|
|
Köprüçay'ın son simyacısıKategori: HES | 0 Yorum | 30 Temmuz 2012 07:13:11 Isparta'nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyü, Yukarı Köprüçay Havzası'nda projelendirilen Kasımlar Barajı ve HES projesinin inşaatına başlanmasıyla sular altında kalacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 26 Temmuz'da ÇED olumlu kararı verilen baraj projesinin yutacağı tek köy olan Darıbükü'nde yaşayan 65 yaşındaki Sefer Cengiz, vadinin son kalaycı ustası. 50 yıldır vadideki bütün köylerin kaplarını kalaylayan Sefer Usta'nın körüğü bugünlerde son nefesini veriyor. Köyün sular altında kalmasıyla, yüzlerce ocak gibi emektar körük de sonsuza kadar sönecek.
YÜZLERCE YILLIK GELENEĞİN SON TEMSİLCİSİ 1961 yılında, 13 yaşındayken kalaycılığa başladığını anlatan Sefer Cengiz’le Darıbükü köyündeki küçük atölyesinde konuştuk. Bir yandan seri hareketlerle kocaman bir pilav tabağını kalaylayan Sefer Usta, eşi Gülsüm Cengiz’in ateşlediği körüğün ateşinin başında yaşamöyküsünü anlattı. Sefer Usta, dışarıdan sadece kalay ve benzeri malzemeleri alıp, geriye kalan her şeyini kendisinin ürettiği yüzyıllardır süren bir geleneğin son temsilcilerinden biri. İnsanın metali işlemeye başladığı dönemden buyana çok az değişikliğe uğrayan yöntemlerle işini yapmayı hala sürdüren Sefer Usta, kuşaktan kuşağa aktarılan meslek sırlarını hafızasında saklayan son simyacı. ÜÇ YIL BOĞAZ TOKLUĞUNA ÇALIŞIP KALAYCILIĞI ÖĞRENDİM “Okul birincisiydim ama annem öldükten sonra okuyamadım” diye söze başlayan Sefer Usta, yaptığı işi Kesme köyünde Kalaycı Mehmet adında bir ustanın yanında öğrendiğini anlatıyor: “Kasımlar köyünde kalaycılık yaparken benim bir akrabam haber gönderip, ‘bir öksüz çocuk var, senin yanında çalışsın da zanaat öğrensin’ demiş. Mehmet Usta’da amcam Ömer Cengiz ile ‘o çocuk gelsin’ diye haber göndermiş. Bir sabah buradan kalkıp yürüyerek köyümden Kasımlar’a gittim. Mehmet Usta’nın yanında tam üç yıl hiç para almadan boğaz tokluğuna çalıştım. İşi öğrendikten sonra o bana bir kalaycılık takımı aldı ve ben de kendi başıma bu işi yapmaya başladım.” TAKIMLARI KATIRA YÜKLEYİP YOLLARA DÜŞÜLEN GÜNLER Önceleri İzmir’in Armutlu ve Kemalpaşa ilçeleriyle köylerinde çalıştığını anlatan Sefer Usta, sonra kendi köyüne gelip, buradaki çevre köylerin kap kacaklarını kalaylamaya başlamış. “O zamanlar bakır eşyalar çoktu. Katıra körük ve kalaycı takımlarımı yükleyip sırasıyla bölgedeki köylere gidiyordum. Her köyde en az bir ay kalıyordum. Köy meydanında bana bir yer gösteriyorlar, ben de oraya çalışma düzenimi kuruyordum” diye anlatıyor o günleri. VADİDEKİ SON KALAYCI BENİM Günde 20-30 civarında kap kalayladığını söyleyen Sefer Usta, Kazanlar, tencereler, pilav tabakları, çanaklar, güğümler, ibrikler, çaydanlıklar... Bakırdan yapılmış ne varsa hepsinin mutlaka kalaylanması gerektiğinin altını çiziyor. Bütün bu kapları kendisinin de ürettiğinin altını çizen Sefer Usta, “Çalıştığım köylerde o gün kimin eşyasını kalaylamışsam akşam onun misafiri oluyordum. Yemeğimi onda yiyor, onun evinde konaklıyordum. Hürmette kusur etmezdi köylüler. Kasımlar, İncedere, Kartoz, İbişler, Kocaosmanlar, Menteşe, Karacahisar, Güldallı, Köseköy ve Tahtalı; çalıştığım köylerden bazıları. Çocuklarım da büyüdükçe bana yardım ettiler. Böyle böyle bugünlere