|
|
Köpek düdüğü sustu.Kategori: Siyaset | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 25 Kasım 2007 09:36:59 Geçtiğimiz haftanın en önemli olayı elbet Avusralya federal seçimleriydi. Ama seçimler öncesi birbiriyle ilgisiz görünen iki olay vardı. Biri Türkiye'de, öteki Avustralya'da. Sydney'in Lindsay seçim bölgesinde Liberal Parti üyeleri bir ilân dağıttılar.
Avustralya İslâm Federasyonu adını ve mavi bir Türk bayrağı taşıyan ilân İşçi Partisinin Müslümanları desteklediği, Bali bombalaması sonucu idama mahkûm olan teröristleri İşçi Partisinin affedeceği, yeni bir cami yapılmasını destekleyeceği ve ASIO’nun (Avustralya Gizli İstihbrat Örgütü) itirazlarına karşın eski İşçi Partisi Başbakanı Paul Keating’in Şeyh Hilali’ye vize verdiği yalanları yer alıyordu. Altında da kocaman harflerle “Ala Akba” yazıyordu. Daha “Allah-u Ekber” yazmayı bilmeyen birileri Avustralya’daki Müslümanlar adına bildiri dağıttığını iddia ediyordu. Lindsay’deki seçmenlere verilmek istenen mesaj şuydu “Müslümanlar teröristtir, İşçi Partisi de bu terörist Müslümanları desteklemektedir. Siz de Müslümanlara karşıysanız İşçi Partisine oy vermeyin”. Bu arada bu âdi oyuna Türk bayrağı da âlet edilmekteydi. Sabık Başbakan (“sabık” başbakan derken ne kadar keyif aldığımı size anlatamam) bunu kınadı, partiden birkaç kişinin bu nedenle atıldığını söyledi. Sabık Başbakan yıllardır rüzgâr ekiyordu, fırtına biçti. Pauline Hanson denen ırkçı politikacının ortaya çıkmasıyla sabık başbakan onun ırkçı politikalarını benimsemiş, yardakçıları Peter Reith, Philip Ruddock, Kevin Andrews gibilerinin ırkçı beyanlarıyla toplumdaki ırkçı köpeklere düdük çalmaya başlamış ve geçen seçimleri, halkı Müslümanlardan korkutarak kazanmayı başarmıştı. Sonra da halka tüm Aborijinler çocuklarına tecavüz ediyorlar imajı yaratmıştı. Ve küçük adam kurnazlığıyla piyonlarını öne sürüp kendisini temize çıkarmaya çabalamıştı. Sabık başbakan kendi küçük hesapları uğruna Avustralya’yı uygar, âdil, hoşgörülü bir toplum olmaktan önyargılı, ırkçı bir toplum haline getirme yolunda yürümekteydi. Avustralya seçmeni sağduyusunu gösterdi, gerek küçük Coni’yi, gerekse partisini kulağından tutup sokağa attı. Hepimiz için kutlu olsun. Kevin Rudd’ın liderliğindeki İşçi Partisinin nasıl bir yol izleyeceğini önümüzdeki üç yıl içinde göreceğiz. Bu arada Türkiye’de nüfus cüzdanlarında kişinin dininin yazılması, yazılıyorsa nasıl yazılacağı konusu gündeme geldi. Doğan çocuğa nüfus kağıdı çıkarılırken (eğer anababası Hıristiyan veya Musevi değilse) otomatik olarak nüfus kağıdına “İslâm” yazıldığını, bu yazılanı değiştirmenin ne denli güç olduğunu, sonra da “T.C. vatandaşlarının yüzde 99’u Müslümandır” dendiğini hepimiz biliyoruz. Avrupa Birliği’nin bir raporu şöyle diyor: "Nüfus cüzdanı gibi idari belgelerde, doldurulabilen veya boş bırakılabilen bir din hanesi bulunuyor. Bu da ayrımcı uygulamalara yol açabiliyor." Şimdi kodlar kullanılıyormuş. Din hanesine İslâm değil, 11 yazılıyormuş. Ne farkeder? Her resmî işlemde bir sürü kimlik belgesinin gerektiği Türkiye’de benim din hanemde 11 yazmıyorsa, 20 (Hıristiyan), 41 (Süryani), 31 (Musevi), 46 (Zerdüşt) yazıyorsa yobazlara köpek düdüğü çalınmış olmuyor mu? Daha da kötüsü o hane boş bırakılıyorsa bu dinsiz anlamına geliyor. O zaman da “dinsiz, Allahsız” yaftasını taşır oluyorsunuz. 