A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

"ANLADIN MI EVLADIM?"

Kategori Kategori: Söyleşi | Yorumlar 3 Yorum | Yazar Yazan: Hatice Deniz | 19 Nisan 2011 11:05:02

Ara Güler, Türkiye'de "Fotoğraf" dendiğinde akıla gelen ilk isimdir. Yapı Kredi Yayınevi'nin Kadıköy Kitabevi'nde, saat 14.00'de imza günü olduğunu öğrenince tam saatinde gidiyoruz. Biz gittiğimizde, Güler kitaplarını imzalamaya başlamıştı bile... İçeri girdiğimizde usta fotoğrafçı, beyaz kasımpatılarla dolu bir vazo ve kurabiye tabağı olan bir masada, insanların biraz da çekinerek önüne getirdiği kitapları imzalıyordu.

Ara Güler’i tanıyanlar bilirler, aksidir biraz, lafı eğmeden bükmeden söyler.
 
Biri soruyor:
“Bu fotoğrafları siz mi çektiniz?”
“Yok, babam çekti! Ben çektim ki benim adım yazıyor” diyerek işaret ediyor kitabı.
 
Onu oldukça öfkelendiren bu mevzu kapandıktan sonra, elimizde fotoğraf makineleriyle onu gözleyen bizlere şöyle bir baktı ve “Bunlar neci burda...” diye sordu yanındakilere. Sonra iletişim fakültesi öğrencileri olduğumuzu öğrendi.  Dünyayı dolaşmış, ünlü ünsüz ne çok insana, hayata tanıklık etmişti. Ara Güler’in yüzünden, bunları okumaya çalışıyorduk.
 
“Ben olmasam bu adamlar yüzsüz kalacaktı…”
 
Bu yüzden onunla tanışmak geleceğin gazetecileri olan bizler için çok önemliydi. Ama onun yanına gelip, imza gününe katılıp, kitap imzalatmadan ayrılmak olmazdı. “Rica etsem...” diyerek uzattım elimdeki kitabı.
 
O anda ismimi söyleyip söylemediğimi farketmedim, çünkü bir sesin kulağıma, “Düşünsene... Bir daha böyle bir adam dünyaya gelmeyecek. Bir tane Ara Güler var, başka yok...” dediğini duyuyordum. O, usta fotoğrafçı, büyük gazeteci, benim kitabımı imzalarken, ben onu ilk duyduğum zamanları hatırlıyordum. İsmi bir Ahmet Altan kitabının kapak fotoğrafında dikkatimi çekmişti. Sonra Ümit Yaşar’ın kendi kitabındaki portrelerinin de sahibi Ara Güler’di. Daha pek çok sanatçının, yazarın, ressamın, şairin, siyasetçinin, tiyatrocunun ve pek çok olayın fotoğrafçısıydı o. Bir bakıma fotoğraf sanatına tapanların peygamberiydi. Kitap kapaklarındaki yazarların fotoğraflarını göstererek “Ben olmasam bu adamlar yüzsüz kalacaktı. Öylece toprağa karışıp giderlerdi. Sadece isimleri kalacaktı” derken de düşündürüyor insanı; “Yazarlar suretsiz, kitaplar kapaksız...” İşte bu yüzden, tanık olduğu olaylar gibi, tanık olduğu bir tarihin de aynası olan bir sanatçı, gazeteci, foto-muhabirdi ve bu yüzden de tanıştığımız an, biz geleceğin gazetecileri için çok anlamlı bir zaman dilimiydi. Aslında ona tanık olmak, bir efsaneye de tanık olmaktı. Düşünün ki, bize bakan gözleri bizlerden önce kimleri, kaç kuşağı, kaç olayı görmüştü.
 
Eline verilen kitapları imzalarken bir ara dönüp görevlilere “Afrodisias kitabım nerededir?” diye sordu. Eğer Afrodisias’ı gidip gördüyseniz, Ara Güler’in bu sorusunu duyunca sevinçle çığlık atmak isteyebilirsiniz. Çünkü; bağrında bin bir çeşit mermerden hazine saklayan antik kentin keşfedilmesini, bu efsane adam sağlamıştır. Orada fotoğrafladığı eserleri “Afrodisias Çığlığı” adlı eserinde ölümsüzleştirmiştir. Yıllar sonra, biz de soluğu onun ardından Afrodisias’ta almış, bölgeyi kendi kadrajımızda fotoğraflamış ve yazmıştık. Bu yüzden oraları görmüş, gezmiş, fotoğraflamış ve yazmış birileri olarak “Afrodisias kitabım nerede?” sorusunu duyunca çıldırmak işten değildir.
 
“Türkiye’de fotoğrafçılık var ama fotoğrafçılığının öğretici ve ileriye dönük bakışı yok...”
 
