13 Temmuz 2011 de Chicago'yu yerinden oynatan, "Sonsuza dek Marilyn" adlı bir heykel dikildi, Pioneer Court'a. Konu Atın Küre ödüllü "Yaz Bekarı" filmindeki, Marilyn Monroe'nun unutulmayan sahnesini ele alıyor. Film George Axelrod'un bir oyunundan, Billy Wilder tarafından sinemaya uygulanmıştır. Bunaltıcı yaz günlerini New York'daki apartman dairesinde geçiren bir genç kızın serinlemek için metro istasyonundaki hava üfüren mazgalın üzerinde durma sahnesi.
Süratli hava akımında yukarı kalkan eteğin altında, kızın bacakları külotuna kadar gözüküyor. Üç parçadan oluşan, 8 metre yüksekliğindeki heykel, filmdeki özgün renklere boyanmış. Heykelin belden yukarısı alüminyumdan, belden aşağısı ise çelikten imal edilmiş.
Heykelin yapımcısı 1930 doğumlu Seward Johnson adlı bir heykeltıraş. Seward Johnson bronzdan oluşturduğu heykelleri trompe l’œil(*) tekniğiyle boyayıp, ucuz sanat yapmasıyla nitelenen ve ünlenen Amerikalı bir sanatçı. Yapıt, sanatçının New Jersey’deki atölyesinde tamamlanıp, Chicago’da seyirci karşısına çıkıyor.
Pioneer Court daha önce de Johnson’un bir çok yapıtına ev sahipliği yapmış olup, sanatçı Chicagolulara hiç de yabancı değildir. Sanatçının “Tanrı Amerika’yı kutsasın” adlı yapıtıyla, Shakespeare’in ünlü karakteri “Kral Lear” betimlemesi de önceki yıllarda burada seyirciyle buluşmuş. Bunun dışında, Chicago’nun bir çok yerinde Johnson’un yapıtları yer almakta. Heykeltıraşa ait, 8 çocuğun el ele tutuşup oynadığı bronzdan imal edilmiş “Kabristanda doğum günü partisi” adlı heykel Navy Pier’de çimenlerin üstünde, gene bronzdan mamul, elinde şemsiyesi, taksi çağıran adam heykeli de Delaware meydanındaki Four Seasons otelinin önünde sergilenmektedir. Kaldı ki son on yılı aşkın bir süredir sanatçı sergilerinin büyük bölümünü Chicago’da açmaktadır.
Ancak tüm bu anlatılagelenlere karşın, “Sonsuza dek Marilyn” heykeli, halkın şehvet duygularını tahrik etme, röntgenciliğe teşvik etme, ucuz sanatla halkı uyutma gibi nedenlerle sanatseverlerin tepkisini çekmiştir.
Chicago Sun-Times yazarı Richard Roeper
“Heykelin kendinden de korkunç olanı, çekilen fotoğrafları. Bu fotoğraflarda Marilyn’in bacaklarını yalayan kadınlar ve adamlara rastladığımız gibi, iki bacağı arasına girip röntgenleyenleri de görmekteyiz” yargısıyla heykelin çirkinliğini vurgulamaktadır.
Chicago Arts Blog’dan Abraham Ritchie, yapıtı
“Beşinci sınıf bir heykeltıraşın tüyler ürperten rezaleti” olarak nitelemekte ve
“Ucuzundan gıdıklama amacı güden zavallı bir yapıya sahip” yargısına varmaktadır.
Chicago’lu sanatseverlerin tek tesellisi, heykelin kalıcı değil, bir yıllığına konmuş olması.
Bu anlatılanlar üstüne kendimden bir şeyler eklemeyip, yorumu siz okuyucularıma bırakıyorum. Belki de bardağın yarısı dolu iyimseriğiyle, sanatçının anlaşılması zordur, “Kırda Kahvaltı”ya bile çamur atıp, Manet’yi dışladılar diye düşünenlerdensiniz. O zaman, sağlıklı bir sonuca ulaşabilmeniz ve isabetli bir yargıda bulunabilmeniz için size yapıtın bolca fotoğraflarını sunuyorum. Kolay gelsin !..
Hepinize esenlikler dilerim, her şey gönlünüzce olsun…
(*) Trompe l’œil = İlk örneklerine Roma evlerinin duvar fresklerinde rastlanan ve günümüze dek kullanılan bir yanılsama tekniği. Bir düzlem üzerinde, sanat içerikli bir resimsel etki amaçlamaksızın, gerçeklik izlenimi vermeye çalışan resim. Bir duvar üzerine yapılan, iki kolon üstüne bir kemeri ve kolonlar arasına bir kapıyı betimleyerek mimari bir gerçekliği öykünen resim bir trompe l’œil dür. Heykeltıraş Johnson da, yaptığı heykelin üzerine kumaş ve giysi betimlemesini, yüz ifadesini ve detaya ilişkin her şeyi boya yardımıyla ve bu tekniği kullanarak gerçekleştirmiştir.