyor.

***

Avrupa’da uygulanan programların amaçları ikiye indirgenebilir: (1) Temel öcelik, borçların kesintisiz ve eksiksiz tahsil edilmesidir. Yükümlülük borçlu devletlere düşer. Borç tahsilatı, önce bütçede, sonra da tüm toplumda kemer sıkılarak gerçekleştirilmelidir. (2) Bu süreç içinde, riskli konuma sürüklenen bankalar, AMB tarafından kurtarılmalıdır.

Dikkat ediniz: Bu yaklaşım büyüme ve istihdam gibi hedeflerden yoksundur.

Buna karşılık ABD’de FED, bu ay içinde başlattığı 3 no.lu parasal gevşeme programı (buna kısaca QE3 diyorlar) ile işsizliği azaltmayı hedeflediğini ileri sürüyor. Buna göre FED finansal piyasalardan her ay 40 milyar dolar ipoteğe bağlı finansal varlık satın alacak; ayrıca, kısa vadeli hazine bonolarını satıp, uzun vadeli tahvil alımını sürdürecek. Bu uygulamalar sonunda uzun vadeli borçlanma (bu arada ipotekli kredi) faizlerinin düşeceği; iç talebin yükseleceği bekleniyor.

Ne var ki, 2008 ve 2010 sonlarında uygulanan 1 ve 2 no.lu parasal gevşeme programları da, piyasalara 2 trilyon dolar civarında fon pompalamış; ancak likidite genişlemesi kredilere dönüşmemiş; konut, öğrenci ve kredi kartı borç faizleri fazla değişmemişti.

Bütçe açıklarında artış, otomatik olarak iç talebe yansır. ABD’deki parasal gevşemeler ise, iç talebi ve üretimi değil, finansal balonlaşmayı beslemiştir. Değersiz senetlerini FED’e satan rantiyeler ve bankalar, Merkez Bankası’nın fonlarını daha yüksek getirili finansal varlıklara akıtmıştır. Bütçe açıklarına savaş açan büyük sermaye de, FED’in likidite pompalamalarına hep destek vermiştir.

***

FED’in önceki parasal gevşeme programlarında gerçekleşen likidite artışlarının bir bölümü, 2009’dan itibaren çevre ülkelerine de taştı. İki buçuk yıl boyunca sıcak para girişleri “yükselen piyasa” ekonomilerinin çoğunda döviz fiyatlarını (nominal veya reel olarak) ucuzlattı. Dış açık sorunu olmayan kimi ekonomilerde, rekabet gücü geriledi; finansal balonlaşma ithalatı patlattı; cari açıklar oluştu. Brezilya Maliye Bakanı, “kur savaşları başladı” sloganını bu nedenle ortaya attı. Türkiye gibi kronik, yüksek dış açık veren ülkelerde ise, dış borçların döndürülmesi, cari açıkların finansmanı kolaylaştı.

Avro Bölgesi’nin krizi, bu süreci 2011’in ikinci yarısında tersine çevirdi. Dış krediler daraldı; sıcak para girişleri düştü. Döviz fiyatları tırmandı. Türkiye gibi yüksek cari açık veren ekonomilerde “olası bir dış borç krizi” endişeleri oluştu.

Bu kez, AMB’nin Aralık 2011 sonrasında bankalara kredi pompalaması imdada yetişti. Bankalar, ellerindeki likidite fazlasının bir böümünü çevre ekonomilerindeki borç senetlerine, kâğıttan varlıklarına aktardılar. 2012’nin ilk yarısı, yükselen piyasalarda döviz bolluğu içinde geçti.

Şimdi bu furyaya, FED’in yeni parasal gevşeme programı eklenmektedir. Geçen hafta Brezilya Maliye Bakanı Mantega, “kur savaşlarının yeni bir perdesi açılıyor; gerekirse sıcak para girişlerine vergi koyarız” uyarısını yaptı. Kronik cari açık veren Meksika’nın Merkez Bankası Başkanı Carstens ise FED kararını hoşnutlukla karşıladı; “komşuda pişen bize de düşer” beklentisiyle sıcak para girişlerine temenna çaktı.

Bizimkilere gelince, “yerel seçimlere kadar bol döviz” beklentisi herşeyin önünde gelmektedir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap

Türkiye destekli Suriyeli savaşçılar Nijer'de ne yapıyor?
GÜNEŞE YOLCULUK
Cumhurbaşkanlığı seçimini reformcu Pezeşkiyan kazandı.
EKŞİ, "ERİK" TADINDA
BİR TUR DAHA

Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı
Tayland esrarı yeniden yasaklıyor.
İstanbul kirada Avrupa’nın lideri
Türkiye AB’nin 6 milyar Euro mülteci yardımını nasıl harcadı, AB Sayıştayı’nın eleştirileri neler?
Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK

Dünyanın ekolojik kaynakları haftaya tükeniyor.
Ormanlara yasal haklar verilebilir mi, tüzel kişiliği olan ormanlar var mı?
'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

Kırık Camlar Teorisi
Dünyanın en eski şarabı 2000 yıllık Roma mezarında bulundu
Otizmin arkasından Neandertaller çıktı.
Beynimiz uykuda geleceği tahmin etmeye çalışıyor.
Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.

Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor
Haberleri takip etmeyenlerin sayısı artıyor…
İstanbulluların %44'ü kıt kanaat geçiniyor

"RAHATI KAÇAN" ADAM
GÜZİN'LE
GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR

DEVENİN BOYNU
Çarpık Eğitim
Ziyafet
Kim Aptal, Kim Akıllı
SİVAS

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git