|
|
Yunan Trajedisinden İnsan ManzaralarıKategori: Dünya | 0 Yorum | Yazan: Prof.Dr. Korkut Boratav | 15 Nisan 2012 13:21:02 Yunan trajedisi devam ediyor; çarpıcı insan manzaraları ile zirveye tırmanıyor. Bu insanlardan biri 77 yaşında eczacı Dimitris Christoulas... 4 Nisan'da Atina'nın ünlü Syntagma Meydanı'ndaki bir çam ağacının yanında şakağına bir mermi sıkarak intihar etti ve ardında şöyle bir not bıraktı:
“İşgalci Tsolakoglou hükümeti, 35 yıl boyunca, devletin yardımı olmadan, tek başıma oluşturduğum ve hayatımı sürdürebilmemin son vasıtası olan onurlu emekliliğimi dahi elimden aldı.” “Yaşım, bu duruma güçlü bir tepki göstermemi önlüyor. (Yine de bir başka Yunanlı eline bir Kalaşnikov alsa, ben de peşinden gelirdim.) Bu durumda yiyecek birşeyler bulabilmek için çöpleri karıştırmaya başlamaktansa, tek çare olarak onurlu bir gidişi yeğliyorum.” “İnanıyorum ki, geleceklerini yitirmiş olan gençlerimiz bir gün silahlanacaklar ve İtalyanların Mussolini’ye 1945’te (Milano’da) yaptıkları gibi bu ulusun hainlerini başaşağı asacaklardır.” (Real World Economics Review Blog, 6 Nisan 2012) İntihar notunda bugünkü başbakan Papademos’a benzeştirilen “işgalci Tsolakoglou” (“Solakoğlu”), Nisan 1941’de Yunan ordusunu Nazi güçlerine teslim eden; Almanlar tarafından kukla Yunan hükümetine başbakan olarak atanan generaldir. 1945’te ölüme mahkûm edilmiş; idamı ertelenmiş, 1948’de hapishanede ölmüştür. Kukla generalin başbakanlığa getirildiği tarihte Christoulas altı yaşındaydı. Bir ay sonra on dokuz yaşında bir başka Yunanlı, Manolis Glezos, Akropol’den Gamalı Haç’ı indirdi; Nazi işgaline karşiı halk direnişini başlattı. Yakınları eczacı Christoulas’ın “eski tüfek” bir solcu olduğunu söylüyorlar. Muhtemelen Nazi-karşıtı direnişe katılmış bir aileden gelmektedir. *** Olup bitenler açıktır: Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka’nın Yunan hükümetine kabul ettirdiği insafsız kemer sıkma yöntemleri, Christoulas’ın intiharı gibi trajik “insan manzaraları”na yol açıyor. Çeşitli kaynaklardan bunları bölük pörçük okuyoruz; izliyoruz. Atina’nın Omonia Meydanı’nda her gün öğlen vakti, emekliler, işsizler, kucaklarında çocuklarıyla anneler kilisenin dağıttığı yemek kuyruğuna giriyorlar. İki yıl önce Dünya Doktorları adını taşıyan bir yardım kuruluşu, 25000 nüfuslu Perama kentinde göçmenlere yardım amacıyla bir şube kurmuş. Ne var ki, kriz sonrasında hemen hemen tamamen Yunanlı hastalara bakmak; hatta ekmek, süt dağıtmak zorunda kalmışlar. Neden? Kriz nedeniyle Perama’da kapatılan tersaneler, kentteki işsizliği yüzde 60’a çıkarmış. Kent sakinleri anlatıyor: “Ekmeksiz, aç kaldığımız günler oldu. Kızım,bazı günler yanına yiyecek almadan okula gitmek zorunda kalıyor.” “Çocuğumu aşı ve tedavi için hastaneye götürmem gerekiyor; ama otobüsle gidiş-geliş bilet param yok; gidemiyorum.” Tek odalı bir barınakta üç aylık çocuğuyla yaşayan 36 yaşındaki Sirdoula Firlemi endişe içinde: “Borcum 1250 avro’ya çıkmış; ödeyemiyorum; elektriğimi kesecekler; bebeğim soğukta kalacak”... Christoulas’ın intiharı istisna değildir. Yunanistan’da intiharların iki misli arttığını ve örneğin ardında “tavşanlarıma iyi bakın” notu bıraktıktan sonra gazyağı içerek intihar eden Vaggelis