|
|
Öğretmenler ve öğretmemenlerKategori: Türkiye | 1 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 02 Aralık 2007 11:09:54 Yere ekmek düşürürsem dindar annem "günahtır evlâdım" der "nimet"i öpüp başıma koydururdu. O zamanlar ekmek nimetse diğer yiyeceklerin neden nimet sayılıp, düşerse neden öpüp başa konmadığını düşünememiştim.
Ama annemin söylediğinin ardında kıymet bilmek kavramı vardı. Bu da bizim kültür geleneğimizin bir parçasıydı. Avustralya’ya gelip te artık ekmeklerin yere savrulduğunu görünce onca yıl sonra içim burulmuştu. Çoğumuz “günah”la, “ayıp”la büyüdük. Hepimiz analarımızın, babalarımızın, sonra da okulun, öğretmenlerimizin bize verdiği değerlerle yetiştik, bunları ya benimsedik, ya da karşı çıktık. Bazılarımız ise hiçbirşeyi sorgulamadan, sorgulayamadan aynı yerde otlamaya devam etti. 24 Kasım öğretmenler gününde Adana’nın Kozan ilçesinde Tevhide Kütük adlı 15 yaşında bir kız kompozisyon yarışmasını kazanmış. Bakın ne yazmış Tevhide: “Bir öğretmen olmalı... Öğretmen… ne demektir öğretmen? Öğretmen, toplumu cehaletten kurtarmaya çalışan bir savaşçı. Alilere, Fatmalara, Yasinlere bilgi dağıtan, onlara sevgiyle yaklaşan, onları saran sıcak bir kucak. Ya da ufukları aydınlatan bir kandil… Ben, seni böyle tarif ediyorum öğretmenim. Yalnız bu kadar mı? Hayır. Sen bir ufku aydınlatmak uğruna mum gibi erimeye razı olan. Sen, taze ruhları işleyip, onlara şekil veren. Ve sen ki; tarumar olmuş bir bahçenin son ümidi… Bir heykeltraşın mermere verdiği şekil misali bilginle şekillendir beni. Sadece beni mi? Hayır, ben nasıl muhtaçsam sana bir öksüz, bir yetimde öyle muhtaç. ÖĞRETMENİM SEN BİR ANNESİN Sen "ah, bir öğretmenim olsa, beni bilgisiyle sulasa, beni ısıtsa" diyen sokak çocuğunun hayalisin. Onun masum gözlerinde canlandırdığı annesin. Ya da baba… Bunca çiçekler susuzken sana, bilgi yağmurunu sal onlara. Yağmurunda can bulsunlar, güneşinde sevgi. Uzatmalısın ellerini. Yetişmeli elin taa Doğulara, Batılara, Kuzeylere ve Güneylere. Hatta dünyanın dört bir yanına. Fakat ülkeler değil, gönüller fethetmelisin. "Dünyanın her yerinde öğretmenler, toplumun en fedakâr ve saygı değer insanlarıdır." diyen Başöğretmen'in duyduğu saygı kadar saygı duyuyorum sana. Onun verdiği değer kadar değerlisin. Gözlerine baktığımda görmeliyim; okyanusların derinliklerini, dünyayı, gezegenleri. Ellerini uzattığında anlamalıyım; tarihimi, geçmişimi, atalarımızın bizler için yaptıklarını. Ve dudaklarında dökülen her söz belleğime yerleşmeli. BİR GÜN GÖREVİN KALMALI YADİGAR Birgün gelmeli. Öyle birgün gelmeli ki, görevin yadigâr kalmalı bana. Verdiğin emeği, sevgiyi, bilgiyi ben de sunmalıyım Mehmetlere, Sevdalara. En güzide bilgiler vererek yetiştirmeliyim onları. Bana "öğretmenim" diyen küçük kalpleri hazırlamalıyım geleceğe… İşte bu duygularla nesillere ulaşmalı. Öğretmenlik, Sadece 24 Kasımlarda değil, Şubatlarda, Nisanlarda da hatırlanmalı öğretmenin değeri. Toprağın altında gömülü kalmamalı, asırlarca. Bilgi için GÖNÜLLER KAZANMALI BİR ÖĞRETMEN, GÖNLÜNÜ ADAMALI BİR ÖĞRENCİ… SAYGILARIMLA” Ne güzel! Ama Tevhide başı örtülü bir İmam Hatip Lisesi öğrencisi. Kozan Kaymakamı ve Garnizon Komutanı “indirin onu” diyince Tevhide Milli Eğitim Müdürü tarafından kürsüden indiriliyor. Gözyaşları arasında kürsüden inen Tevhide, Milli Eğitim Müdürü’nün karşısına gelerek “neden Hocam?” diyor. 15 yaşında bir genç kızda onulmaz yaralar bırakan bu olay birçok kişi ve kuruluş tarafından protesto edildi. Tevhide şeriatçı mı? İmam olmak için mi İmam Hatip Lisesine yazılmış? Bunlar yanlış sorular. O yaşta ister istemez anababalarımızın yönelttiği yönde gitmişizdir hepimiz. 