|
|
İmparatorluğa karşı gönüllü sadelik ve dönüşüm.Kategori: Dünya | 0 Yorum | 12 Ocak 2012 11:29:10 Küreselleşme devri burada, bizimle artık; ekonomiyi küçültme ya da aynı düzeyde tutma çabaları bizi elli yıl önce bile rastlanmayacak direnç biçimleriyle karşılaştırabilir. Buna "İmparatorluk" sorunu diyebiliz (Hardt&Negri, 2000). Günümüzde ulus-devletler yalnızca güçlü küresel kurumlardan etkilenip, bir çok uluslarası ticaret anlaşmaları tarafından kısıtlanmakla kalmıyorlar. Anaparanın yeryüzünde özgürce dolaşabilmesi, parasal kaynaklarını ülkeden ülkeye görülmemiş bir rahatlıkla aktarabilen çokuluslu şirketlere yeni bir güç kazandırmış bulunuyor (Stiglitz, 2002).
Bu durumun ekonomik güçleri siyasal denetimden kurtarıp, siyasal egemenligi kısıtladığı öne sürülebilir (Sassen,1996). Fakat, Hardt ve Negri'nin (2000;xi) söylediği gibi, 'Ulus devletin egemenliğinde oluşan gerileme....egemenliğin gerilediği anlamına gelmez'. Egemenlik artık yeni ve küresel bir biçim almıştır. Adı 'İmparatorluk' olan bu yeni egemenlik biçimi, 'tek yönetim mantığı altında toplanmış bir dizi ulus ve uluslarüstü varlıkların oluşturduğu, merkezden uzaklaştırıcı ve bölgesizleştirici bir güç sistemi olarak düşünülebilir' (Hardt&Negri, 2000:vii). Burada sözü edilen yönetim mantığı ise, doğal olarak, küreselleşmiş durumdaki kar zirveleme mantığıdır. İmparatorluğun ortaya çıkışı, bir ulus-devletin uluslarası ticaret anlaşmalarını çiğnemeden ya da anaparanın derhal bir sel gibi ülkeden dışarı akışına neden olmadan, ekonomiyi küçültme veya aynı düzeyde tutma olanağını yitirdiği anlamına mı geliyor? (Victor,2008:221-2). Buna yalnızca önemli bir ana kuraldan kaynaklanan şu yanıtı verebilirim: gönüllü sadelik kütlesel olarak uygulanırsa yapısal değişim getirebilir. Eğer İmparatorluğun ulus-devleti yavaş yavaş yokettiği doğruysa, ve eğer İmparatorluk büyüme sonrası yapısal değişimin yukarıdan asağıya oluşmasını giderek daha olanaksızlaştırıyorsa, o zaman İmparatorluğa ve küreselleşme güçlerine gerçek karşıtlık artık mutlaka yalnız tabandan yukarıya doğru yöneltilerek gerçekleştirilebilir (Lindholm and Zuquete, 2010; Curran, 2007). İmparatorluğun kar zirveleme mantığına, gönüllü sadelikle yaşamak üzerine kurulmuş büyük bir karşıt toplum hareketinden daha köklü bir biçimde başka ne meydan okuyabilir? Anaparanın saltanatına, azla yaşamayı varsıllık sayan paradoksu militanca kucaklayıp kutlayan milyonlarca insandan başka kim böylesine doğrudan, böylesine belirgin bir biçimde karşı çıkabilir? Rob Hopkins'le bağlantılı Dönüşüm (Transition) girişimleri, baslangıç devrelerinde olmalarına karşın büyük bir hızla genişleyen, tabandan gelen bu tür çalışmaların belki de en güncel ve dikkate değer olan örnekleridir. Bu çalışmalar özlerinde iklim değişimi ve petrol üretiminin zirvelenmesi olan çifte krize verilen yanıtlar (Heinberg and Lerch, 2010). olmakla beraber Gönüllü Sadelik Hareketi'nin başlıca ilgi alanı olan aşırı tüketim konusuyla pek çok şey paylaşmaktadır. Daha da önemlisi, Dönüşüm çalışmalarının, kişisel, toplumsal ve yapısal dönüşümler arasındaki güç dinamiklerini çok iyi örneklemesidir. Dönüşüm girişimlerine kişisel düzeyde başlayanlar, 'bu durum değişmeli' gibi duygularla