|
|
Yalnızlık çok zor. Daha da fenası öldürücü!Kategori: Araştırma | 4 Yorum | Yazan: Aynur Çağlı | 16 Mayıs 2012 22:05:13 "Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte.." "Yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız.." ve "Yüz Yıllık Yalnızlık". Yalnızlık üzerine yüzlerce şiir ve roman yazılmış, şarkı bestelenmiş. Yalnızlık deyince ilk akla gelen terkedilmenin ve ayrılığın yolaçtığı yalnızlık olsa da, insanlar çok çeşitli nedenlerle yalnızlığa kapılıyorlar. Kronik yalnızlık ise ölmeye yatmak gibi birşey, çünkü araştırmalara göre, yalnız insanlar alkoliklerden, günde 15 sigara içenlerden ve obezlerden daha çabuk ölüyorlar.
Toplam 300 bin kişinin 7 yıl süreyle izlendiği araştırma sonucu yalnızlığın öldürücü olduğu belirlendi. 5 bin kişinin katılımıyla 10 yılda gerçekleştirilen araştırma ise, yalnız insanların çevreye saçtıkları negatif enerjinin, karamsarlık ve umutsuzluğun “bulaşıcı” bir etkisi olduğunu ortaya çıkardı. Kişinin medeni hali, yaşam tarzı, sosyal ilişkilerinin boyutu ve iletişim yeteneği o insanın ortalama ömrünün göstergesi oluyor. Öyle ki, insanların sosyal yaşamına ilişkin birkaç soru ile 7.5 yıl içerisinde ölüp ölmeyeceklerini tahmin etmek mümkün. ABD’de, birbirinden bağımsız 148 araştırma sonucunda, sosyal ilişkilerle ölüm arasındaki bağlantı çok daha iyi anlaşıldı. Sosyal bağları, ilişkileri ve iletişimi kuvvetli insanların daha uzun ömürlü oldukları belirlendi. Yalnızlığın ise, sigara, içki ve aşırı şişmanlık gibi kesinlikle insan ömrünü kısaltan faktörlerden de etkili olduğu anlaşıldı. Yalnızlık insanları, kalp yetmezliği gibi ciddi hastalıklara genetik yatkınlığı olanlarla, sigara içenlerin ve alkoliklerin dahil olduğu yüksek risk grubuna sokuyor. Yalnızlık insanlar için obeziteden iki kat daha zararlı, hayatında hiç egzersiz yapmayanlar bile daha avantajlı. Şikago Üniversitesi’nden Psikolog John Cacioppo’ya göre, yalnızlık insanı sosyal ağların ve ortamların dışına itiyor. Giderek çevresinden tümüyle kopan insanların akrabaları, yakın arkadaşları ve komşuları da dolaylı olarak yalnızlığa itiliyor. Bu kaçınılmaz etkileşim sonucu yalnızlıktan giderek daha fazla insan etkileniyor. Tıpkı grip gibi bulaşıcı bir özelliği var yalnızlığın. Tıp uzmanları, hastaların genel sağlık durumunu incelerken sosyal etkenleri de gözden geçiriyorlar. Özellikle batı toplumunda ailesinden ve yakın çevresinden giderek uzaklaşıp kedisiyle, köpeğiyle yalnızlığını gidermeye çalışan çok sayıda insan var. Oysa ailesi ve dostlarıyla yakın, sosyal aktiviteleri yoğun insanlar hastalık ve sıkıntıları, yalnız ve soyutlanmış bir hayat sürdürenlerden çok daha kolay göğüslüyorlar. Daha güçlü, daha dayanıklı, daha mutlu, daha huzurlu ve hasılı daha sağlıklı oluyorlar. Kalabalıkların içinde, eş dost arasında da yalnızlık hissedilebilir. Yanlız insanların dışarıdan bakıldığında normal bir işi ve aile yaşamı olabilir. Bu insanların yalnızlığa sürüklenmesinde mutlu, neşeli, sıcak, içten ve yakın aile ilişkilerinden ve dostluklardan yoksun olması belirleyici bir rol oynuyor. Bir başka önemli faktör ise, hobilerini ve zevklerini başkalarıyla paylaşma ve iletişim becerisinden