Görüşmenin haberini yapmak için Ara Güler’in ağzından bir kaç cümle almak istiyoruz. Ama soru sormak için korkudan yaklaşamıyorduk yanına. Çekinmemize sebep olan, duyduğumuz öğrendiğimiz pek çok anekdotu vardır. Adamın biri merak edip “Ne ile fotoğraf çekiyorsunuz” diye sorunca, “Dikiş makinasıyla çekiyorum” diyor. Gel de korkma! Sorulmamış, onunda cevaplamamış olduğu ne vardı ki yer yüzünde fotoğrafla ilgili. Yapı Kredi Yayınlarının halkla ilişkiler müdüründen yardım istiyoruz, yaklaşmanın doğru olduğunu sandığımız  zamanda, endişelenerek “Hazır mısınız?” diye sordu. İçimden bir aksilik olmamasını dileyerek, besmele çekip yanına oturdum. “Türkiye’de fotoğrafın geleceği hakkında bize neler söylersiniz?” diye sordum. Önce bir sustu. İçimden kendime “Hah! iyi halt ettin de sordun, geliyor bomba...” dedim. Yanıltmadı beni, “Bu günkü durumuyla Türkiye’de fotoğrafçılıkta bir bok olmaz. Türkiye’de fotoğrafçılığın bir geleceği olduğu söylenemez. Ama bu demek değildir ki Türkiye’de fotoğrafçılık yoktur. Türkiye’de fotoğrafçılık var ama fotoğrafçılığının öğretici ve ileriye dönük bakışı yok. Bunda, toplumun eğitimi, anlama kapasitesi, sanata karşı beslediği bakış açısı etkilidir. Ama yine de Türkiye’de bu durumun karşısında canavar gibi fotoğrafçılar da vardır” diyerek belirtti görüşlerini. Bir ara, kayıt cihazını görmeden elimdeki not defterine bakarak “Not alıyor musun? Yoksa ben boşuna mı konuşuyorum burada!” diye haşladı. Not alıyordum ve elimdeki defteri gösterek cevap verdim “ Evet, alıyorum” diye. Arkası kesilmedi: “Nerde alıyorsun! İki satır karalamışsın... o kadar!” Cevabı bittikten sonra “Sen nerede çalışıyorsun evladım?” diye sordu. Çekinerek “Marmara İletişim Haber Ajansı...” diye cevapladım. “Haaa mekteptensin...” dedi. Böylece bu kısa söyleşimiz bitti. Birileri onunla fotoğraf çektirirken, fotoğrafçının makinasının büyük objektifini işaret ederek “Traş makinası mıdır o?” diye sordu,  onun Leica sevdiğini bildiğimizden güldük. “Ne zaman bitecek bu iş, ne zaman gideceğiz?” diye usulca sordu yanındakilere. “Sıkıldınız mı efendim?” diye sordular. “Hayır eğleniyorum burada” dedi biraz mahcup gülümseyerek…
 
Bizim için ayrılık vakti gelmişti. Kafamızda yankılanan “Onu bir daha görecek miyiz, ya göremeyeceksek...” soruları bu ayrılığı daha da zorlaştırıyordu.  Bu kez korkmayarak “Size kolay gelsin, hoşça kalın” dedim. Gözlerimin içine bakışını  hiç unutmayacağım. “Sana da evladım” diye karşılık verdi.
 


“Anladın mı evladım?”
 
İmzaladığı kitaba bakmak çok sonra aklıma geldi. Onun karmaşık ve yaratıcı olduğunu belli eden yazısı “Pek sayın Hatice Deniz... Merhaba” diyordu. Böyle bir anı, gülümsetiyor insanı. Ben de “Merhaba Ara Bey...”diyerek karşılık verdim kendimce. Sonra, söyleşimiz sırasında sık sık “Anladın mı evladım?” diye sormasını anımsadım bir an. Onun serüvenini, soluksuz, nefes nefese kalmış ömrünü bir gecede okuyarak bitirdiğimde, bilmediğim sorularının cevabını verirmiş gibi fısıldadım: “Anladım efendim... Bize sanatınızı, gazeteciliğinizi, fotomuhabirliğinizi, fotoğraflarınızla miras bıraktığınızı çok iyi anladım...”
 
Fotoğraflar: Hatice Deniz

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 5 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

hatice deniz { 28 Kasım 2014 13:33:21 }
Mavi Safir ve Özgür, geç verilmiş bir yanıt olacak ama çok çok teşekkür ediyorum :) Bu yazının üzerinden yıllar geçti ve ben geriye dönüp baktıkça "çok şükür, Ara Güler yaşıyor hala..." diyorum. :)
ozgur { 06 Mart 2012 08:50:49 }
    çok severek okudum başarılrınızın devamını dilerim
Mavi Safir { 05 Mart 2012 15:52:54 }
Yazınız akıcı ve fotoğraflar harika... Belki haddime değil ama sizde keşfedilmemiş bir potansiyel görüyorum. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap

Türkiye destekli Suriyeli savaşçılar Nijer'de ne yapıyor?
GÜNEŞE YOLCULUK
Cumhurbaşkanlığı seçimini reformcu Pezeşkiyan kazandı.
EKŞİ, "ERİK" TADINDA
BİR TUR DAHA

Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı
Tayland esrarı yeniden yasaklıyor.
İstanbul kirada Avrupa’nın lideri
Türkiye AB’nin 6 milyar Euro mülteci yardımını nasıl harcadı, AB Sayıştayı’nın eleştirileri neler?
Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK

Dünyanın ekolojik kaynakları haftaya tükeniyor.
Ormanlara yasal haklar verilebilir mi, tüzel kişiliği olan ormanlar var mı?
'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

Kırık Camlar Teorisi
Dünyanın en eski şarabı 2000 yıllık Roma mezarında bulundu
Otizmin arkasından Neandertaller çıktı.
Beynimiz uykuda geleceği tahmin etmeye çalışıyor.
Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.

Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor
Haberleri takip etmeyenlerin sayısı artıyor…
İstanbulluların %44'ü kıt kanaat geçiniyor

"RAHATI KAÇAN" ADAM
GÜZİN'LE
GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR

DEVENİN BOYNU
Çarpık Eğitim
Ziyafet
Kim Aptal, Kim Akıllı
SİVAS

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git