A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Ben politikayla ilgilenmem...

Kategori Kategori: Dünya | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 12 Kasım 2007 01:39:34

'Ben politikayla pek ilgilenmem', 'ben siyasetten anlamam' sözlerini eminim sizler de çok kez duymuşsunuzdur, belki kendiniz de bu sözleri söyleyenlerdensinizdir. Peki nedir politika, siyaset denen şey de ilgilenmeden yaşayabiliyor insanlar?

Toplumun nasıl yönetildiğidir, kimin çıkarlarına göre yönetildiğidir.  Marksist kurama göre politika o toplumdaki üretim ilişkilerinin üst yapıya yansımasıdır.  Şimdilerde “küreselleşme” bu tanımı daha geniş olarak ele almamızı gerektiriyor.  Politika yalnızca içinde yaşadığımız toplumun değil, dünyadaki üretim ilişkilerinin toplumların yönetimine yansımasıdır.  Küreselleşme ortaya çıkmadan önce bu yok muydu?  Bir toplumun, bir ülkenin bir diğer toplumu tahakkümü altında tutmaya başladığı, sömürdüğü, talan ettiği, haraca bağladığı günden beri vardı elbet. 


Bu, “bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen” yağmacıların başka ülke üreticilerini haraca kestiği zaman da vardı, Afrika’dakilere İncil verip, kaynaklarına el konduğu zaman da vardı, kapitülasyonlar yoluyla da vardı.  Bu işte en usta ülkelerden birisi İngiltere idi ve bugünkü talanın tekniğini en iyi onlar geliştirmişti.  İngiltere’nin 150 yıl hüküm sürdüğü Hindistan ve Hindistan’da neler yapıldığı bugünün sömürgecilerine ders kitabı olmuştur.  150 yıl boyunca koca Hindistan’ın iliğini kemiğini sömüren İngiltere bunu yaparken yerli işbirlikçiler yetiştirerek, onların beynini yıkayarak, İngilizce dilini dayatarak, kendilerini İngiliz saymalarını sağlayarak yapmıştır.  Bugün Hindistan’da halâ kullanılan demiryolu ağı, hammaddelerin kolaylıkla limanlara aktarılabilip “anayurt” İngiltere’ye gönderilebilmesini kolaylaştırmak için inşa edilmişti.  Ama bu elbette Hindistan’a uygarlık götürme adına yapılmıştı. 


Almanlar da Osmanlı’ya Bağdat demiryolunu yapma önerileriyle gelirken İngilizlerden ders almıştı.  Uluslararası ilişkilerde ta 2500 yıl önceki Truva atını hep hatırlamakta yarar vardır.  Bu adamlar bu atı bize babalarının hayrına mı armağan ediyorlar diye sormakta yarar vardır.  Almanlar babalarının hayrına mı bize demiryolu yapacaklardı diye sormalıydık mutlaka.  Ama bunu ve buna benzer şeyleri sorgulamamız için de politikayla ilgileniyor olmamız gerekir.  Bugün küreselleşme adı altına yutturulan yeni sömürgeciliğin en büyük silâhı böylesi soruları sormayan insanlar yetiştirmektir.  Bunun bugünkü öncüsü ABD bunu önce kendi halkına uygulamaktadır.  Köfteli ekmek dükkanlar zincirinde gençlere “köfte müdürü”, “kızarmış patates şefi” gibi ünvanlar vererek “sen işini yap, gerisine karışma” mesajı verilmektedir.  Aynı mesaj tüm dünya halklarına, özellikle de geri kalmış ülkelerin halklarına iletilmektedir.  Sağlam bir politik mücadele tarihi olan Avrupa’da bu pek sökmemekte ise de insanların politikadan uzaklaştırılmaları oyunu ABD tarafından büyük bir ustalıkla sahnelenmektedir.  Özellikle de belirli bir ekonomik gelişme düzeyine erişmiş “tüketim toplumları”nda “çalış, tüket, öl” şiarı insanların yaşamını özetlemektedir. 


