|
|
İnternette saldırganlık ürkütücü boyutlarda...Kategori: İnternet | 0 Yorum | Yazan: Aynur Çağlı | 22 Ağustos 2012 07:29:19 Günlük yaşamında normal gözüken, sessiz, kibar, kendi halinde birçok insan internette aslan kesiliyor. Sanal dünyada gezinirken kimliklerini kolayca saklayabiliyor, kendilerini kimseye hesap vermek zorunda hissetmiyor, dokunulmaz ve ulaşılmaz olduklarına inanıyorlar. Bunun verdiği cesaretle hakaret, küstahlık, zorbalık, ırkçılık ve düşmanlık dolu yorumlarıyla internette terör estiriyorlar.
Psikologlar internette tacizin ve zorbalığın salgın haline gelmesine dikkat çekiyor. Bir yazı, haber ya da yorum hakkında görüş belirtirken birbirine giren okurlar, klavyeyi yumruk gibi kullanıyor. Tartışılan konuların başında politika, ideoloji, din, etnik çelişkiler, şiddet, terör, ön yargılar ve seks geliyor. Texas Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü Art Markman, internetteki yorumların giderek saldırganlaştığını, oysa internette bağırıp çağıranları kimsenin işitmediğini, bu nedenle sonuçsuz kaldığını söylüyor. Peki yazarken kendini kaybedenler sonuç almadıkları halde neden aynı tavrı sürdürmeye devam ediyorlar? İnternetteki terbiyesizlik şiddet ve taciz boyutuna da varsa yazanın yanına kar kalıyor. Kimse hesap sormuyor. Hakaret edilen kişiler genelde uzakta ve dava açmaları olasılığı yok gibi birşey. Birisinin karşısına geçip ağzına geleni sayıp sövmenin bir bedeli var, internette yazıp çizmenin ise hiçbir sakıncası yok. Başka birinin kimliğini çalanlar, kimlik uyduranlar, özlediği kimliğe bürünenler hiç yakalanmayacaklarını düşünüyorlar. Haklılar bir bakıma, çünkü kimse onların peşine düşmüyor. Ayrıca küfretmek ve yakışıksız dil kullanmak suç sayılmıyor. Son yıllarda internet tacizi sonucu intihar edenlerin sayısı arttı. Bu nedenle interneti “sorumlu kullanmaya” yönelik, genelde gençleri hedef alan eğitim kampanyaları başlatıldı. Ölüme yol açan epostaları yazanlar ağır hapis cezasına çarptırıldı. Teknoloji sayesinde hakaret, tehdit ve taciz içeren yorumların sahipleri kolayca bulunuyor. Özellikle polise yansıyan vakalarda yazıyı internete yükleyen kişilere ulaşılabiliyor. Ama bunun fazla caydırıcı bir etkisi olmadığı görülüyor. İnternette her dakika milyonlarca insan dolaşıyor, milyonlarca mesaj yazılıyor. İnternetin kalabalığı içinde kaybolmak çok kolay, hele teknolojik açıdan becerikli olanlar hiç iz bırakmadan iş görüyorlar. Bir kişinin yazdığı kışkırtıcı bir mesaj, bir anda binlerce kişiyi galeyana getiriyor. Öfke selinden geçilmiyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Türkiye’deki günlük gazetelerdeki tartışmalı haberlerden birinin altındaki okur yorumlarına bir göz atın. Tek kelimeyle ürkütücü. Hayatın hiçbir alanında başarılı olamamış, kompleksli, kıskanç, mutsuz ve umutsuz insanlar bir siteden diğerine atlayarak öfkelerini her yere bulaştırıyorlar. Hayali düşmanlar yaratıyor, hayali savaşlara girişiyor, gerçek yaşamdan ve gerçeklikten tümüyle kopuyorlar. Bir anlık öfkeyle yola çıkanlar, yazdıklarının birilerini derinden sarsabileceğini, allak bullak edeceğini, intihara kadar uzanan ciddi sonuçlara yol açabileceğini akıllarından dahi geçirmiyorlar. Bir de can acıtmak, intikam ve nefret duygularıyla bilgisayarın başına oturanlar var ki, onları durdurmak hiç mümkün değil. Ortaklaşa kullanılan sitelerde ve bloglarda ender de olsa bir iki mantıklı insan müdahele edince ortalık yatışabiliyor. Tepkileri göğüsleyemeyen saldırganlar başka ortamlara kaçıyorlar. Ya da iyice gizlenerek saldırmaya devam ediyorlar. Öte yandan radyolardaki “talk-back” programlarına abone olanlar gibi, bazı sitelere resmen “musallat” olanlar var. Saçma sapan mesajlarıyla sanal ortamı kirleten, ilginin odağı olmaya çalışan, hayatın içinde kazanamadığı saygınlığı, ilgiyi burada toplamaya çalışanlar çoğalıyor. Uzmanlar, internetin, özellikle Facebook’un insanlardaki “narsist” (kendine hayran) yanı öne çıkardığını, kendilerini reklam etmeye, övmeye, yaptıklarını ve yaşadıklarını ballandıra ballandıra anlatmaya ve gündemi işgal etmeye doyamadıklarını belirtiyorlar. Prof Markman’a göre medya da insanlara kötü örnek oluyor. Konukların birbirleriyle tartıştıkları, karşılıklı hakaret ettikleri, saç saça, baş başa kavga ettikleri “Jerry Springer Show” gibi programlarla kabalık ve terbiyesizlik adeta teşvik ediliyor. Türkiye’de de sık uygulanan, reytinglere endekslenmiş televizyon programları, insanlara sadece yanlış değil, aynı zamanda tehlikeli bir mesaj veriyor. Çoğunluk tarafından kabul gördüğü varsayılan bu davranış biçimi internete de bire bir yansıyor. Karşıt görüşü olanların bağırıp çağırmaktan başka seçeneği yokmuş gibi bir hava yaratılıyor. Kimse öfkesini frenleme gereksinimi duymuyor. Karşısındakini hiç dinlemiyor. Böylece iletişim imkansız hale geliyor. Medyanın yanısıra Türkiye’deki politikacılar gibi topluma örnek olması gereken insanlar duygu ve düşüncelerini dile getirirken herkesten daha kaba, küfürbaz ve saldırgan bir dil kullanıyorlar. Öyle ya, başbakan ve bakan yapıyorsa sıradan vatandaş niye yapmasın? İnsanların karşıt görüşlerde olmasından, olaylara farklı yaklaşmasından daha doğal ne olabilir ki? Zaten herkes aynı görüşte, aynı renkte, aynı tavırda ve tıpatıp aynı olsaydı dünyanın hiçbir çekiciliği kalmazdı. Farklı düşünceleri, farklı insanları, farklı kültürleri tanımak ve anlamak kadar insanı zenginleştiren birşey var mı? O zaman niye bizim gibi düşünmeyenlere kızıp köpürüyoruz, yumruklayıp dövemeyince internette veryansın ediyoruz. Çünkü kaçması, gizlenmesi kolay. Cesareti olan, dürüst olan adıyla sanıyla ortaya çıkıyor. Bilgisayarın ardına gizlenmiyor.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|