|
Sıcak YazKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 07 Haziran 2011 23:24:57 Sıcak Yaz, "Yaşanmış olaylardan ve Alman öğrenci hareketine katılmış gerçek kişilerden" yola çıkmış. "Alman gençliğinin üniversite eylemlerine, Vietnam Savaşı karşısındaki tutumuna, sokak çatışmalarına, cinsel özgürlük eylemlerine tanıklık ediyor." Bu romanı okurken 1969-74 arası Ankara'sı gözümün önüne geldi geldi gitti. Almanya'da bizdeki gibi kanlı olmadı öğrenci eylemleri. Çünkü karşılarına faşistler çıkmamıştı, çıkarılmamıştı.
23 – 29 Mayıs, 2011 23 Mayıs, Pazartesi “Güzelliğini zehirli bir sermaye olarak kullanan genç bir kadının hayattan öç almak için soyunmasıyla başlayan bir düşüşün hikâyesidir Yeşil Peri Gecesi. Modern toplumun ikiyüzlülüğüne, geleneklerin, alışkanlıkların zorbalığına direnen ‘fakına varmış’ ve bu nedenle acı çeken bir kadının, annesiyle hesaplaşamayan bir kız çocuğunun, okuyanı rahatsız eden ve belki de bu nedenle” elimden bırakamadığım “öyküsü”. “Cumhuriyet elitlerinin düşkün kuşakları ile orta sınıfın can çekişen tutunamayanlarının karşılaştığı trajik bir karnavala dönüşen kapak kızının romanı” Yeşil Gece Perisi. “toplumun ve bireyin ruh haritasını en ince ayrıntısına kadar... Türkiye’nin çürüyen” yüzünü resmediyor Ayfer Tunç. Son yıllarda okudum en enfes romanlardan biri, Yeşil Peri Gecesi. 24 Mayıs, Salı Trakl’ın “Melankoli” şiirini yeniden okumak nereden aklıma geldi? “Maviye çalan gölgeler. Ve sizler, geçip giderken Ben, arkamdan uzun uzun bakan koyu gözler. Gitar sesleri hafiften eşlik eder sonbaharın sesine, Bahçede dönüşerek kahverengi birikintilere. Ölümün o ciddi görünüşlü kasvetini, sanki Perilerin elleridir hazırlayan, kırmızı göğüsleri Emer çürümüş dudaklar ve kara birikintilere dalar Deli güneşin alnına sarkan ıslak saçlar.” Ahmet Cemal’in dilimize kazandırdığı bu şiirde geçen “peri”yle Ayfer Tunç’un Yeşil Peri Gecesi romanı arasında bir ilişki yok aslında. Ayfer Tunç’taki “peri” içkiyi imlerken, Trakl gerçek “peri”yi ya da peri kadar güzel bir kadını aklımıza getirir. 25 Mayıs, Çarşamba Heinrich von Kleist’ın (1777 – 1811) ölümünün 200. ölüm yılı. “disiplinli, sert... dindar bir aile terbiyesi” görmüş. Babasının ölümünün ardından Berlin’de yatılı okula gönderilmiş Frankfurt’tan. On beş yaşında askeri okula başlamış. Yedi yıllık askeri okul öğrenciliğinin ardından iki yıl da teğmen olarak görevde bulunmuş, sonra da askerlikten tümüyle ayrılmış. Yedi kardeşi olan Kleist, Ulrike’ye fazla bağlanmış ve hayatı boyunca da bu bağlılık sürmüş, hele annesinin erken yaşta ölümüyle de bu bağ daha da güçlenmiş. Frankfurt an der Oder kentinde üniversiteye devam etmiş. Wilhelmine von Zenge ile nişanlanmış. Nişanlısına felsefi içerikli sürekli mektup yazmış Kleist. İsviçre’ye yerleşmiş ve özel dersler vermiş. Nişanlısı onunla alçakgönüllü bir yaşamı kabullenmeyince, ayrılmışlar. Wilhelmine, bir felsefe profesörüyle evlenir. Ruhsal bunalımlar, felsefe çalışmaları... onu intihara sürükler adım adım. Kanserli bir hasta olan Heniette Vogal ile Berlin’deki Wannsee kıyısında intihar ederler. Kleist’ın Bütün Öyküleri, topu topu sekiz öykü, Düello başlığıyla yayımlandı İş Kültür Yayınları’nda. Benim için büyük bir şölen olacak bu öyküleri okumak. Tiyatro oyunları, şiirler de yazan Kleist, akıldan çok duyguyu ön plana çıkaran bir yazar. 