|
KongulKategori: Berlin Günceleri | 2 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 08 Mayıs 2011 09:47:20 Kongul'un sözcük anlamı tam bilinmemekle birlikte "Kon-gul", "Kon-kıl", kulun konduğu, kaldığı yer anlamında. Bir başka anlamı ise "gönül"dür Kongul'un. Bu anlamı beni daha çok etkiliyor. Eski Türkçede "könkül" zamanla "köngül"e dönüşmüş. Köye Yörük satıcılar, çirikçiler (eski yünleri alıp yerine sakız, balon, düdük verirlermiş), kalaycılar, tahtacılar , sele sepet satıcıları, dericiler, şalgam, lahana, pırasa ve ak sakız satıcıları da gelirmiş köye.
18 – 24 Nisan, 2011 18 Nisan Pazartesi Şiir Günlüğü’yle boğuştum durum. Güneşli, ılık bir gündü bu gün.Alışverişe gittik. Artık yoğurdu hazır almayacağız, kendimiz yapacağız. Televizyondan duymuş evde hazırlanan yoğurdun nasıl yararlı olduğunu Rahime. Süt aldık. Evdeki yoğurtlar maya yerine geçecek. Pek çok şeyi dışardan almadan evde yapmak olası kırmızı pancar turşusu gibi örneğin. Ayvalık’ta yaptığımız tarhana ve yine burada kuruttuğumuz patlıcan, biber ve bamya gibi. Naneyi de Ayvalık’ta kurutuyoruz, ama kekik pazardan. Neyi nereden ne zaman alacağını bilmek de hüner istiyor! 19 Nisan, Salı Murathan Mungan’ın kitapları hep özel, özgün baskı. Şairin Romanı’nı henüz edinemedim ama Stüdyo Kayıtları’nı okuyorum. Yazdıklarının avlusunda ağırlıyor okurunu. Şiirlerinin, kitaplarının... esin kaynaklarına değiniyor. Ortaya çıkışları birbirleriyle bağlantıları ve kitaplaşma sürecinde yaşananları açık yüreklilikle ortaya koyuyor. Bir yazarın kitaba doğru yürüyüşünü, kitabı oluşturuşunu, kurguyu... apaçık gösteriyor Murathan Mungan. Edebiyatımızda pek rastlanmaz bu türe. Enis Batur da zaman zaman bu tür kitaplarla yazdıklarının bir dökümünü sunar okura. Böylece onun yazdıklarına daha yakından bakma, sokulma olanağı buluruz. 20 Nisan, Çarşamba Doğduğum köyle ilgili enfes bir çalışma yapmış hemşehrim Abdullah Tekin. Kongul, Konya’nın 135 km güneyinde bir köy. Alanya’ya ise 120 km uzaklıkta. 1927 nüfus sayımında 418 kişi ve 125 yaşıyormuş. Daha sonra iç göçlerle köyün üç mahallesinin nüfusu iyice azalmış, bir mahallede -ortaköy- ise kimse kalmamış. Bugün köyde kaç kişinin, kaç hanenin yaşadığını bilmiyorum. Araştırmayı yapan da yazmamış bunu. Doğduğum köyün doğal bitki örtüsü karaçam, meşe, ceviz, söğüt, kavak, sedir, ardıç, çınar... Son yıllarda kiraz öne çıkan meyve olmuş. Kongul’un sözcük anlamı tam bilinmemekle birlikte “Kon-gul”, “Kon-kıl”, kulun konduğu, kaldığı yer anlamında. Bir başka anlamı ise “gönül”dür Kongul’un. Bu anlamı beni daha çok etkiliyor. Eski Türkçede “könkül” zamanla “köngül”e dönüşmüş. Köye Yörük satıcılar, çirikçiler (eski yünleri alıp yerine sakız, balon, düdük verirlermiş), kalaycılar, tahtacılar , sele sepet satıcıları, dericiler, şalgam, lahana, pırasa ve ak sakız satıcıları da gelirmiş köye. 21 Nisan, Perşembe Doğduğum köyle ilgili araştırmayı okurken unutup gittiğim ne çok şeyi anımsıyorum yavaş yavaş. Yer adları, bitki adları, yerel konuşmalar... beni ta çocukluğuma götürüyor. Köy evlerinin o küçücük pencereli odalarına, avlulara, toprak düz damlara, tozlu sokaklara, dere kenarlarına, avar (bostan) sulamalarına, taze patates haşlamalarına, bağbozumlarına, üzüm çiğnediğim şırahanelere, babamın bendeki çok az görüntüsüne, yaylaya, sapanla kuş avlamalarıma, köyümüzün okulunun yanışına, sünnetime, düğünlere ve gurbetten gelen gurbetçilerin yaşattığı sevinçlere... Köy, oysa benden ne kadar da uzaklaşmıştı yıllar içinde... Belleğimin en karanlık yerlerinde uykuya dalan görüntüleri uyandırdı Kongul’la ilgili çalışma. Kendimi yeniden ta baştan tanımaya çalışıyorum, kendimde uzun bir yolculuğa çıkmış gibiyim. 22 Nisan, Cuma Belinda’nın ailesiyle yemek yedik bugün, bizde. İki dünür bir araya geldik. Farklı kültürler, gelenekler, alışkanlıklar, görenekler... kaynaştı. Yaşadığımız toplumun diline arada Türkçe sözcükler de karıştı. Mantıya alışık olmayanlar mantıyı sevdiler. Hele sebzeli bulgur pilavını zorlanmadan yediler. Tavuk pirzolasıyla şarap içtik. Salatadaki nar ekşisi beğenildi. Aşure ise alkışlarla karşılandı neredeyse. Sonra da Ayvalık’ta yapacağımız düğünden konuştuk Bizimköy’ün fotoğraflarına bakarken. 