15 yaşında bir genç kızın başarısını kursağında birakıp gözyaşlarına boğmaya kimin hakkı var? Tevhide o yaşta kendi özgür iradesiyle mi başını bağlamış? Auburn sokaklarında başlarını çeşitli biçimlerde örtmüş değişik ülke Müslümanlarına raslanıyor. Bunlar arasında 7-8 yaşında kızlar da var. Onlar da özgürce mi karar vermişler başlarını bağlamaya? Isparta İyaş Selçuklu İlköğretim Okulu beden eğitimi öğretmeni 52 yaşındaki Halil İbrahim Özçimen hakkında, 13 Mayıs'ta İzmir'de yapılan Cumhuriyet Mitingi'ne katıldığı ve 19 Mayıs törenlerinde öğrencilerine ön yüzünde Atatürk portresi, arka yüzünde ‘Cumhuriyete Sahip Çık’ yazılı tişört giydirdiği gerekçesiyle soruşturma açıldı ve öğretmene, 30'da 1 oranında maaş kesme cezası verildi. Bu öğrenciler özgürce mi karar vermişler bu tişörtleri giymeye? Kocaeli'nde ilköğretim 8. sınıf öğrencilerine seviye sınavında sorulan sorular: Soru: “Aşağıdakilerden hangisi Allah'ın evrenin düzenini ve işleyişini sağlamak için koyduğu yasalardan değildir?” A- Fiziksel yasalar, B- Toplumsal yasalar, C- Biyolojik yasalar, D- TC Anayasası. Soru: “Yüce Allah evrendeki düzenin varlığı için her alanda kurallar koymuştur. Biz bunlara 'sünnetullah' diyoruz. Buna göre aşağıdaki kurallardan hangisi Allah'ın koymuş olduğu kurallardan değildir?” A- Gezegenlerin belli bir yörüngede hareket etmeleri, B- Canlıların üreyip çoğalmaları, C- Gelir dağılımının adil olduğu ülkelerin ilerlemesi, D- Futbol maçında topun taca çıkması. Benim çocuğum Kocaeli’nde yukarıda sorulan soruların hepsinde A, B, C ve D şıklarını işaretlemişse seviyesi düşük mü kabul edilecek? Tevhide başını örtmüşse ne çıkar? Özçimen istediği mitinge katılamaz mı? Selçuklu İlköğretim okulundaki çocuklar Atatürk’ü sevmek zorundalar mı? Selçuklu’daki öğretmen ceza alıyorsa Tevhide’nin anası babası neden ceza almıyor, Kocaeli’nde bu soruları hazırlayan kişi neden işten atılmıyor? Gerek anababanın, gerekse okullardaki eğitimin işlevi çocukları belli bir yönde düşünmeye zorlamak değil, o çocukları Tevfik Fikret’in deyimiyle “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bireyler olarak yetiştirmek, bağnazlıktan, hurafelerden, ilâhlardan arınmış, bağımsız ve akılcı düşünmesini bilen bireyler olmalarını sağlamaktır. Yoksa karanlıkta otlamaya ve birbirimize vurmaya devam ederiz.
Yorumlaraykutyazgan
{ 04 Aralık 2007 13:28:41 }
gerek sizin çeşitli yazılarınızda gerekse ferruh ve diğer dostların belli yazılarında değindikleri insanları sonsuz derecede rahastız eden sivri ve uç noktalar giderek -yalnız türkiye için değil - bütün bir insanlık için tanrı inancının karanlık gölgesi altına giriyor.
Diğer Sayfalar: 1. ya da sistematik olarak sokulmaya çalışılıyor.. akıl almaz bir şekilde insanlar fanatikleşiyorlar, aldatılıyorlar ve kendilerine sunulan sözde diğer dünya nimetleri için bütün gerçeklerden, bilimden, sağduyudan ve en önemlisi hakiki insan sevgisinden yavaş yavaş uzaklaşıyorlar... uzaklaştırılıyorlar.. bilebildiğimiz ve çoğunlukla bilemediğimiz evrenlerin bir tek mimarı, - isim mühim değil - başka bir deyişle bir tanrısı olabilir. bu akla yakın geliyor... ancak insanlara şunu anlatmak gerekir ki bu tanrının kitapların bahsettiği tanrı ile hiç bir ilişkisi yoktur. bunu anlatabildiğimiz ve onlar kadar ikna edici olabildiğimiz zaman sanırım sivri uçların bir çoğu törpülenecek.. ve başlar açılacak....
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|