26 Mayıs, Perşembe Mesafe’de, Abdülkadir Budak’ın yeni şiirleri yer alıyor. “Mahlas” şiiri kendi şiir dünyasını ele alıyor: Şairler böyledir, şiirlerini açıklama gereğini duyarlar yeri geldi mi. “Sözcüklerden bir yurt kurdum kendime Ağır ağır inşâ ettim Her kitap bir bölgeydi Leylâ İçanadolu Gül Güney’di ve kendim Taşları Efes’ten değil Anadil’den getirdim Ne Doğu ne Batı’ydım Daha çok Anadolu Gömleğim yerli kumaştan Bize ait bir sesin ardından gittim Hececiler ölmüştü Ses yüzünden dirilttim Leylâ ve gül Onları içli dille anlattım Gül ve Leylâ Mahlasım!” Evet, gülü ve Leylâ’yı anlattı hep Abdülkadir. Bu iki simge onun dünyası, gömleği, şiiri oldu. 27 Mayıs, Cuma Sıcak Yaz, Alman 68 Kuşağı’nı anlatıyor. 1985’te Alman okurla buluşmasından 23 yıl sonra dilimize kazandırılmış. Atmosfer olarak Münih ve Hamburg kentleri öne çıkıyor. Kafaları karışık öğrenciler siyasal yollar arıyorlar amfilerde, toplantılarda, meyhanelerde, gruplar halinde. Romanın erkek kahramanı başlarda politikaya hiç ilgi duymayan Ullrich, giderek o “coşkulu ve gerilimli” ortamda iyice politize olur, eylemlere katılır, bir başkaldırıcı olur. Sıcak Yaz, “Yaşanmış olaylardan ve Alman öğrenci hareketine katılmış gerçek kişilerden” yola çıkmış. “Alman gençliğinin üniversite eylemlerine, Vietnam Savaşı karşısındaki tutumuna, sokak çatışmalarına, cinsel özgürlük eylemlerine tanıklık ediyor.” Bu romanı okurken 1969 –74 arası Ankara’sı gözümün önüne geldi geldi gitti. Almanya’da bizdeki gibi kanlı olmadı öğrenci eylemleri. Çünkü karşılarına faşistler çıkmamıştı, çıkarılmamıştı. Uwe Timm, 68 Kuşağı’nın önemli temsilcilerinden. 28 Mayıs, Cumartesi Murathan Mungan’ın Şairin Romanı, sıcağı sıcağına elime geçti. Okumaya da başladım bu hacimli, 582 sayfa, kült kitabı. Aslında biraz beklemem gerekirdi ama ben bu sıcaklığı, kâğıdın henüz uçmamış mürekkep (boya) kokusunu seviyorum. Kitabın arka kapağında şunlar yazıyor: “Batı’nın modern çağ fantezi romanlarıyla Doğu’nun Binbir Gece Masalları’nın özgün bir bileşimi”. Bir de şu cümle var: “Tabiata, emeğe ve şiire övgünün romanı.” Şiirin ve şairin roman kahramanı olduğu bu yapıtı okumaya başladım bile: “Açık denizde dev dalgalarla boğuştukları aylarca süren fırtınalı deniz yolculuğunun sonunda o sabah, Anakara’nın güneybatı körfezine özgü yumuşak rüzgârın o tanıdık kokusuyla uyandı.” Kim uyandı? Ülkesinden uzak kalarak adını, kendini unutturmaya çalışan ülkenin en ünlü şairi, Bendag. 29 Mayıs, Pazar Şairin Romanı, “Şairin Dönüşü”, “Şairin Toprağı”, “Şairin Levhaları”, “Şairin Gölgesi”, “Şairin Hayvanı”, “Şairin Kanı”, “Şairin Oyunu” bölümlerinden oluşuyor. Bölüm başlarındaki sayfaların her biri ayrı renk. İlk bölümü okudum, ikinci bölümü de yarılamak üzereyim.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|