Yunanistan'ın Avrupa Birliği'nden alınacak yardımı halkoylamasına sunma kararının, demokrasinin beşiği olarak bilinen ülkelerden aldığı tepki, 'euro mu demokrasi mi' sorusunu gündeme taşıdı. Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'nun Pazartesi akşamı açıkladığı referandum kararına, euro bölgesinin en büyük ekonomilerinin liderleri başta olmak üzere IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlardan da sert eleştiriler geldi.
Bu tepkilerden sonra demokrasinin en temel süreçlerinden biri olan halkın iradesine başvurulması, adeta 'kötü çocuk' ilan edildi.
Bu durum, kendini demokrasinin beşiği olarak gören Avrupa'nın artık halktan korkar hale gelmeye başladığının da son göstergesi oldu. Özellikle Brüksel, referandum kelimesinden hiç hoşlanmadığı gibi 'kalabalıkların' kendi projelerine müdahil olmasından artık hiç hoşlanmayan bir tavır sergiliyor.
SARKOZY’DEN AÇIK MESAJ
Bu noktada Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin sözleri aslında her şeyi çok güzel özetliyor.
Sarkoyz, "İnsanlara seslerini duyurma hakkı vermek her zaman meşru bir davranıştır ancak euro bölgesinin birliği herkesin gerekli olan önlemler konusunda fikir birliğine varmamasıyla mümkün olamaz" diyor.
Yani Sarkozy, euro bölgesi için gerekli olan şeyin gerekirse demokrasiden daha önemli olduğuna vurgu yapıyor.
Aslında, Papandreu'nun söylediği şey çok basit bir gerekçeye dayanıyordu. Papandreu, "Hiçbir programı zorla uygulamaya koymayacağız sadece Yunan halkının rızasıyla yapacağız. Bu bizim demokrasi geleneğimizin bir yansıması ve diğer ülkelerin de buna saygı göstermesini istiyoruz" demişti.
HIRSIZIN HİÇ Mİ KABAHATİ YOK
Tabi, bu noktada hırsızın hiç mi kabahati yok atasözü akıllara geliyor. Elbette, kurt bir politikacı olan Papandreu'nun bu kararı birçok kemer sıkma tedbiri alınan son 1.5 yılda değil de şimdi alması kafaları karıştırıyor.
Yani, onun da sergilediği tam anlamıyla bir 'demokrasi aşığı' olma durumu değil...
Kurtarma paketiyle Yunanistan'ın bankalara olan borcunun yarısının silinmesine ve 130 milyar euroyu bulan bir kurtarma yapılmasına karar verilmişti. Yunan halkı bunun karşılığında yaklaşık 10 yıl kemer sıkacak, binlerce çalışan işini kaybedecek ve emeklilik ödemeleri aşağı çekilecekti. Ancak bu kadar önleme rağmen ülkenin borcu, 2020'de hala gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 120'si düzeyinde kalacaktı. Dolayısıyla işin hükümet tarafından yüklenilen siyasi riski oldukça fazlaydı. Papandreu’da bu noktada adeta zarını attı. Halk onay verirse, daha güçlü olarak devam edecek. Vermezse de muhalefetin kucağına bombayı bırakacak.
Ancak ne olursa olsun...
2005 yılında diğer Avrupalı ortakları kabul etmesine rağmen Fransa'nın AB Anayasasını kendi ülkesinde referanduma götürmesi ve kabul edilmediği için de anayasanın çöpe atılması hala hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Aynı Fransa'nın referanduma gittiği için şimdi Yunanistan'ı sert şekilde eleştirmesi, Avrupa'da işlerin demokrasi açısından çok da iyi gitmediğini çarpıcı şekilde gösteriyor.
Kaynak: Emek Kaplangil | hurriyet.com.tr