11 olmayanlar hedef gösterilmiş olmuyor mu? Aynı Hitler’in, Yahudilerin, Çingenelerin, eşcinsellerin göğüslerine değişik renkte yıldızlar taktırması gibi bir uygulama bu. Yahu kardeşim benim dinimden, ya da dinsiz olup olmadığımdan kime ne? Bu, yapılacak ayırımcılığın zeminini hazırlamak, temelini atmak için yapılan bir girişimdir. Benim nüfus kağıdımda dinin işi ne? Hadi o zaman Galatasaraylı olduğumu da yazın, Fenerbahçeliler canıma okusunlar. 2000 yılında konu tartışılırken Fazilet Partili Veysel Candan “din temel bir kimliktir ve nüfus cüzdanlarında yer almalıdır” demiş ve kişi öldüğünde hangi dine gore gömülmesi gerekeceğini göstereceği için bunun bilinmesi gerektiğini söylemiş. Benim için nasıl gömüleceğim değil, bu dünyada nasıl yaşayacağım önemli. AKP’nin din hanesini kaldıracağı söyleniyordu. Fazilet Partisinden daha uygarca bir yaklaşımı AKP’den beklemek gerçekçi değil mi acaba? Konu tartışılırken bir gazetede şu yazı çıkmış: “Bugüne kadar kimlik belgelerindeki din hanesinin kimi kötü niyetli devlet memurların elinde nasıl bir baskı aracına dönüştüğü açıkça ortadayken, bu yanlışta ısrar etmekte kararlı olan muhafazakâr siyasetçilerimizin yurttaşlara verdiği mesaj oldukça anlamlıdır. Farklı olanları dolaylı ya da dolaysız baskı altına almanın, dışlamanın ve tektipleştirmenin bir yolu olan “din beyanı”, “gönüllü” bir uygulama kimliğine bürünse de aslında pratikte kolaylıkla bir ayrımcılık ve önyargı silahına dönüşebilecektir. Zaten laik bir demokraside kimlik belgelerinde din bölümünün yer alması söz konusu olamaz. Devlet belgeleri, insanların farklı kimliklerini beyan etmeleri için kurgulanmış araçlar değildir. Nasıl yurttaşlar siyasi görüşlerini, tuttukları takımı ve etnik kimliklerini gönüllü olarak bile nüfus cüzdanlarında beyan edemiyorlarsa, dinî inançlarını da açıklayamazlar. 1995’te Anayasa mahkemesinde Sezer ‘Anayasanın temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulmasına ilişkin 15’inci maddesi gereğince savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü durumlarda dahi kişi dinini açıklamak zorunda bırakılamaz. Buna karşın itiraz konusu kural, kişileri dinini açıklamak zorunluluğuyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenlerle kişileri dinî inançlarını açıklamak zorunda bırakan Nüfus Yasası’nın 43’üncü maddesinde yer alan ‘dini’ sözcüğü anayasaya aykırı olduğundan iptali gerekir, bu düşüncelerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum’ açıklamasını yaparken, bir diğer Anayasa Mahkemesi üyesi Bumin ‘nüfus kütüğünde bile olsa, bir kişiden mensup olduğu dininin açıklanmasının istenmesinin, dinsel inanç ve kanaatleri açıklamaya zorlanması’ anlamına geldiğini belirtmişti.” Avustralya’da köpek düdüğü çalıcısından kurtulduk. Hıristiyan yobazlar büyük bir destekçilerini yitirdiler. Müslüman yobazlar ne olacak?
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|