|
|
Büyük Bebekler Ya Da İnsanın AhmaklaştırılmasıKategori: Dünya | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 17 Kasım 2007 22:04:09 Bu ciddi bir yazı girişimi olarak başladı, yer yer bir çığlığa dönüştü. Elbette bir köprü altında kara katarın geçtiği o anda atılan o çığlık gibi kıyametten kopma değil. Kendimi tuttum da ondan. Yoksa şu anda güzel dünyamızın her yanından ne keder acı çile yüklü katarlar geçiyor. İlle de benm üstümden geçmiyor.
İnsan kardeşlerimin üstünden geçiyor o kara katarlar. Evet, sonunda bu yazı bir çığlıktır. New Internationalist ya da NI’a (yani Yeni Entarnasyonal dergisi) yıllardır üyeyim. Yalan söylemeyim, her sayısını okumuyorum artık. Elime alıp bakıyorum. Evet diyorum bu ayrıntıları bilmiyorum. Hangi şirketler daha çok soyuyor. Kim nerede daha çok eziliyor. Nerede biraz başkaldırı var. Bunları bilmiyorum ama ama bilsem de bir şey değişmiyor. Dünyaya uygarlığımıza bakışım daha bir kararıyor o kadar. Bazansa çok ilgimi çeken bir sayısına rastlıyorum. Ekim ayı sayısı gibi. Başlığı ‘Büyük Bebekler: Politikanın ahmaklaştırması” Sayfalarında devletler, politikacılar, büyük ekonomistler, büyük şirketler üzerine, düşündüklerimin hissetiklerimin dile getirmeyi başaramadığım gibi, harika bir açıdan hem ayrıntılı hem de yumruk atar gibi doğrudan verildiği yazılar var. Benim için yeni bir bakış açısı, artık sloganlamış söylemlerden farklı yorumlar. Çok etkilendim, hemen oğluma verdim. Bir süredir politika ile çok ilgili. Sorgulayan bir çocuktur, dalga geçmeyi de sever. Hoşuna gider diye düşündüm. Dergiyi geri alamadım ama. Elinden bırakamadığından değil. Kaybettiği için. İç çamaşırlarını koyduğu çekmecesine koymuş meğer. İki gün önce yüzünde mahcubiyetle hınzırlığın karışımı bir gülümseme ile gelip dergiyi elime verdi. Gerçek bir anne gibi “sana odanda olduğunu söylemiştim niye doğru düzgün aramadın” “nerede buldun niye oraya koydun” şeklinde söylendim elbette. O da gerçek bir 15 yaş gibi odasına geri dönüp kapısını kapattı. Gelelim dergiye. Çok iyi makaleler var. Hepsinden söz edemem. Dergiyi edinin isterseniz. En hoşuma giden yazılardan biri, Michael Bywater adlı bir yazarın “Big Babies or Why can’t we just grow up?” (Büyük Bebekler ya da neden bir türlü büyümüyoruz?”) adlı kitabından alıntılar ve onların yorumlarından oluşuyor. Bywater’ın kitabını büyük bir olasılıkla alıp bir süre baş ucu kitabı yapar, sık sık da eşe dosta alıntılarım. Hem New İnternationalist’e hem de Michael Bywater’e içten teşekkürlerimle, size bu yazıdan çeviriler yapacağım, kendi yorumlarımla elbette. İşin en keyifli yanı da bu. Diyor ki yazı, anne babanızdan ayrılmanın yani büyümenin 11 yolu var: BİR Hiçbir zaman ‘sıradan insan’ terimi kullanan kimselere oy vermeyin, ve onlara hoş davranmayın. Elbette kendileri son derece sıra dışı değilseler. Örneğin deliler sıradan değildir. Ve eğer dört kollu üç bacaklı tanıdıklarımız varsa onları da sıradan sayamayız. Dolayısıyla onlar hepimizi sıradan bulabilir. Unutmayalım bütün gün görüntü kutusu karşısında dizi, magazin proğramı izleyip dedikodu yapan komşularımızın bile iç dünyalarına indiğimizde sıradan olmama potansiyelleri vardır. Onları bu ahmaklaştırılma konumundan nasıl çekip alabiliriz? İKİ Hiçbir zaman ‘çözüm’ öneren şirketlerle çalışmayın. Yalnızca fiyakalı, gösterişli olduğu için değil zararlı bir sözcük olması… Bize sorunumuz olduğunu söylediği için. Yetişkinler sorunları olup olmadığına kendileri karar verir. ÜÇ Çekici terimlere güvenmeyin… Bu ‘şeytan ekseni’ de olabilir, reklam sloganları, markalaştırma deneyleri de olabilir. Çekici terimler, deyişler insanların düşünmesini önlemek içindir. Oysa yetişkinler kendileri düşünebilir. DÖRT Ünlülere boşverin. Elbette ünlü oldukları şeyi yaptıkları zamanlar hariç. Yani şarkıcı şarkı söylemiyor, futbolcu futbol oynamıyor, oyuncu sahnede oyununu sergilemiyorsa… Öfkede uzmanlık alanımı bu ünlülere duyulan hayranlık, hayranlığın yalakalık düzeyinde kendini göstermesi oluşturuyor. Şarkıcılar, politikacılar, yazarlar, oyuncular her ne iseler… Yalnızca kendi işlerini yapsınlar. O işin gereği ne ise onu yapıp mutlu olsunlar. Biz de o işte iyi iseler saygımızı duyarız. Gerisinden bize ne kardeşim!!! Örneğin… Anlamış değilim, cinsiyeti dahil her yanı yapma bir kadının, her hafta bir ekran karşısına geçip de bilmediği beceremediği bir Türkçe ile her konuda ahkam kesmesi, küçük büyük dağları ben yarattım havası… Yalnızca o değil. Yanında sıralı diğer kişilikler de tüm proğram boyunca en iyi yaptıkları şeyi yapmıyorlar –o her ne ise!