|
Ölüm ölür biz ölmeyiz...Kategori: Güneşten Damlalar | 0 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 30 Haziran 2011 12:04:23 Bütün evren semah döner. Aşkından güneşler yanar. Aslına ermektir hüner. Beş vakitle avunmayız Canan bizim canımızdır, teni bizim tenimizdir. Sevgi bizim dinimizdir, başka dine inanmayız.
Edibe Sulari Kendi sesinden Şah Merdan deyişi verilecek, perdede hakkında bilgiler olacak. . Bu dünyadan Edibe Sulari geçti. 1952 yılında Erzincan’da doğdu. 41 yaşında Sivas’da yakıldı. “SULARİ ismi, ünlü halk ozanı Aşık Davut Sulari'den gelmektedir. Edibe Sulari Davut Sulari Babanın en büyük çocuğudur. Tarihi Seyyitlerimizden, Seyyit Mahmut Hayrani’nin torunlarındandır. 12 - 13 yaşlarındayken babasının Seyyitliği nedeniyle bütün cemlerde babasına iştirak etti. 1970'li yıllarda babasıyla birlikte Avrupa'ya giden Edibe Sulari, İsviçre'de evlendi. Son derece inançlı, içli vakur bir mizacın sahibiydi. İsviçre’de yaşadığı halde Türkiye'de yapılan bütün Bektaşi kültür etkinlikleri ve ehlibeyt cemlerine konferanslarına katılmayı ihmal etmezdi.” Mehmet Atay Bu dünyadan Mehmet Atay geçti. 1968 yılında Divriği’de doğdu. 25 yaşında Sivas’da yakıldı. Anlatıcı Kadın: Üniversite yıllarından beri fotoğraf sanatına tutkuyla bağlı Mehmet Atay. Fotoğraflarla hayatını güzelleştiriyor, fotoğrafları onun hayata bakışını, hayata bakışındaki özgürlüğü sergilemeye yetiyordu. Sivas’dan bir kaç ay sonra Mehmet’in fotoğraf çantası aileye ulaşıyor. Nasılsa çantanın dibine saklanmış üç makara resim buluyorlar hemen merakla bastırıyorlar. Sivas fotoğrafları, açılış töreni, Aziz Nesin, Hasret Gültekin, Asaf Koçak, Handan’ın Gülsüm’ün, semah gösterisinin, oyunun provalarının resimleri çıkıyor ama kendisine ait tek fotoğraf çıkmıyor. Süt kardeşi Ali Atay salona girer ve iskemleye oturur. Anlatıcı Erkek: Nereden bilebilirdi? Pir Sultan’ı asan Sivas’ın hala kana doymadığını Nereden bilebilirdi? İkibin yılının eşiğinde Sivas’ın hala şeriat istediğini Nereden bilebilirdi? Memleketi olan Sivas’da yakılacağını Nereden bilebilirdi? Nereden nereden söyler misiniz? Bu çağda nereden? Bunları bilmek Mehmet’i Pir Sultan’a gitmekten alıkoyabilir miydi? Hiç ama hiç bir şey, onun için, özgürlük, demokrasi ve laiklikten daha üstün olamazdı. Yeğeni (Ali Atay): Mehmet benim süt kardeşimdi. Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmazdı. İnsanları güldürmeyi çok iyi becerirdi. Onun olmazsa olmazları arasında fotoğraf makinası vardı bir de Kara Kartal. Koyu bir Beşiktaş taraftarıydı. Bu yüzden İstamnbul’a yerleşti. Hiç aklına gelir miydi, bir gün doğduğu şehirde yakılacağı. Bilemezdik. Ama o hiç ölmemiş gibi. Hep benimle yaşıyor. Kıvırcık saçları, ışıklı yüzü ile hep benimle olacak. Canım kardeşim. Carina Thuıjs Dışardaki güruhdan Allahüekber sesleri gelirken perde değişir.Bu dünyadan Carina Thuıjs geçti. 1971 yılında Hollanda’da doğdu. 22 yaşında Sivas’da yakıldı. Anlatıcı Erkek: Türkiye’de kadınların aile içindeki rolleri ile ilgili bir tez çalışması için gelmiş Carina. Üniversitesi Türkiye’de staj yapması için izin vermiş. Türkçe dil kursuna yazılmış, Ankara üniversitesinden bir danışman edinmiş, bu arada Asuman ve Yasemin’le arkadaş olmuş ve Pir Sultan Abdal derneğine gitmeye başlamış. Semahı çok sevmiş. Sivas’a gitmeyi çok istemiş. Kızlar vazgeçirememişler. Orada yemek, su, kalacak yer bulamazsın demişler. Vazgeçmemiş Carina. Siz ne yerseniz onu yer, nerede kalırsanız orada kalırım demiş. Zaten Ağustos’da bu kez Çorum’un bir köyüne gidip alevi kültürü ile ilgili araştırma yapacakmış. Anlatıcı Kadın: Olmadı. Carina, Asuman ve Yasemin’e dediği gibi, Sivas’da ateşi ve dumanı da onlarla paylaştı. Sahne kararır, perde değişir. Gülsün Karababa Bu dünyadan Gülsün Karababa geçti. 1968 yılında Divriği’de doğdu. 