7 Mayıs’ta burada yapılacak düğünde Belinda’nın akrabaları ağırlıklı olarak yer alacak. Ayvalık’ta da bizim taraf çoğunluğu oluşturacak. Artık böyle olmaya başladı göçün ellinci yılında: Düğünler yalnızca bir yerde yapılmıyor; iki ülkede, iki kentte, iki dilde... yapılıyor. Böylece melezliğimiz iyice kanıtlanıyor. Aileler çok kültürlü, çok dilli olmaya başladı, bu epeydir böyle. Haritalar, gelenekler, yaşam biçimleri değişmeye başladı epeydir. 23 Nisan, Cumartesi “Uyudum uyandım, üzerimdeki nevresimlerin rengi ilişti gözüme. Uçuk, ufacık lekeler, bazı geceler geniş yatağıma üşüşen ilkgençliğimin rüküş perileri gibi titreşmeye başladılar. Yakınlaşan tef sesleri. Daha varamadım galiba ben buralara. Bugün cumartesi ve ben başkalarının terlikleriyle geziyorum hâlâ berk, tertemiz Pateriça ağaçlarının arasında. Seslerden çıkarken bir ip takıldı ayağıma, eğilip aldım. Bu kırmızı ipin iki ucunu birbirine bağladım ve iki elime geçirdim. Anladım ki, bu bir oyun daveti. No oyuncum olarak seni seçtim kendime, Tekin süsenlerin efendisi. Sen, Gültekin, gözlerini buraya çevir, ellerini getir. Ay' ı bozan benim. İnci kusmuğundan bir aydınlık boşanırsa omuzlarına, şaşırma. Ellerini ver, Tekin bayır, Senyor Gülçalı, çıkarıp bir kenara koy yüzüklerini, Ay ışığının süsü, sen, Kurşun kalemle. O origami bozması ay' ı katlı yerlerini düzleştir, cebine koy, bana mektuplarını o kâğıtlara döşen. İlkyaz tepelerinde 12 gelgitli bir oyunu başlatalım senle. Adres, Pateriça.” 24 Nisan, Pazar “Pazartesi kitap fuarına gittiğimde kapanıncaya kadar mutlaka hergün gelmeliyim diye düşünmüştüm, başka bir dünya o, başka bir atmosfer. O havayı solumak iyi geldi. Bir şiir etkinliğine de rast geldim. ‘Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği’ tarafından düzenlenen ‘Dünya Barışına Kanat Olmak’ konulu. Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen.şairler şiirlerini seslendirdi. Birçok şairin İzmir'le ilgili övgü dolu sözler söylemesi beni memnun etti, hatta bir şair ‘İzmir, Dünyanın şiir başkenti olmalıdır’ dedi. Şiirler okunurken bir şey dikkatimi çekti; şiir okumak da yazmak kadar kolay değil, güzel bir şiir iyi okunmadığında değer kaybediyor. Ben düşünüyorum ki şair yazarken duyduğu coşkuyu, o ruh halini okurken de şiirine katmalı. Çok güzel şiir okuyanlar da oldu, o zaman insan başka dünyalara gidiyor, bu çok güzel bir duygu. Sonra standları dolaşmaya başladım. Yapı Kredi Yayınları geniş büyük bir standdaydı. Şiir bölümüne baktım bütün şiir kitaplarına tek tek baktım ama şiir kitabınızı göremedim. Ne yazık ki yok diye aklımdan geçirirken sordum. Stand görevlisi işte yanınızda duruyor demez mi !! Hemen yanımda dibimde duran kitabı görmememin hayreti içindeyken sizin de yanımda durduğunuz duygusuna kapıldım!! İnsan aynı anda birden fazla mekanda olabilirmiş meğer!! dedim.”
YorumlarEngin Okur
{ 15 Mayıs 2011 22:02:37 }
Bizim köyün yakınında ulu-yüksek bir dağ bulunur. Dağın adı KONGUL dur. Bulunduğu yer; Zonguldak ın Çaycuma ilçesi ve dağı çevreleyen köyler; Kayıkçılar, Geriş ve Dereköseler köyleridir. Adının ne anlama geldiğini hep merak etmişimdir. Könkül- Gönül dağı anlamı bana daha hoş geliyor
Öntürkçe olarak görüşümü aktarmak istiyorum. KONGUL= KON-G-ULU=Konak(Kon-g) -ulu(yüce,yüksek) Uluların konakladığı yüce yüksek yer, yada; KONGUL sözünün Öntürkçe açılımı belki de; OK-ONG-ULU olarak çıkmış olabilir. OK=Türklerin kendilierine verdiği ad. ON yada ONG= Evren,Acun ULU=Yüce, yüksek Baştaki O harfi düşerek; Evrenin yüce türklerininin bulunduğu yer. Saygılarımla deniz kızı
{ 08 Mayıs 2011 12:42:32 }
bu durumda gönül sözcüğü kon-kal dan mı geliyor?
Diğer Sayfalar: 1. çok güzel!!!!
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|