|
Alev almış ateş dağı söner mi?Kategori: Güneşten Damlalar | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 02 Temmuz 2011 03:41:07 Ak meleğim göç eylemiş yurdundan, havalanmış minnet etsem iner mi... Can çıkmazsa o kurtulmaz bu demden, alev almış ateş dağı söner mi... Dertli olanlara elbet zar gelir, geniş dünya tek başına dar gelir. Ellere yaz bahar bana kış gelir, ben yanarım eller beni kınar mı... Nesimi'yem daha giymem alları, viran olsun Çamşıhı'nın elleri. Sele verem dağı taşı çölleri, aklı olan bu dünyaya kanar mı!
Bu dünyadan Asım Bezirci geçti. 1927 yılında Erzincan’da doğdu. 66 yaşında Sivas’da yakıldı. Anlatıcı Erkek: Demiryolu işçisi Hamdi Bey'le ev kadını Refika Hanım'ın tek çocuğu. Üniversite yıllarında sosyalizmle tanışır. Türkiye Sosyalist Partisine girer. Onu ne yoksulluk, ne 1930 depremi,ne yaşamının en güzel ve verimli yıllarının geçtiği mapusluklar, ne de 12 Eylül’ün zindanları yıldıramaz. O nesnel, bilimsel elestirinin kurucusu, disiplinli titiz çalışması ile Edebiyatımızın “Kırkayaklı karıncası, 66 yıllık yaşamına, bir insan ömrüne eşit uzunlukta 70 kitap sığdırır. Asım Bezirci’nin çevirdiği ve yazdığı kitapların listesi gelecek perdeye resmi ile birlikte. O “Halklar da, edebiyatları da ölümsüzdür, ölümü yenmek istiyorsak halkın ölümsüzlük ırmağında yunmalıyız” derdi Anlatıcı Kadın: Sonuç ne kadar acı olursa olsun, yüreklerimizi ne kadar acıya keserse kessin, ölümü Asım Bezirci'ye yakışır biçimdeydi. Kalesini terk etmeyen komutanlara benziyordu. Gençliğe inanıyordu. Bedeni Sivas’ta 2 temmuzda yakıldı. Ama o, Kızıl Irmağa karışarak dünya halklarının ırmağında tüm hızıyla yüzerken ölüme meydan okumaya devam ediyor. Nesimi Çimen Şifa istemem bağından türküsü çalacak. Bu dünyadan Nesimi Çimen geçti. 1931 yılında Sayimbeyli’de doğdu. 62 yaşında Sivas şehrinde yakıldı. Deyişi okunurken, perdede aşağıdaki bilgiler resimleri ile birlikte gösterilecek. “Kayseri'nin Sarız ilçesinde bir köy ağasının yanında maraba olarak çalışırken ağanın kızı Dilber'e aşık olunca, birlikte Kayseri'den kaçtılar. Küçük yaşta türkü derlemeleri yapan Nesimi, topladığı folklor değerlerini radyo arşivlerine kazandırdı. Hatayi, Pir Sultan Abdal ve diğer usta ozanların nefeslerini söyleyerek kendisini tanıttı. Nefeslerini, türkülerini bağlama ile değil, göğsünde taşıdığı cura eşliğinde söyledi ve cura çalmada ün kazandı.” Deyiş bittikten sonra şiir olarak okunacak. Anlatıcı Kadın: Aç kulaklarını dinle sözümü Yalan söz gerçeğe bir tuzak değil Ehli irfan olan hakkın mekanı İşte böylesinden hak uzak değil İrfan meclisine girmeyen kişi Pişmemiştir özüsünün ateşi Yenilmez ekmeği zehirdir aşı Lanet böylesine hiç yazık değil İnsan haklarını hak bilen kişi Özünde nur doğar yalan ateşi Kamili taşlamak cahilin işi Cahilden kötülük hiç uzak değil Sakın ol Nesimi sen senden sakın Meclis-i erkandır edep er hakkın Özünü bilene hak olur yakın Hak odağı demden hiç uzak değil Son Sahne Anlatıcılar, oyuncularla birlikte sahnede yer aldıkları köşeden biraz öne çıkar, birlikte bu şiiri söyleyerek sahnenin önlerine yürürler. Fonda, yitirilmiş 33 canın resimleri birbiri ardına geçer. “ellerinde kalemleri,sazları dudaklarında ezgileri gözlerinde sevgileri yüreklerinde insan beyinlerinde aydınlık öldürüldüler yüreğimize gömüldüler...” Pir Sultan Abdal öne çıkar. Pir Sultan Abdal: Canlar, yüzlerce yıl önce Pir Sultan Abdal Sivas’da münkir’in taşı, münkir’in kemendi ile Hakk’a yürüdü. 33 Can, 17 yıl önce yine Sivas’da cahilin vahşeti ile Hakk’a yürüdü. Tıpkı binlerce yıldır bu yolda baş veren Pisagor, İmam Hüseyin, Hallac-ı Mansur, Nesimi, Şeyh Bedreddin, Bruno ve Denizler gibi. Gittiğiniz yolda, durduğunuz darda sizi de taşlayanlar, yakmak isteyenler olacaktır. Zor günlerinizde cahile, münkire karşı gerçekleri kalkan edin. Başınıza ne hal gelirse gelsin, nefsinize hizmet etmeyin, vicdanınıza ağır geleni başkasına yapmayın. Canlar… Unutmayın. Yaratan ve yaratılan birdir. Hakk insanda, insan Hakk’tadır. Hakk en görünür haliyle insanda konuktur. O yüzden insan bu alemde en değerli varlıktır. Ne ararsanız insanda arayın. Varlığın birliğini aklınızdan, gönlünüzden, dilinizden düşürmeyin. Bizim erkanımızda en küçüğümüz, en büyüğümüzdür, en büyüğümüz, en küçüğümüzdür. Büyüğü küçükten, küçüğü büyükten ayırmayın. Canlar, Hakk’ın didarından, gerçeğin katarından, varlığın birliğinden şaşırıp ayrı düşmeyin. Dostlarım, kardeşlerim, canlarım şimdi ayağa kalkın, Kaldırın başlarınızı Suçlular gibi yüzümüz yerde Özümüz darda durup dururuz Kaldırın başlarınızı yukarı Bize göz verildi, gözleyin diye Dil verildi, söyleyin diye Kulak verildi, dinleyin diye El, gövdede kaşınan yeri bilir Dert bizde, derman ellerimizdedir Ararsan bulursun Verirsen, alırsın İnanmazsan, gelir görürsün. Koğusuz, gıybetsiz, kinsiz, kibirsiz evinize varın. Niyaz edip yastığa baş koyun. Bozatlı Hızır yoldaşınız, Kadim Pirler haldaşınız olsun. Gerçekler sizi bu demden, bu cemden, bu yoldan, bu ikrardan mahrum eylemesin. Gerçeğin demine, devranına Hü!
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|