25 yaşında Sivas’da yakıldı. Anlatıcı Erkek: Ağustos 1992 de günlük tutmaya başler Gülsün Karababa. Şöyle yazar günlüğüne: İpaylaşmayı severim ama dürüst olduktan sonra. Hedefim bir başkasından değil, yani bügünki halimden üstün olmak. Azimliyim, hırslıyım.... Hırsımı bir başkasını incitmek için asla kullanmam. Kısacası hırsımı, insanlık duygularımdan hiç bir zaman soyutlamadım..... Hayat felsefem, “yarın yanağından gayri herşey ortak” Abla (Nilgün): Harçlıklarını saklar, kitaba boyaya yatırırdı. En büyük hedefi Hacattepe Üniversitesi Resim bölümünü kazanmaktı. Haksızlıklara hiç katlanamazdı. Dik başlıydı, boyun eğmeyi sevmezdi, herşeyin kardeşce, eşitce paylaşılmasını isterdi. Ona göre, bir insan yaşamında değil, öldükten sonra da anılmalıydı. Geriye bir şeyler bırakabilmeliydi. Yaşasaydı istediklerini yapabilirdi belki... Böyle bir ölümü hiç haketmemişti. Anlatıcı Erkek: Ablası Nilgün, kardeşinin günlüğünü her gün yeniden yeniden okuyor, ona duyduğu özlemi gidermeye çalıyor böylece. Günlüğünde başarılı düzyazı denemeleri de var Gülsün’ün. Yaşasaydı kimbilir belki de yazılarını okuyor olacaktık, kitaplarda, dergilerde... Abla (Nilgün): İşte Ayaktayız diye bir metni var Gülsün’ün. Bir asansör kazasında ölen arkadaşı anısına yazmış. Diyor ki.. . “Bugün hala insanlar yaamak için kadere boyun eğdirilircesine, can güvenliği olmayan maden ocaklarına iniyorlarsa, çöplüklerin yanına kondularını koyuyorlarsa, malzemeden çalınmış binaların içinde çocuklarıyla oturuyorlarsa, bozuk asansörlerle içiçe yaşıyorlarsa, bu çağdışılığımızın bir sonucucdur. İnsan yaşamına değer verilmeyen toplumlarda, bu ölümlere, bu cinayetlere hergün tanık olacağız. Belki sokağımızda, belki bir dağın arkasında insanlar ölecek. Bilinen o mutlu sonu hiç yaşayamadan. Anlatıcı Erkek: Ya da bir şehrin göbeğinde bizzat şeriat isteyen yabazlarca yakılacak güzel insanlar. Ölüme en uzak olduklarında hem de....... Dışardaki güruhdan müslüman Türkiye’ye sesleri gelirken zakirler semah çalmaya başlar. Merdivenlerde oturan genç kızlar ortaya gelir semah döner. Gülender Akça Bu dünyadan Gülender Akça geçti. 1968 yılında Divriği’de doğdu. 25 yaşında Sivas’da yakıldı. Sahneye Gülender Akça’nın abisi gelir. İskemleye oturur. Abi Günay Vedat anlatıyor: İnsanan insanca muamele edilmeyen hak ettiği değeri verilmeyen, baskının, zulmün, işkencenin, irticanın yoğun olduğu bir döönemde yaşadı. Bu nedenle, baskıya, haksızlığa, zulme, irticaya karşı, insan haklarından, demokrasiden, laik düşünceden yana tavır koydu. Duyarlı bir toplum yaratma çabası içinde, insanca yaşamak, insan olmanın onuru ile yaşamak isteyen milyonlarca insandan biriydi. Anlatıcı Kadın: Odasını halası, yaşlı ve hasta bir kadın olan Tamey’le paylaşır Gülender. Ona bakar. Yedirir, giydirir, altını temizlermiş. Gülender’in ölümüne dayanamaz Tamey hala. Kırk gün sonra üzüntüsünden o da vefat eder. Yalnızca şefkatli, özverili bir kadın değil, aydın bir kadındır da Gülender. Abi:Divriği Harman dergisinde, Kadın özel ekinde bir yazısı yayımlanmıştı. Orada şöyle diyordu. “Sınıf bilincine sahip emekçi insanların bir cinsin öteki cins üzerine egemenliğini kabul etmemesi gerekir. Önemli olan kadının erkekten üstünlüğü yada erkeğin kadından üstünlüğü konusunda yarışa girmek değildir. Önemli olan insan ve ona verilen değer olunca kadın-erkek meselesi ortadan kalkar.” Sahne kararır. Metin Altıok Bu dünyadan Metin Altıok geçti. 1941 yılında Bergama’da doğdu. 52 yaşında Sivas’da yakıldı. Anlatıcı Kadın: Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi. Bingöl Lisesi'nde Felsefe Grubu Öğretmenliği ve daha sonra sürgün olduğu Bingöl'ün Genç ilçesinde, ayrıca Karaman İmam Hatip Lisesi'nde felsefe öğretmenliği yaptı. Anlatıcı Erkek: Heybesinde yılan İşaretleri, Baldıran zehiri Yüzüğünün içinde Ve yanında Kav taşıyan ben; Tekinsizim size göre İbret için yakılması gereken Anlatıcı Kadın: Sivas katliamından ağır yaralı olarak kurtuldu ancak komadan çıkamayarak 9 Temmuz 1993'te Ankara'da vefat etti. Anlatıcı Erkek: Kor düşseydi keşke yüreğime, Bu yine anlaşılır olurdu. İçimde suyu kesilmiş bir fıskiye, Birdenbire buruşup soldu. Hoşçakal diyebildim güçlükle, Sesimi iğneden geçirerek. Dönüp arkama yürüdüm, Adım adım gittikçe küçülerek. Sen bana bir gurbet sundun, Buğulu çocuk gözlerinle. Öpüp başıma koydum, Sevginin solgun güzelliğiyle.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|