Melbourne'da yaşayan gençlerimizin oluşturduğu Melbourne Düşünce Grubu (MDG) 3. Buluşmasını 13 Ağustos 2011, Cumartesi günü Avustralya Türkiyeliler Kültür Merkezinde gerçekleştirdi. Türkçe konuşan toplum üyelerinin büyük ilgi gösterdiği toplantı, tartışmaların düşünsel içeriği, gençlerin entellektüel derinliği yanında Türkçeyi konuşmadaki yetkinlikleri ile doyurucu ve zenginleştirici bulundu.
Heyecanlı fakat birbirine saygılı bir ortam içinde gerçekleşen üçüncü toplantının ana konusu ‘Tartışma Kültürü’ idi.
Panelde yeralan tartışmacılar öncelikle tartışmanın ne olduğu konusuna yoğunlaştılar. Ardından verimli tartışmada nelerin yapılması, nelerin yapılmaması konularını farklı bakış açılarından irdelediler. Özellikle `toplumumuzda tartışma kültürü`nü çeşitli yönlerden diğer katılımcıların görüşleriyle birlikte ele aldılar.
Toplantıda öne çıkan görüşlerden bazılarını şöyle özetleyebiliriz:
Tartışma kelimesinin sözlük karşılığı ‘bir konu üzerinde, birbirine aykırı olan görüş ve kanıları karşılıklı olarak savunma eylemi’dir. Bir tartışmada olması gereken ilk koşul kişilerin birbirlerine ve düşüncelerine saygılı olmalarıdır.
Farklı düşüncelerin varlığı büyük bir zenginliktir. Kişi kendini belirli düşünce kalıpları içine hapsetmediği sürece yeni düşüncelere ve dolayısıyla gelişime açık olur. Yoksa kendi bildiği doğrularla yanlışlarını katlayarak büyütür.
Başkalarının düşüncelerini değiştirme çabaları, bizim gibi düşünmeleri beklentisi verimsiz ve yararsız tartışma ortamı yaratır. Tartışmalarda karşılıklı söz kesimleri, üstüste konuşmalar, ne söyleyeceğini düşünürken dinlememek, tartışmayı kişiselliğe dönüştürmek kaçınılması gereken davranışlar olmalıdır.
Tartışma özgür biçimde yürütülmeli, ön yargı, koşullanmışlık, dogmatizm ve tabulardan uzak tutulmalıdır. Kulaktan dolma ve yetersiz bilgilerle fikir ileri sürme sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Uğur Mumcu’nun ifadesiyle; “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunan” toplumlarda yenilikçi, geliştirici sağlıklı düşüncelere sahip olmak zordur.
Bir tartışmanın sonunda katılımcıların ayni görüşte birleşmeleri çoğunlukla olanaksız olup, bu tür beklenti içinde olmakta akılcı değildir.
Tartışma kültürü çok küçük yaştan başlayarak edinilir. Önce aile, sonra çevre-toplum ve okul yaşamıyla olumlu ya da olumsuz biçimde pekişir. Büyüklerin, öğretmenin, yöneticinin düşünceleri dışında düşünmenin hoş karşılanmadığı toplumlarda bireylerin özgün düşünce sahibi olmaları kendilerini geliştirmeleri çok zordur.
Düşüncesini dile getirmesine olanak sağlanmayan, konuşturulmayan toplum bireyleri özgüvenden yoksun bırakılırlar. Bu kişiler bir başkasının düşüncelerinin dışında fikir ileri sürmesi karşısında moral bozukluğu yaşarlar, bunu gidermenin en kolay yolu saldırganlaşma, yüksek sesle konuşarak sindirme daha da olmazsa konuyu kişiselleştirerek başka noktalara taşıma olur çoğunlukla. Böylesi tartışmaların ne denli yaralı olacağı da açıktır.
Bireyin bir grup, bir lider, bir ideoloji, bir partiye körükörüne bağlılığı o kişinin kendi gelişiminin önünde bir engel oluştururken hiç bir tartışmayı da verimli kılamaz.
Buluşmanın ikinci yarısında ise iki güncel konu birlikte ele alındı. Norveç Katliamı ve İngiltere’deki ayaklanma olaylarının altında yatan temel nedenler sorgulandı.