Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran, bugünkü köşesinde Orhan Gazi Ertekin'in "Yargı Meselesi Hallolundu! - Yargıçların Eşekli Demokrasi ile İmtihanı" başlıklı kitabından ilginç anektodlar aktardı... İŞTE BAŞARAN'IN YAZISI...
Bağımsız yargıçlara benden bir çay!
Bu yazın en acıklı kitabını biraz önce bitirdim ve demokrasimizin haline hüngür hüngür ağladım...
* İddia ediyorum; biraz önce kapağını kapattığım kitap bu yazın en acıklı kitabı. İçinde aşk acısı yok. Aile dramı değil. Aslında hüzünlü bile diyemem. Çünkü duygularla değil, soğuk ve somut tespitlerle dolu. Ama okuyun, ağlayın. Öyle bir karanlık hal tasviri.
* Hakim Orhan Gazi Ertekin, ‘Yargı Meselesi Hallolundu’ başlıklı yeni kitabında 2010 HSYK seçimleri öncesi ve sonrasında yargı cephesinde yaşananları anlatıyor.
* Bu arada Ertekin’in ‘vesayetçi’, ‘statükocu’ YARSAV’la bağı olmadığını, Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı olarak halen görevini sürdürdüğünü ve referandum öncesinde ‘EVET’çiler cephesinde yer aldığını hatırlatmak isterim.
* 2010 HSYK seçiminin iki büyük tarafı olan YARSAV ve Adalet Bakanlığı’nın dışında bir de Osman Can’ın da içinde bulunduğu Ertekin’in ‘Demokrat Yargı Derneği’ vardı. Kitabın en çarpıcı bölümü bu derneğin seçimlere nasıl bir listeyle girilmesi gerektiğini tartıştıkları toplantıların bire bir notlarının yer aldığı bölüm…
* Olayın özeti şu: Bir yüksek yetkili aracıyla derneğe haber ulaştırıyor. Eğer Adalet Bakanlığı’nın listesini desteklerseniz, sizin dernekten iki-üç kişiyi de listeye alabiliriz gibi bir teklif. Dernekte altı saatlik bir tartışma başlıyor, teklifi kabul etsek mi etmesek mi… Sonunda Ertekin’in de içinde bulunduğu bir grup şunu fark ediyor: Birbiriyle asla yan yana gelemeyecek taraflar aynı dernekte aniden karşılaşmış gibi bir durum söz konusu. Olacak iş değil!
* Çünkü mesela… Çok kıdemli ve kitabın ilerleyen kısımlarından anladığımız kadarıyla muhafazakâr bir yargıç geçen hafta Vatan gazetesine manşet olan bir laf ediyor: “Ben şahsen, Adalet Bakanlığı eşeği aday gösterse eşeğe de oy veririm.”
* Yahut da mesela… İmanlı olmasıyla bilinen başka kıdemli yargıç Makyavelizm’de çığır açan şu sözleri söylüyor: “HSYK ele geçirildiğinde sadece Yargıtay ve Danıştay yeniden yapılanmayacak, hükümetin yaptığı siyaseti engelleyen güçler de devreden çıkacak. Ben şahsen YARSAV’ın kazanacağı bir sabaha uyanmaktansa şeytanla işbirliği yaparım. Bu nedenle seçimde bakanlığa destek verilsin.”
* Şeytanla işbirliği yapan imanlı kişi... İşte karakter, işte vizyon, işte bir Türk yargıcı!
* Seçim süreci, YSK’nın Anayasa’yı ihlal ederek koyduğu propaganda yasağı nedeniyle bakanlık bürokratlarının hâkimiyetinde yürütüldü. Ertekin’in deyimiyle despotikti. Bakanlık stratejisini seçmen tabanında yarattığı korku (YARSAV gelirse bitersiniz!) ve güvenlik (lojman vs. vaatleri) terazisi üstüne kurmuştu. Ve yeni HSYK üyeleri aslında seçilmemiş, seçtirilmişti.
* Hikayenin bana göre en acıklı kısmı burada başlıyor. Çünkü tüm bu süreci yaşayan kerli ferli adamlar, yargıçlar ve savcılar, yani hukuk devletinin ve dolayısıyla demokrasinin anahtar aktörleri hâlâ mevzuyu anlamamışlar ya da anlamak istememişlerdi.
* Memnundular. Memnuniyetlerinin kaynağı da yine kitapta yer alan şu cümlelerde gizli: “Bakanlık bürokratları bize çay ısmarlıyor”, “Not bıraktım, unutur gider sanmıştım ama beni sonra telefonda aradı” ya da şu var: “Yeni HSYK üyesi benimle ilgilendi, hal hatır sordu.”
* Niye seçtiniz bu üyeleri? Çay ısmarladıkları için. Oh oh! Efendi-köle ilişkiniz hayırlı olsun. İşte karakter, işte perspektif, işte Türk yargıcı!
* Öyleyse diyorum… Hayat güvencem olan bağımsız yargıya çaylar benden bu sabah. Hadi afiyet şeker.
* NOT: Orhan Gazi Ertekin’in kitabı acıklı ama faydalı. ‘Çay may beni kesmez’ diyorsanız bir okuyun derim.