"Son on yıl içinde tüm sularımız enerji şirketlerinin eline geçti. Üzerlerine binlerce HES ve baraj kuruluyor. Dağlarımız maden şirketleri tarafından parsellendi, delik deşik ediliyor. Yaşamımız, nükleer ve termik santrallerle tehlike altında. Feryadımızı duyan yok. Binlerce yıldır ekip biçtiğimiz tohumlar, yok olmaya başladı. Ormanlarımız, parça parça kesiliyor." diye çıktılar yola. Yürüyerek, eşekleri, atları develeri ile.
Ama şimdi Ankara’ya sokulmuyorlar. Hala polis ablukası altında Gölbaşı’nda bekletiliyorlar. Polis, Çankaya belediyesinin gönderdiği hazır tuvaletleri sokmuyor. Kervanlar, doğaya dönüp eski yöntemlerle çözüyor sorunu. Çevredeki tesis, çay su satmıyor. Ama halk onların ellerini ceplerine sokturmuyor zaten. Her gelen elleri kolları dolu geliyor.
Doğu Karadeniz kervanından Safiye Yüksel Öcal ile konuşuyoruz yine. Diyor ki…
“Tuvaletler, yemek içmek bizim umurumuzda değil artık. Biz neleri vermeyeceğimizin bilinmesini, neleri vermemek için burada olduğumuzu anlatıyoruz. Bizim tek derdimiz o.Sizler de olabildiğince anlatın. Herkes bilmeli.” Diyor.
Parti temsilcileri, sendikalar, basın orada. Vicdanlı halk çocukları orada.
Peki, bu halka, bu memlekete hizmet etmek için seçilmişler nerede?
Polis neden ormanlarımızı parçalayanların peşinde değil?
Polis neden köylümüzü paralı tohumlara mahkum edenleri peşinde değil?
Polis neden nükleer enerji ile çocuklarımızın geleceğini tehdit edenlerin, sermayenin emrine verenlerin peşinde değil?
Polis neden derelerimizin suyunu satanların peşinde değil?
İnsanların cinsel hayatlarının peşine düşenler, memleketi yağmacılara teslim edenlerin niçin peşine düşmüyor?
Feybuk’çular neredesiniz?
Futbol taraftarları neredesiniz?
Türbana özgürlük isteyenler, eşcinsel haklarını savunanlar, kadına şiddete karşı olanlar, YGS mağdurları, internet sansürüne karşı yürüyen on binler, işte ONUR VE SAVAŞIM şimdi burada.
Evet’çiler neredesiniz? Hayır’cılar neredesiniz? Bir oyla özgürlük alınıyor mu? Bir oyla vicdan rahatlıyor mu?
Cumhuriyet’in bekçileri neredesiniz?
Ey Devrimciler, Deniz Gezmiş’in izindekiler, Mahir’lerin Ulaş’ların İbrahim’lerin adaşları, yoldaşları neredesiniz?
Derelere özgürlük istiyoruz. Anadolu’nun yüzbinlerce yıllık tohumlarına özgürlük istiyoruz.
Doğamıza nükleer tehditlerden uzak kucak açma özgürlüğü istiyoruz. Ağaçlarımıza, hayvanlarımıza, havamıza özgürlük istiyoruz.