toplum uğraşlarına da katılmaya başlarlar. Bu katılımlar yoluyla kişisel dönüşümler toplumsal dönüşüm akımını güçlendirir, güçlenen toplumsal akım başkalarını da çekerek daha da güçlenir, ve bir çığ gibi büyür. Dönüşüm girişimleri, devleti beklemeden kendileri işe koyulurlar. Ekonomilerini yeniden yerelleştirip, karbonsuzlaştırırlar. Bu gibi girişimlerin ilk projelerinden biri toplum bahçeleri kurmaktır. Bu girişimler, örneğin boş bir arsayı alışveriş merkezi yapmayı amaçlayan inşaat projelerine direnmeyi içerebilir. Dönüşüm girişimleri bu gibi yollarla sistemin yapısıyla ilişki kurarlar. Yapısal ilişkileri kurmakta ne kadar başarılı olabilirlerse, yapı üzerindeki etkileri de elde ettikleri proje başarısının ötesinde ses çıkarmayı sürdürür. Örneğin tarım şirketlerinin ekonomik gücünü azaltarak, kişisel ve toplumsal dönüşüm için daha fazla alan açarak, çiftçi/üretici pazarlarını rekabet edebilecek duruma getirerek etkili olurlar. Bu gibi çalışmalar da daha fazla yapısal dönüşüm yaratır. Eleştirisel toplumbilim akademisyenleri kadar eylemcilerin de dikkatini çekmesi gereken nokta, bu güç dinamiklerinin karmaşık ve diyalektik olmalarına karşın, varolan yapılara tabandan yukarıya doğru bir biçimde direnebilme, bu yapıları dengesizleştirip yenilgiye uğratabilme yollarını göstermeleridir. Değişik terimlerle anlatmış olsalar da, İmparatorluk yapıtınn seçkin kuramcıları Hardt ve Negri de bu konuya dikkatimizi çekiyorlar: Günümüzde militanlık olumlu, yapıcı ve yaratıcı bir eylemdir. Biz ve bizim gibi anapara yönetimine başkaldıran herkes kendimizi böyle militanlar olarak algılıyoruz. Bu tür militanlıkla direnmek bir karşıgüç, başkaldırma da bir sevgi projesidir. Hardt ve Negri 'yeni bir toplumun varlıkbilimsel gücünü' gönüllü sadeliğin tarihindeki en esinlendirici kişi olan Assissi'li Aziz Francis'in yaşamında buluyorlar.(2000:413) Yazılarını hem umut hem de karşıtlık olan, belki de karşıtlıkta umut bulan ve bizim burada benzer duygularla aktardığımız bir mesajla bitiriyorlar: Postmodern dünyada kendimizi bir kez daha Aziz Francis'in durumunda, varolmanın sevincini gücün mutsuzluğunun karşısına koymakta buluyoruz. Bu, hiç bir gücün kontrol edemiyeceği bir devrimdir (Hardt and Negri, 2000: 413). 'İmparatorluk' sorununun gerçek bir sorun olduğunu kabul etmeliyiz. Ancak bu sorunun niteliği, tabanın gönüllü sadelikle direnerek yaşama yoluyla, yasalar içinde bir dönüşüm kuramına bağlı kalmasını daha da değerlendirmektedir. Burada uygulanan mantığın, etkileri olmasa bile ,gerekçesi çok basittir. Bireyin siyasal temsilcilerinin gücü ellerinden alındığı ya da kötüye kullanıldığı ölçüde bireyin siyasal sorumluluğu artar. Bu, Hardt ve Negri'nin önerdiği gibi, anaparanın kar zirveleyici mantığından daha güçlü olan tek mantıktır. Victor Hugo'nun bir zamanlar söylediği gibi 'zamanı gelmis düşünceden daha güçlü hiç bir şey yoktur' (Schultz, 1971, ix). Pek rahatlamaya yer yok ama, gönüllü sadelik belki de böyle bir düşüncedir. Çeviri: Nilüfer Yaman Yazar: Samuel Alexander The Simplicity Collective adlı siteden alınmıştır. http://simplicitycollective.com/voluntary-simplicity-and-transition-vs-empire
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|