Medya da insanları bu noktaya getirmek için amansız ve yoğun bir çaba içindedir.  Her yeni çıkan şunu bunu tüketme mesajlarının yanısıra medya, falanca şarkıcının donu, filanca film oyuncusunun saçının rengi, “büyük iş adamı”nın düğünü, ya da politikacıların küçük atışmalarını gündeme oturtmaktadır.  Ben, bana en aykırı gelen bir politik yazıyı bile “demek ki bu insan bunlar üzerinde kafa yoruyor” diye zevklenerek okurken, “ben politikayla ilgilenmem” diyerek en son piyasaya sürülen aygıtın fiyatıyla ya da falanca televizyon dizisindeki kurmaca öykünün kahramanının son serüveniyle ilgilenenlere ne yazık ki üzülerek bakıyorum.  Sömürü düzeninin sürdürülebilmesinin ön koşulu insanların bu sömürü düzeninden habersiz olmalarıdır.  Ve de habersiz olmaları, habersiz kalmaları için her yöntem kullanılmaktadır.  Aynı sömürüden paylarını alan, ama etnik kökeni farklı olan kişilerin birbirlerine düşman edilmeleri de bu oyunun bir parçasıdır.  Aşağılayarak “iti ite kırdırmak” diye özetlenen bu yöntem, eğer “itler”in birbirlerine saldırmazsa kendilerini sömüren düzene saldıracağını çok iyi bilmekten kaynaklanır.  Bunun sömürücüler için bir yan yararı da vardır elbette.  Bir sömürülen bir diğer sömürülene saldırdığında ona silâh satıp ekmeğine harcayacağı parayı silâha harcamasını sağlar, sömürgenlerin en acımasızı olan silâh üreticilerini ve satıcılarını zengin eder, sömürüyü kurumsallaştırırsınız.  Öte yandan da bir sömürülenin çektiği sıkıntıları rengi, şivesi ya da etnik kökeni farklı olanın sırtına bindirir, hedef şaşırtmacası uygularsınız. 


Bu arada eğer toplumsal konulara ilgi duyan bir kesim varsa onları düzeni tehdit etmeyecek uğraşlara yöneltirsiniz.  Çevreciler, kadın hakları savunucuları, hayır derneklerinde gönüllü çalışanlar, eşcinsellerin haklarının mücadelesini yapanlar, insanlardaki bu enerjinin “zararsız” kanallara aktarılmasının ürünüdür.  Bu çabalar ne kadar saygın da olsa, son analizde düzenin sürdürülmesine bir tehdit oluşturmaz.  Her dinin, sömürülenin pasifleştirilmesi, sömürü düzeninin Allah’ın / Yahova’nın / Buda’nın evrensel kuralı olduğunu öğretme görevini yerine getirdiği, insanların sömürüldükleri sırada bir nebze de olsa mutlu olabilmesine hizmet ettiği gerçeği bir kenara konarak, çelişkileri dinler arası çatışmalar olarak göstermek te yine hedef şaşırtmacası yöntemlerinden biridir.  Ya insanları din farklılıklarını vurgulayarak Pakistan’da yapıldığı gibi birbirlerine kırdırırsınız ya da çözümün şu veya bu dinde olduğunu öne sürenleri desteklersiniz. 


“İsa seni seviyor” diyerek veya sen “Allah’ın sevgili kulu”sun söylemleriyle siz kilisede, havrada, camide huzura kavuşurken sömürü düzeni muhalefetsiz devam eder.  Çünkü sömürenler pek iyi bilirler ki kendileri pek azdır.  Sömürü araçlarını üretenler de sömürülenlerdir. Ve de sömürülenler sömürüldüklerinin bilincine vardıklarında bu saltanat sürdürülemez.  Politikayla uğraştıklarında, iktidara oynadıklarında sömürü düzeni temelinden sarsılır.  Onun için de insanlar yalıtılır, bireysel kaygılara itilir, “ben ne yapabilirim ki” demeye başlar.  Oysa “biz” herşeyi yapabiliriz.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Necmi { 02 Aralık 2013 08:24:33 }
Nasil esir edildigimizi gozler onune acik ve net bir
sekilde sermissin sagol Gun Hoca
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git