yoksun olmaları. Yaşamlarını, anne-baba, kardeş ve hatta eş gibi “garanti” gördükleri sınırlı sayıda ilişkiye endeksleyen insanlar kendilerini zenginleştirecek sosyal ortamlardan kaçıyorlar. Varolan ilişkiler derinlikten uzak, karşılıklı iletişim ve etkileşimden yoksun olduğu için yanlızlık kronikleşiyor ve insanın yaşama sevincini yokediyor. Bütün insanlar, hayatın belli bir döneminde kendilerini yalnız hissedebilir, inzivaya çekilebilirler. Bu duruma sevdiğinden ayrılmak, terkedilmek, ihanete uğramak, ölüm, hastalık, kaza, başarısızlık, doğal çevreden uzaklaşmak, göç ve çaresizlik gibi insanın kendi denetimindeki ya da kontrolü dışındaki değişik etkenler yolaçabilir. Bazen çabuk atlatılır bu içine kapanma ve küskünlük süreci, bazen çok uzun sürer ve kronik hale gelir. Toplum yalnızları içinde barındırmak istemiyor ve dışlıyor. Bu da yalnızların kendine olan güvenini sarsıyor ve yeniden sosyal gruplara dahil olmalarını, arkadaş edinmelerini zorlaştırıyor. Araştırmalar internet benzeri sanal dünyanın yalnızlığı gidermediği gibi, daha da arttırdığını gösteriyor. Teknoloji yoluyla kazanılan dostluklar gerçek değil, duygusal açlığı hiçbir şekilde gidermiyor. Ekrandaki arkadaşın elinizi tutması, sizi sevgiyle kucaklaması mümkün değil. Sizin toplumdaki yerinizi, çalışma arkadaşlarınızın, ailenizin ve yakınlarınızın sizi niçin sevdiğini bilmesi, tanıması imkansız. İnternet arkadaşlığı, hayatın sınavından geçmiş ve pekişmiş arkadaşlığın yerini asla tutmuyor. Tek çare sosyal iletişim. İnsanın en iyi ilacı yine insan. Araştırmacılar, “Sosyal iletişim hayatın kalitesini öylesine yükseltiyor ki, aynı etkiyi yapabilecek bir ilaç bulunsa yok satardı.” diyorlar. Sosyal inzivaya çekilmiş 655 kişi üzerinde bir araştırma yapan İngiliz Psikolog Alex Haslam, bu gruptakilerin beş yıl içerisinde felç geçirme olasılığının yüzde 40 daha fazla olduğunu ortaya çıkarmış. Yüksek tansiyon hastası, ailesinde damar tıkanıklığı olan ve egzersiz yapmayanlarda bile bu oranın yüzde 10 ila 30 arasında olması, yalnızlığın ne denli öldürücü olduğunu gösteriyor. Toplumsal yaşama aktif olarak katılmak bireysel bir sorumluluk olmasının yanısıra mutlu ve sağlıklı bir hayat için de birinci koşul.
Yorumlarkevser Dogan
{ 02 Temmuz 2012 13:19:55 }
Can Dundar"in Yalnizliga neden alismamiz gerektigini cok guzel ozetleyen ve bu yazinizlada cok iyi ortusen''yalnizliga alismak siirini'' kendi sesinden dinlemenini tum okuyuculara tavsiye ederim .www.youtube.com
Kevser Dogan
{ 01 Temmuz 2012 10:53:30 }
Insanlar buyuk bir hizla kapitalis duzenin koleleri haline getirirken,onlara sadece luxlerle mutlu olunabilecegi ogretilip yalnizlastiriliyor. Insanlarin insan olarak bir degerinin olmadigi toplumlarda sorun tek basina sosyallesmek degil cunku hayatinizin cok buyuk bir bulumunde birilerinin size para kazandirmak icin calistigi yada uzerinizden para kazanmaya calisildigi bir ortamdasiniz sonuc olarak sadece bir aracsiniz.Hatta Modern dunyada o zehirli bulasici yalnizlik, pisikologlari,sinirhastaliklari ilaclariyla,tedavi merkezleri,kitaplari, videolari,meditasyon dersleri veren merkezleri vs... ile giderek buyuyen bir SEKTOR'e arac.