geldik… Tam 51 yıl kalaycılık yaptım bu bölgede. Şimdi emekliyim ama yine de tek tük kap getirilirse kırmayıp kalaylıyorum. Yeni yetişen hiç kimse yok. Bu vadideki son kalaycı olarak ben kaldım” diye özetliyor, vadideki hareketli kalaycılık günlerini. KALAYCININ EN ÖNEMLİ ARACI KÖRÜK Kalayın çok değerli ve pahalı bir malzeme olduğunun altını çizen Sefer Usta, “ama benim her zaman 150-200 kilo kalay stoğum olurdu. Çünkü çok çalışıyordum. Kalaycılığın en önemli araçlarından biri körük. Körüğün ocağını kendim yapıyorum. Buralardan çıkan sakız toprağı ve samanla kardığım harçtan ocak yapıyorum. Her toprak ateşe dayanıklı değildir, bu yüzden ocak için kullanılan toprak çok önemlidir. Bizim buranın toprağı çok dayanıklıdır. Kalaylanmak için getirilen bakır kabı önce çakılla temizliyorum. Sonra ocakta ısıtılan kabı örs üzerinde çekiç yardımıyla düzeltiyoruz. Ardından tuz ruhu ile kabı temizliyoruz. Eğer bu işlem yapılmazsa kalay daha az dayanır. Daha sonra ocakta ısıttığımız kabın yüzeyine kalay çubuklarıyla kalaylama işlemini uyguluyoruz. Kalayı nişadır yardımıyla uygulamak gerekiyor çünkü nişadır kalayın bakıra işlemesini, tutunmasını sağlıyor. Kalaylandıktan sonra kabı silip temizleyerek kullanıma hazır hale getiriyoruz. Getirilen kapları sadece kalaylamıyoruz, aynı zamanda delik, eğik, bükük kapları kesip düzeltiyor, kaynak yaparak yeni bir görünüm kazandırıyoruz. Bütün bu işlemlerin hızlı biçimde yapılması gerekiyor” diyor. BAKIR KALAYLANMAZSA KENDİ KENDİNİ YER Bakır kapların iki üç yılda bir kalaylanması gerektiğini vurgulayan Sefer Usta, Kalaylanmadığı zaman bakırın kendi kendini yiyeceğini söylüyor: “Bakırı koruyan kalaydır. Şimdilerde bakır kap artık kullanılmaz oldu. Ben bu bölgedeki son kalaycıyım. Bakır bir tencerede pişen yemeğin lezzeti, bakır çaydanlıkta demlenen çayın tadı çok farklıdır. Alimunyum kapları yıllarca insanlar kullandı ama yemeklerin hiç tadı olmaz aliminyumda. Bakır, taa Adem babadan beri kullanılan bir maden. Düzenli olarak kalaylandığı sürece bakır kaplar çok sağlıklı ve uzun ömürlü olur. Eskise, bozulsa bile yeniden biçimlenebilir.” DEMİRCİ MEHMET DAYIMDI Darıbükü’nün geçmişte önemli bir köy olduğunu da sözlerine ekleyen Sefer Usta, Kalaycı, demirci, nalbant, marangoz ve duvar ustası bulunan bir köyünün civardaki köylülerin ihtiyaçlarını giderdiği bir merkez olduğunu söylüyor: “Demirci Mehmet Usta benim dayımdı. Bıçak, çapa, saban demiri; demirden üretilen her türlü aleti kendisi yapardı.” İNSANIN GÖZÜ NEREDE AÇILDIYSA CENNETİ ORASIDIR Darıbükü köyünün Kasımlar Barajı’nın suları altında kalmasına ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Sefer Usta, istimlak çalışmalarının başladığı köyün dışında bir yerde yaşamanın kendileri için çok zor olacağını belirtiyor: “Ben her sabah saat beş altı gibi kalkıp dağlara dolaşmaya giderim. Dağlara gitmediğim gün huzursuz olurum. Dağlarda ruhumu dinlendiriyorum. Ya bahçemi sularım, ya da bir şeyler ekerim. Bir insanın gözü nerede açıldıysa onun cenneti orasıdır. En güzel kentte de yaşasa memleketinin toprağı kokuyor. Başka yerlere çalışmaya gittiğimde bir ay kalsam illa ki gelip bu toprakları görmek istiyordum hep. Buradan başka bir yere gitmek istemiyoruz biz.” Yusuf Yavuz
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|