Üniversitelerde bir öğretim yılı daha bitti. Türkiye dünyada sanırız birinci oldu; tabii öğrenci tutuklayıp cezaevine sokmakta. Halen hapishanelerde 771 üniversite öğrencisi tutuklu. Onlardan birinin Perşembe günü tahliye olan birinin mektubunu yayınlıyoruz; çünkü hikayeler hemen hemen aynı:
Merhabalar,
Adım Baran Nayır, 21 yaşında Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi bir gencim ve Genç-Sen üyesiyim. Yaklaşık 3 senedir cezaevindeyim. 2009 yılında düzenlenen bir basın açıklaması nedeniyle 2 Genç-Sen’li olarak (Ali Deniz Kılıç ve ben) gözaltına alındık. Gözaltı sonrasında çıkartıldığımız mahkeme tarafından TCK’nın 220/6 maddesi gerekçe gösterilerek tutuklandık. Yasanın içeriği malum; “örgüt adına suç işleyenler, örgüt üyesi olmasalar da örgüt üyesi olarak yargılanırlar”! O halde biz de barış isteğimizi ifade ettiğimiz bir basın açıklamasına katıldığımız için “terör örgütü üyesi gibi çalışanlardan” olmuş olduk.
O günden bugüne çıkarıldığımız mahkemelerde ise belki de küçük yaşlardayken ana haberlerde kulağıma çalınan cinsten olayların yer yer aktörü olduk, yer yerse şahidi. Geçtiğimiz sene mart ayında savcılık makamı tahliyemizi istedi heyet kabul etmedi; dosyalarımıza doldurulan “delillerin” incelemeleri ancak 2 senede tamamlandı, bizimle bir bağlantısının olmadığı ortaya çıktı ve kamera kayıtlarıyla da doğrulandı ancak dikkate alınmadı; bizi gözaltına alan, hakkımızda tutanak tutan polisler 2 sene mahkemeye gelmediler.
Geçtiğimiz mahkeme bahsi geçen polisler sonunda mahkemeye gelebilmişlerdi. Hakkımızda öyle çelişkili ifadeler vermişlerdi ki, o mahkemede söyledikleri “tutukluluk halimizin devam” nedeni olarak kabul gördü. Ancak verdikleri ifadelere inanabilmek mümkün değildi. Bir mahkememiz daha böyle geçti.
Ben ve Ali Deniz tutuklu bulunan üniversite öğrencilerinden yalnızca ikisiyiz. İki silahlı görevli eşliğinde sınava giren, tanımadığı sınıf arkadaşlarını özlemek zorunda bırakılan öğrencilerden yalnızca ikisiyiz. AKP iktidarı besbelli ki öğrenci olma halini “suçlu” kavramı ile eşitlemeye hevesli. Ama beceremeyecektir. Cezaevlerine nazire yaparcasına kampus adı verilmesi aslında durumun izahı niteliğindedir. Cezaevleri üniversiteye, üniversiteler de cezaevine dönüşmüş durumda! Bütün bunları yaparak yaratmak istedikleri korku imparatorluğu her geçen gün biraz daha zayıflamaktadır. Özgürlük, barış ve kardeşlik bilincimizse her gün bileylenmektedir. Çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz.
Yol uzun, yol çamurlu, yol yokuş… Yol karanlık… Yol karanlık insan siluetlerinin işgali altında… Gardiyanların adeta birbirleriyle yarıştırırcasına öttürdükleri düdük sesleri kulağımıza çalınarak geçiyoruz bu koridorlardan… Aranızdayım… Aranızdayız… Çünkü sizin kadar biz de özgürüz… 28 Haziran’da görüşmek dileğiyle…
Baran Nayır Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Cezaevi