|
Papalina kokulu kent!Kategori: Berlin Günceleri | 1 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 03 Eylül 2011 16:01:08 Döndüm, ama döndüğüm yer Ayvalık mı? 31 yıllık göçmenliğimin sonucu dönüğüm yer Türkiye mi? Ben nereye, nerelere, kime, kimlere... döndüm döndüysem. Dönmek ve bu dönüşü derinden duyumsamak kolay mı? Bursa ile Ayvalık karşılaştırılır mı hiç. Yalnızca "rakı-balık-Ayvalık&" reklam logosu değil beni bu kasabaya bağlayan. Sakinlik de değil, daha başka bir şey. Burada çalışmak istiyorum, yani doya doya yazmak. Günlerce kapanıp çatıya, çalışma ortamıma, mekânıma, yazmak. Tek istediğim bu.
15-21 Ağustos, 2011 15 Ağustos, Pazartesi Yürüyüş için kalkamadım. Hava iyice ısınmıştı gözlerim açtığımda. Yürüyüşten vazgeçtim. Dün geceki Alinazik mi beni derin derin uyuttu acaba? Sarımsaklı yoğurt mu? Bilmiyorum ama enfesti Ender Beyin Alinazik’i. Yarın Dirim Berlin’e dönecek. O çok sever bu yemeği. Ender Bey Dirim için yaptı aslında Alinazik’i. Bir de yanında bir duble rakı olsaydı var ya, keyfim daha çok yerine gelecekti. Kendimi tuttum rakı için, havanın sıcaklığı rakı içme isteğimi bastırmama neden oluyor. Güneş de batıramadım dün. Ayvalık’tan konuklarımız vardı. Beş çayında birlikte olduk. Daha çok şiir konuşuldu ve Ayvalık. Ayvalık’ta kim kimdiri Fatoş’la Turgut’tan dinlemeli. Asıl onlar buranın kitabını yazmalılar. Ayvalık kitabımı yazarken onlardan ne çok yardım alacağım ortada. 16 Ağustos, Salı Bursa yolu göründü yine. Dirim’i yolcu ettikten sonra garajdan, ben de Kâmil Koç’la Bursa’ya yollandım. Yanımda Ramis Dara’nın Kalbimizin Tarihi Bursa kitabı. Ramis, artık Bursa’da değil, Gümüşlük’e (Bodrum) taşındı. Bursa’nın hanları, türbeleri, çınarları, Cumalıkızık, “Bursa Köylerinde Dede Pilavları”, Uludağ, çiçekler, erguvanlar, sokaklar, kahveler, mahalleler, evler... anılar, dostluklar ve Yeni Biçem, Akatalpa... serüvenleri. Ramis yok artık Bursa’da. Onsuz Bursa biraz yoksul gelecek bana. Akatalpa Bursa’da, o oralı çünkü, orada doğdu ya. 17 Ağustos, Çarşamba Depremi anımsatan bir tarih, 17 Ağustos! Bursa’da yoğun bir trafik var ve ben bu trafiğe ayak uydurmaya çalışıyorum. Sokaktaki trafik bir yana, asıl iş yoğunluğu başımı döndüren. Şiir kütüphanesi olacak binanın kaba inşaatı bitmiş. Ama o kalın mı kalın havalandırma boruları mekânları nasıl da daraltmış! Şaşıp kaldım. Binanın giydirilmesine, süslenmesine sıra gelmek üzere. Bu binada ses getirecek etkinlikleri planlıyoruz Zeynep Hanımla. Eski yeni şiir kitaplarının, dergilerinin alımına başlandı. Sanat takvimini de çıkarmayı kesinleştirmek üzereyiz. Bir örneği Londra’da olan şiir kütüphanesi Türkiye’de bir lk olacak ve Bursa da, Bursalılar da bununla övüneceklerdir umarım. 