Son dönem resimlerinizde bembeyaz martılar, güvercinler var. Bu serginizdeki resimlerinizde de. Sizin için nasıl bir anlamı var bu kuşların?
Evet, bu sergimde de birkaç yıldır zaman zaman işlediğim martı teması var; Martı nereden girdi benim yaşamıma önce onu anlatayım. 1976 yazından baslayarak altı yıl Bodrum Torba’da denize sıfır bir küçük zeytin toplama kulübesinde yaşarken Martı ile tanıştım.
Önce evimin önünde balıkçı teknelerinin peşinden uçuşurken, denize pike yapıp balık yakalarken izledim onları. Değişik zamanlarda resimlerini yaptım. Ama bu resimlerle ve onların son derece estetik uçuşları dışında, Bir aksam uzeri terasta otururken, Torba’da yine , kanadı kırılmış bir martıyla tanıştım. Yanımda olan arkadaslarım, kafasına bir örtü örtüp kanadını tedavi etmeye calıştılar. Sağlık çantasını getirip ben de yardım ettim. Merhem sürüp kanatlarını sardıktan sonra sadece ben kaldım martıyla...
Birbirimize bakıp durduk, ben o arada onun resimlerini ciziyordum.Martı da durmaksızın sargıları atmaya calışıyordu.Yanına yaklaştırmıyor, hırçınlaşıyordu. Hava kararınca içeri aldım martıyı, küçücük banyoya koyup önüne bir çanak su, biraz da yiyecek bıraktım. Sabah baktığımda sargılarını atmış ve verdiğim hiç bir şeye dokunmamış olduğunu gördüm.
İskeleye gidip henuz denizden çıkmış balıklar alıp önüne koydum. Dışarı çıkıp onu bir süre yalnız bıraktım. Eve döndüğümde hiç bir şey yemediğini ve yerde yattığını gördüm, kaldırmaya çalıştığımda ölmüstü...
Martı kanadının iyileşmeyeceğini, uçamayacağı için de özgürce havalarda dolaşamayacağını sezmiş ve kendini ölüme terk etmişti... Evin arka taraflarındaki büyük tarlada bir yer kazdım ve oraya gömdüm...
Martının ölümü beni çok etkiledi, ve bir çok yaralı, daha doğrusu kanadı kırık martı resmi yaptım.
Güvercinlere tutkunluğum üç beş yaşlarımdan beri vardır. Evimizde ağabeyimin onlarca güvercini vardı, her renkten ve cinsten; paçalısı, havada inanılmaz taklalar atanları,uğul uğul ötenleri. Demm çekenleri… Haydar ağabeyim ne bulmuşsa alıp kafeslere koymuştu, evin girişindeki koridorun duvarları güvercin kafesleriyle doluydu...
Son yaptığım resimlerden bazılarına, güvercinlerin başlarının üstüne dairesel haleler koydum, daire parçası kuşun kafeste oluşundan başka gök yüzünü ve özgürlüğu simgeliyordu; hem bir dar yere kapatılarak özgürlüğu kısıtlanmışlık, hem de göklere uzanan özgürlük,çelişkili ama ben daire parçasına iki anlam vermiştim; belki de üç... Güvercin, kadın tanrılar zamanında Tanrıçanın ve onun beyaz sütünün sembolü olmuştu, yani kutsallığı vardı, daire parçası bir yandan bu kutsallığı simgeliyor...
Sergide de yer alan güvercinli kız resmi nasıl çıktı ortaya?2007 yılında Bartın Güzelce Hisar koyundaki kayalıkları izlerken kayaların üzerinde bir kadın resmi görmüş arkasından da fotoğraf çekerek o seksen milyon yıl ötesine tarihlenen kayalıkların üzerinde bir çok resim bulmustum...O fotoğrafları ve onlardan yaptığım suluboya resimleri sergilemeyi düşünmüş ama bir türlü gerçekleştirememiştim. Davetiyede gördüğün etrafı kuşlarla dolu kız resmi o çalışmalardan yaptığım yağlı boya bir tablodur...Güzelcehisar kayalıklarını resimleyip sergileme projem yedekte beklemektedir. Ve kayalıklarda gördüğüm resimlerdeki kuşların hemen hepsi güvercindi.
Kayalarda çok miktarda insan başları ve figürler de vardı, o başlarla da tual üzerine yağlı boyalar yaptım ama onlar bu sergide yoklar...
Kayalık resimlerinizle bir sergide buluşmak umudu ile size çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.