Leyla Gumus
{ 24 Mayıs 2012 04:42:21 }
yalnizlik yazisini ilgi ile okurken aklima gelen soru, acaba gunumuzun modern yasam icerisinde insanlari gun gectikce yalnizliga iten faktorler nedir? Hizla gelisen teknoloji, is hayatinda artan talepler insanlari uzun saatler calismaya zorluyor, gocmenligin getirdigi bir takem sorumluluklar ve sinirlamalar (dil, kultur celismesi,aile sorumluluklari, kucuk toplum icerinsinde insanlari bogan anlamsiz talepler, nereye ait olma konusunda yasanan celiskiler vs) daha buyuk ev, daha luks mobilya derken kendimize bizi gelistirecek ve zenginlestirecek insanlara emek vermeye ne zamanimiz nede enercimiz kaliyor. Sorumluluk geregi gorusmeler insanlarin yalnizligini giderdigini dusunmuyorum. Sorumlululugun otesinde hic bir zevk alamadiklari icin onlarin yalnizliklarini sadece onayliyarak derinlestiriyor. Yalnizlik ruh saglinin artmasina buyuk bir faktor oldugunu dusunuyorum. Buyuk sehirlerde, yusksek apartmanlarda, bahceli evelerde yan yana yasiyoruz ve cogu kez insanlar komsularini tanimiyor. Acaba bu insanlarin secenegime yoksa cok kulturlu ve cok dillli bir ulkede yasamanin bedeli mi?
Ne garip bir celiski, " insanlarin ilaci insan "derken ayni zamanda insanlar insanlari yalnizliga iten. Aynur hanim, gunun onemli sosyal konularini bi kez daha gundeme getirdigin icin cok sagol Tayyip Ozturk
{ 21 Mayıs 2012 14:31:21 }
Cok uzun suredir yalniz yasayan bir olarak bir arastirma sonuclarina katildigim ve katilmadigim yonler bulunuyor. yalnizlik gercekden oldurucu ama ayni zaman da bir bakima hayata meydan okuma. Cunku toplum seni iteliyor, icine almak istemiyor, seni baska olarak gosteriyor, buda yalnizligin dozunu cok daha artiriyor. Ama iciniz deki yasam gudusu ve sevgisi kuvvetli ise dis cevrenin sizi tehlikeli gormesine karsin yasam mucalesi devam ediyor.Birakin toplumun degisik katmanlarini kendi yakinlariniz bile sizi disliyor, sizi tanimiyor. En basitinden ozel gunlerin de veya bayramlarda sizi gormek istemiyorlar, sizi davet etmiyorlar.Bunlar da gosteriyor ki yiginlar halin de yasayan insanlarin ne kadar bencil yasadiklarini gercek sevgiyi kavrayamadiklari, aslin da iletisim becerisinden uzakda olduklarini gosteriyorlar.Olaya pencerenin sadece bir tarafindan bakarsak bu arastirma sonuclari dogru olabilir, ama biraz da baska pencerelerden bakmamiz sanirim daha topumsal ve uygar olmayi da gundeme getirecekdir diye dusunuyorum. yine konunun baska bir boyutu ise; gunumuz de bireyselcilik o kadar ileri gidiyor ki asosyal insan turleri cogaliyor. yani insanlar toplumsal varlik olduklarini unutuyorlar ve asiri bireyselligin kurbani olup son derece yalnizlastirilan toplumsal yasama hazirliyorlar bizleri.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|