Hulki de bırakıp gitti beni. Döndüm, döndüğüm yerde dostlarım eksiliyor, yalnızlaşıyorum. Sona doğru daha belirginleşiyor okun gösterdiği yön. 31 yıllık göçmenliğimde ben kimleri, neleri özlemiştim de döndüğümde onları bulacaktım, onlarla kucaklaşacaktım. Voznesenki'nin Oza'sındaki şu iki dize kalbime çentikler atıyor: "Suçlayamam bırakıp gittiğin için beni / Şükür ki girdin yaşamıma."
27 Haziran – 3 Temmuz, 2011
27 Haziran, Pazartesi
Kendi Evine Varamamak’taki öykülerinde Demir Özlü, İsveç’le Türkiye arasında geçmişine uzanan bir iç yolculuğa çıkardı beni. Çocukluğundan gençliğinin geçtiği yerlere, ailesinden sevgililerine, dış mekânlardan ev içlerine, dostlarından yabancılık duygusuna... uzanan öykülerde tanıklıklar, gözlemler, anılar... ustaca öykülerin (aslında bir roman gibi okudum ben bu “Düş Öyküleri”ni) yüreğine ağmış.
“iç-üzüntüler”le süren ve bir yazarın dünyasını da paylaşıyor kısa öykülerinde Demir Özlü bizimle.
“Çıplaktım. Sıskacık bir vücudum vardı. Parça parça giysilerle onu bezedim, görünmez kıldım. Ardından giyimime bir Lautréamont biçimi verdim. Artık cesaretle dışarı çıkabilirdim. Üzerime ateş açılması olasılığı olsa da.” (Böyle Dedi Falmer)
28 Haziran, Salı
Çoğunu, daha çok şiir, okudum Beat Kuşağı Antolojisi’nde yer alan metinlerin.Kuşağın en etkili şairi Allen Ginsberg’le Berlin’de, başkonsolosun evinde verilen bir kokteylde birlikte olduk. Hatta fotoğraf çektirdik ve dilimize de çevrilen “Amerika her şeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim” diye başlayan uzun şiirinden oluşan Amerika kitabını imzaladı bana.
Dil, kurgu, anlatım, tema... çeşitliliği içinde Amerika’n yazınında ayrık otu olan Beat Kuşağı şair ve yazarlarının eşcinselliği, esrar içmeleri beni rahatsız etmedi hiçbir zaman.
Amerika’nın dünya politikasını, ulusları baskı altına almasını da açık yüreklilikle sürekli eleştirdikleri için de ilgim hiç eksilmedi onlara. Bu antoloji beni okumadığım, tanımadığım yazar ve şairlerle de tanıştırdığı için de önemli.
29 Haziran, Çarşamba
CHP’liler yemin etmediler. Bağımsız milletvekilleri meclise gelmediler. Türkiye kilitlendi. Ne zaman düzlüğe çıkacak ülkem? Bunu kimse bilmiyor ama herkes vatanımızın ferahlamasını, siyasi bunalımlardan kurtulmasını istiyor. AKP’ye oy verenler en yoksul kesim, anladık da onlar da düzlüğe çıksın istiyor bu güzel ülkenin. Ama bunalım büyüyor durmadan. Hapisteki milletvekilleri dışarı çıkarılmıyor “millet iradesi”ne saygı gösterilip. Bu nasıl iştir anlayan beri gelsin! Bu kötü gidişten korkmamak ne mümkün! Gelecek günler daha sancılı olacak ve daha ağır, çatışmalı geçecek gibi gözüküyor.
Ayvalık’ta tatil yapıyor olmamızın fazla bir anlamı da kalmıyor ülkemizin yüreği parça parçayken ve kan ağlarken.
30 Haziran, Perşembe
Yeni bir şiir uç vermeye başladı. Epeydir bomboş olan belleğim arı kovanı gibi şu sıralar. Köpürüp duruyor dizeler. Taşacak kâğıt arıyor. Kaçırır mıyım o can alıcı dizeleri. Hemen kâğıda kaleme sarıldım ve doğum sancılarımı hafifletmeye çalıştım. Şiir bu, ne zaman geleceği belli mi olur. Kaydedilmezse, çabuk küser ve çekip gider bir daha gelmemek üzere.
“Yol diyorsam uzun bir düşü sana yakıştırıp
İçinden senin geçtiğin bir gece olur gözlerin
Yokluğun bir martı ağlamasıysa varlığın en
Kıdemli günbatımı seni bende bırakıp giden
Uzak gecelerin opal penceresi bir başıma seninle çıktığım yolculuk”
1 Temmuz, Cuma
Hulki de bırakıp gitti beni. Döndüm, döndüğüm yerde dostlarım eksiliyor, yalnızlaşıyorum. Sona doğru daha belirginleşiyor okun gösterdiği yön. 31 yıllık göçmenliğimde ben kimleri, neleri özlemiştim de döndüğümde onları bulacaktım, onlarla kucaklaşacaktım.
Voznesenki’nin Oza’sındaki şu iki dize kalbime çentikler atıyor:
“Suçlayamam bırakıp gittiğin için beni
Şükür ki girdin yaşamıma.”
2 Temmuz, Cumartesi
Bir Çağ Yangını Sivas’ta kanayıp duruyor. Onca aydının, sanatçının,şairin göz göre göre yakılmasının suçluları aramızdayken ve Madımak Müze olmamışken ve devlet hâlâ katilleri koruyorken... Sivas’ta daha çok canlar yanar, yakılır. İçimdeki acının haddi hesabı yok ama kimle paylaşacağım ben bunca yükü, ölümü?
Yarın bir başka yangının can evimden beni vurmayacağını kim garanti edebilir?
3 Temmuz, Pazar
Gösteri hakkına da gasp, izin yok! Yeni Sivaslar yaratacak ortamlar hazırlıyor hükümet. Acıyı dile getirmek isteyen onca duyarlı insanın sokaklara meydanlara dökülmesine izin yok.
Acıyı Bal Eyledik, eylettiler. Dile getirilemeyen duyguları ve öfkeleri zapt etmek ne zor!
Dağlarca’nın Sivaslı Karınca’sı ne düşünüyor acaba?