|
|
Bir Çınarın AnısıKategori: Dünya | 0 Yorum | Yazan: Metin Atamer | 27 Ocak 2012 05:59:58 Önemli insanların arkasından söylenecek çok hikaye vardır. Benim de bir hikayem var rahmetle sonsuzluğa uğurladığımız dava adamı Rauf Denktaş hakkında. Kendisini Cumhurbaşkanlığı döneminde tanıdım. Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın bize verdiği bir görevle Kıbrıs'ta mevcut rüzgar enerji potansiyelinin araştırılması ve buna bağlı bir santral projesi konusunda çalışmamız istenildi.
Enerji, Kıbrıs için son derece önemli bir konu idi. Küçük bir enerji santralı olan Teknecik enerji santrali hayati konulardan bir tanesi olarak yanlız Kıbrıs’ın değil Türkiye’nin de bir sorunu idi. Serbest piyasadan satın alınan yakıtla beraber, Kıbtek adlı elektrik idaresi, kullanılan enerji maliyetini normalin bir kaç kat fazlasına getirmekteydi. Enerji santrallarının bulunduğu Güney Kıbrıs’la kopuk olan diyalog enerji konusunu çözümü olmayan bir dar boğaza götürmekteydi. Temiz enerji kaynaklarından rüzgarın adada var olması bu konunun incelenmesini gerektirmekteydi. Kıbrıs’ın iç yapısal dengesini bilmeden aldığımız görev itibariyle hemen gerekli ekipmanlarımızı toplayıp adanın yolunu tutmuştuk. Ada’da Türkiye Cumhuriyeti Büyük Elçisi Ertuğrul Apakan’la tanıştık. Çok iyi bir diplomat ve ileriyi gören bir siyaset adamı olarak bizlerle saatlerce konu üzerinde tartışma ortamı yaratmasına çok sevinmiştik. Ada’yı bir baştan bir başa enerjinin yoğun olarak kullanıldığı yerleri gezerek plan yapmamız, fazla zamanımızı almadı. Ada’nın üç ayrı bölgesinde üç ayrı direk diktik. Her ay direkleri kontrol etmek için Kıbrıs’a gittiğimizde direkleri dolaşmamızı bir günde bitirip, kalan zamanda gerekli mevzuatı nasıl yaratabiliriz diye çeşitli birimlerle toplantılar yaptık. Böylece bir çok sorunu aşabileceğimizi biliyorduk fakat yine de konular karar aşamasında iki kişinin arasında sıkışmaktaydı. Sorunlardan biri verilerin nerede ve nasıl saklanacağı, diğeri ise yatırım konusunda enerji satışından gelirlerin nasıl tahsil edilip borcun ödeneceği idi. O tarihte enerji maliyeti ¢18 iken son kullanıcıya ¢7 olarak fatura edilmekteydi. İşin en ilginci bunun dahi son kullanıcı tarafından ödenmemesinden dolayı borç oluşması, teahhüdüne kimsenin yanaşmamasıydı. Yatırım şirketi işletmeye girse bile geliri olmadan sürdürebilmesi mümkün görünmemekteydi. Bir sene olarak verilen bu çalışmayı bitirdiğimiz tarihlerde mevcut siyasi iradeye konuyu raporla aktardık. Gerekli olacak kaynakları sağlağacak çeşitli yerleri de harekete geçirmiştik. Önemli ilerleme kaydetmiş olduğumuzu düşünürken bir kablo üreten fima Kıbrıs’a su altından enerji verme konusunda bir teklifle bize müracaat etti. Hatta bu teklifi daha ileriye götürerek, yatırım maliyeti konusunda bilgi vermeseler de, enerji satışına ¢1 ilave ederek 7 sene alım garantisi koşulu ile enerji satışını öne sürdüler. Dağıtılan enerjinin fatura bedellerinin toplanması hususunda mevcut devletten garanti istemişlerdi. Kablo firmasının genel müdürü çok sevdiğim bir okul arkadaşımdı. Yapılacak su altı enerji kablosu yanında bir de su borusu geçirip hem su hem enerji iletimi ile Kıbrıs adası için iki hayati soruna çözüm gelecekti. Biz de bunun hem Türkiye hem Kıbrıs için önemli olduğunu düşünerek finansal kaynaklarla konuyu paylaştık. Konuyu Başbakanlık Kıbrıs Dairesi ile paylaştık ve Japonya’dan gelen finans firmasının yetkilisi ile Kıbrıs’a gittik. Büyükelçimiz bizi Cumhurbaşkanı ile tanıştırıp soruna çözüm bulacağını söyledi ve randevu konusunda bizzat kendisi ilgilendi. Sayın Rauf Denktaş ile randevuyu telefonla aldı. Bizi görüşmeye elçilik araçları ile gönderdi. Sayın Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş babacan tavrı ile bizleri konutun önünde kapıda karşıladı. Rahmetli Turgut Özal’a benzer yürüyüşü, babacan tavrı, tebessümlü yüzü ile bizleri kabul salonuna aldı. Yanımda Japonya’nın dev firması ve bu firmanın Ortadoğu Müdürü bulunmaktaydı. Hazırlamış olduğumuz raporun detayını kendisine izah etmemekle birlikte ana hatlarını ortaya koyduk. Bu projeye çok sevinmişti, ‘’İşte bizim aradığımız bu’’ dedi. Bir saatten fazla orada kaldıktan sonra, yine kibar tavırları ile bizleri yolcu ettiğini hatırlarım. Başkanlık konutundan ayrılırken “Güneyle Kıbrıs’la bir gün masaya oturduğunuz zaman, masaya bu iki konuda yaptığınız yatırımları koymanız konusunda ne dersiniz?”’ diye sorduğumda, başını iki yana sallıyarak ‘ O çok uzak bir tarih.‘’ demişti. Bu projeye başladığım tarih 1998 idi, adan 14 yıl geçti, Sayın Denktaş haklıydı diye koca çınarı anarak bir sözüm geldi söyledim. *Not: Sayın Denktaş’ın mevlidi elektrik kesintisi nedeniyle gaz lambaları ve mum ışığında okunmuştur.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|