- Yalnızca ahkam kesiyorlar. Bu proğram tek değil. Böyle onlarcası var. Bu kendilerine yıldız da değil ‘star’ denen kişilerden yüzlerce türemiş. Hangi kanalı hangi saat açsan karşında söylemeyi becerebilmiş ya da asla beceremeyecek olan şarkıcılar, mankenler falan falan…. Konuşuyorlar da konuşuyorlar. Onlardan ne öğrenebiliriz? Ablalarım, kardeşlerim, teyzelerim amcalarım. Boş verelim şu insanlara. Bizim kadar bile yaşam deneyimleri yok onların. Şişirilmiş yapay dünyalarda yaşıyorlar. BEŞ Pazar güçlerinin en doğru şekilde davranacağı gibi varsayımlarda bulunmayın. Pazar, yönlendirici çocuklaştırıcı güçlerin elindedir. Hisse senedi almayalım kardeşim! Gitmeyeceğimiz görmeyeceğimiz yerlerde mal mülk de almayalım. ALTI İdareden hep kuşku duyun. İdareler, örgütler işlerini yapabilsin diye oluşturulur, ama bir süre sonra işlevlerinin kendilerini idare etmek olduğuna inanır. Oysa yalnızca bir çocuk dünyanın kendisi için olduğunu düşünür. Gerçekten büyümeyi başarabildiysek yaşamlarımızın, adalet, doğruluk, dürüstlük üstüne kurulmuş bir karşılılık içermesi gerektiğini içimize sindirmişizdir. Hem bize nasıl davranılması gerektiğini biliriz. Hem de biz öyle davranırız. Yani işini bilene, yapana saygı gösterir, üstümüzde konumlarıyla otorite kurmaya çalışanlara orta parmağımızı gösteririz. Kimse kolay kolay sırtımızdan geçinemez. Ama biz zaten insan gibi paylaşmayı da biliriz. . YEDİ Kendinizi koşulsuz sevmeyin. Koşulsuz sevgi annenin bebeğine duyduğu sevgidir. Kendimizi koşulsuz sevmemiz Paul Wolfowitz ya da Tony Blair –hadi bizden de bir örnek RTÖ- gibi büyüklenmemize yol açar ve de oldukça bebeksi bir algıdır. Başkalarına karşı sorumluluklarımız vardır. Bu onları kontrol etme, onlara hükmetme, nasıl davranacaklarını ne düşüneceklerini söyleme gibi ‘yalnızca kıymeti kendinden menkul” bir büyüklenme ile açıklanabilir bir ahmaklık durumu değildir. Başkalarına karşı sorumluluk sahibi olmak, onların da birer insan olarak haklarının, gereksinimlerinin, iç dünyalarının farkında olmakla olasıdır. . SEKİZ Modaya kulak asmayın, özellikle de giysilerde ve müzikte. Niye mi? Niye mi? Ha! Nasıl mı? Beni dövseniz daha iyi!!! DOKUZ İsayı bulduğuna inanan herkesden kuşku duymalıyız. Kanıtlayabilirler mi? Kanıtlayamıyorlarsa, hayali bir arkadaşı tanımlıyor olabilirler, daha çocukça bir şey var mı? Ya da bize nasıl ibadet edersek Tanrımızın bizi daha çok seveceğini söyleyenlere ne demeli. Onlar nereden biliyor? Bize bizim gibi inanmayan, ibadet etmeyenlerin Tanrımıza karşı günah işlediğini söyleyenlere niye sormuyoruz. Sen benim Tanrımın aklı mısın nasıl onun adına herkesi herşeyi her durumu bilirmiş gibi karar veriyor bir de konuşuyorsun. Nasıl bir insan olduğumu ben bilirim. Sevilmeye değer miyim, iyi miyim bilirim. İyi olmak için nasıl bir çaba göstermem gerektiğini, nasıl yardım alacağımı bilirim. İleri derecede zeka özürlü ya da ruh sağlığını yitimiş biri değilsem elbette. ON Ciddiyetten korkmayın! Bebekler ve çocuklaştırılmış büyükler ciddiyeti, asık yüzlülükle karıştırır. Büyük bebekler havadan sudan şeylerden başka bir şeye ilgi duymaz. Gerçekten ciddi olmak için, önemli konularda şaka yapalım. . Bunun için önemli konularda fikrimiz olması gerek elbette. Fikrimiz olması için de bilgimiz, düşüncemiz olmalı. Yani kardeşim, önce soru sormaya başlamamız gerek. ONBİR Saklanın. Yetşkinlerin sürekli hesap vermeleri gerekmez. Oysa büyükleri çocuklaştırmaya çalışan, hükümetler ve büyük şirketler, gözlerini her zaman herkesin üstünde tutmak ister. Örneğin, büyük şirketlern anketlerini yapmayalım ne dersiniz? Kredi kartı şirketlerine üç beş puan için, alış veriş bilgilerimizi depolama, onları analiz etme, pazarlama amacıyla kullanma haklarını vermeyelim. 11 yol! Hiç fena değil. Daha başkalarını biliyorsanız buyrun aşağıya!
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|