18 Ağustos, Perşembe Banu’yu tanıdığımda demek ortaokulda öğrenciymiş. Annesi diş doktoru olarak hayatını kazanıyordu ama o bizim Ayten Teyzemizdi. Almanya onun, onların yaşamında silinmez izler bırakmıştır mutlaka parçalanmış (ayrılmış) bir aile olarak. Şarkılar söyler, şiirler okur, sürekli kahkaha atar ve insanda üzüntü, sıkıntı bırakmazdı Ayten Teyze. Hele bir sofralar kurardı ki yalnızca bunun için bile Ankara’dan Bursa’ya gelinirdi. Günizi ile Övül’ün Ayten Teyzesi bizim de öz teyzemiz oluverdi kısa sürede. Banu, evlendi, ayrıldı Ayşe ile Ali’nin annesi oldu. Bursa’daki kültürel etkinliklerin içinde hep yer aldı hem gazeteci, hem de yönetici olarak. Bu geceki yemekte, evinde, eski günler de sık sık gündeme geldi. Ayten Teyze yok artık aramızda geçen yıldan beri. Ama kızının hazırladığı güzel sofrada o da bizimle birlikteydi bütün gece. 19 Ağustos, Cuma Dönüş yolunda Ayvalık’ı düşündüm Bursa’yı değil. Bursa beni çekiyor durmadan ve daha sık birlikte olacağım bu büyülü, Osmanlı’dan pek bir şey kalmamış şeftali kokulu kentle. Ayvalık ise kalıcı adresim artık bundan böyle. Yeni nüfusumun kayıtlı olduğu Papalina kokulu kent! 1992’den beri her yıl altı hafta kaldığımız ve bundan sonra altı ay kalacağımız yeni mekânımız, Ayvalık. Ayvalık Şiirleri Seçkisi hazırlamaya çalıştığım ve Ayvalık Kitabı’nı yazmaya çalıştığım eskimeyen gözdem, Ayvalık. Poyrazına hiç sızlanmadan katlandığım, ara sokaklarında dolaşmaktan yorulmadığım, tersine öyküler, şiirler, imgeler devşirdiğim de bir sevgili, Ayvalık! 20 Ağustos, Cumartesi Döndüm, ama döndüğüm yer Ayvalık mı? 31 yıllık göçmenliğimin sonucu dönüğüm yer Türkiye mi? Ben nereye, nerelere, kime, kimlere... döndüm döndüysem. Dönmek ve bu dönüşü derinden duyumsamak kolay mı? Bursa ile Ayvalık karşılaştırılır mı hiç. Yalnızca “rakı-balık-Ayvalık” reklam logosu değil beni bu kasabaya bağlayan. Sakinlik de değil, daha başka bir şey. Burada çalışmak istiyorum, yani doya doya yazmak. Günlerce kapanıp çatıya, çalışma ortamıma, mekânıma, yazmak. Tek istediğim bu. Poyraz esip dursun varsın. Denize girmesem de olur. Deniz yanıbaşımda ya, bunu bilmek yetiyor bana. Havuza giren, şamatalarıyla ortalığı sese, gürültüye boğan çocukların varlıklarını duymak da yetiyor bana rahatsızlık vermeden. Onlara imreniyorum, çocukluğumda ne havuz vardı benim, ne de deniz. Bostanımızı sularken duyduğum keskin toprak kokusunu bu çocuklar nereden bilecek. Göletlerde çimerdik yüzdüğümüzü sanarak. Çocukluğum bir daha olmayacak, gençliğim de, bugünkü halim de. İşte ben tüm bunları yazmak istiyorum yüreğime ağan acıları ayıklaya ayıklaya. 21 Ağustos, Pazar Yine yazar, yine sebze, meyve cümbüşü! Annem pazarın iyice ucuzladığı zaman giderdi pazara. Yoksulduk, paramız ona göreydi. Seçile seçile iyisi kalmamış sebzeleri, domatesleri, meyveleri alırdı. Annem yaşlılık maaşı da almıyordu henüz 65’i doldurmadığından ben üniversitede okurken. 340 liralık öğrenci bursumla geçinmeye çalışıyorduk ev kirası dahil. Annem ferahladığımı da gördü ölmeden. Sıkıntılarımızdan kurtulduğumuzu da. Pazarın kokusunu, sesini, canlılığını, hayatla bir bir ilişkisini, doğamızı yansıtışını... seviyorum. Satıcı kadınların, erkeklerin dünyalarını yakalamaya çalışıyorum alın terlerini de üstüne koyup.
Yorumlarülkü başsoy
{ 30 Aralık 2013 16:49:22 }
Sevgili Gültekin Eme'nin bu yazılarını Onur Ayangil'i ararken gördüm, ne denli sevindim, mutlu oldum! Gültekin yalnızca yazan bir şair değil, "kuran", "yapan" bir kişilik, aydın ve çok sevgili. Ve bu yazıyı yazarken, Gültekinciğim, Giacometti'yle Cuma'ya ara verdim!!!
Diğer Sayfalar: 1. Ülkü Başsoy
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|