Petrakis’in öyküsünü öğreniyoruz. Türkiye için, Üçüncü Dünya için “olağan” insan manzaraları, AB üyeliği sonrasında kendilerini Batı Avrupalılar olarak algılamış olan Yunan halkı için dayanılmaz şoklar oluşturmaktadır. İstatistiklere de yansımaktadır: İşsizlik oranının yüzde 20’yi aşması; ortalama ücretlerin asgari ücretlerin altına düşmesi; emekli maaşlarının, sosyal harcamaların adım adım, kesintisiz aşağı çekilmesi gibi... *** Peki, Yunan halkı, kriz öncesinde hak edilmemiş bir rehavet içinde mi yaşamaktaydı? Almanya’da “tembel Yunanlılar” tevatürü yaygınlaşınca sağduyulu kişiler uluslararası istatistiklere baktılar. Sonuç Almanları yalanladı: Yıllık çalışma süreleri bakımından Yunanistan 2120 saatle OECD ülkelerinin ikincisidir; sadece Kore’nin gerisindedir. Yıllık ücretli izin ortalama 23 gün; AB’nin en alt sıralarında.. Ortalama emeklilik yaşı 61.7; AB ortalamasının üstünde.... Emekçiler “aklanınca”, krizin sorumluluğu kimlere yıkılacak? Daha önce de tartıştık: Almanya ve Yunanistan’ın burjuvazisine, iktidarlarına... Temel bozulma Yunanistan’ın avro’ya girmesiyle başlıyor: Yunanistan’ın borç göstergeleri, avro’ya geçiş için gereken sınırların üzerinde. Hükümet, “kötü şöhretli” Goldman Sachs bankasına başvuruyor. Amaç, hazine hesapları üzerinde oynayarak, avro’ya giriş koşullarını “oluşturmak”... Banka, bu anlaşmayı yürütmek için Antigone Loudiadis adlı bir Yunanlıyı görevlendiriyor. Loudiadis, Yunan bürokratlarıyla birlikte borç istatistikleri üzerinde oynuyor; yapay bir “takas” işlemi sonunda birkaç milyar dolar’lık borç gizleniyor; istatistikler “uygun” hale getiriliyor; drahma tarihe karşıyor; Yunanistan Avro Bölgesi’ne giriyor; Goldman Sachs’a bu “hizmet” karşılığında 300 milyon dolar civarında ödeme yapılıyor. Avro’ya geçişin Yunanistan’ın iç ve dış dengelerinin alt-üst ettiğini ve bugünkü borç krizini de büyük ölçüde belirlediğini daha önce tartışmıştık. Ve göstermiştik ki, sözü geçen dengesizlikler Alman sermayesi tarafından yaratılmış; Yunanistan tipik bir çevre ekonomisi konumuna sürüklenmiş, kriz yönetimi de buna uygun olarak finans kapitale, emperyalizme teslim edilmiştir. *** Yunan burjuvazisi ise, trajediye “ben ne koparabilirim” arayışı içinde bakmaktadır. Londra emlâk piyasasına Yunanistan’dan yüksek miktarda para girdiğini; Yunanlı spekülatörlerin avro’dan çıkışın yaratacağı vurgun fırsatları için pusuya yattıklarını açıklayan haberler örnek gösterilebilir. (Financial Times, 7 Kasım 2011). Mala ve cana yönelik suçlarda artış olduğu, Atina’nın AB’deki en güvensiz kent haline geldiği söyleniyor. Parasını dışarıya kaçırmış olan; ama hâlâ Yunanistan’da oturan Yunan zenginlerinin bu ortamdan tedirginliği nasıl giderilmeli? Hükümet (bütçe açığına da katkı yapacak) bir çözüm getiriyor: İsteyenler, saati 30 avro’luk bir bedel karşılığında Emniyet Teşkilâtı’ndan polis kiralayabilecekler. (Economy Watch, 10 Nisan 2012) Peki, zenginleri koruyan polislerin sayısı arttıkça, sıradan Yunanlıların güvenliğini kim sağlayacak? O tarafta “korunacak gelir ve servetler” eriyip gitiğine göre bu gereksinim ihmal edilebilir. Veya, “gariban Yunanlılar” peyderpey mücrimlerin saflarına katılırlar.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|