![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Huzuru yatak odası betimlemede bulan ressam
![]() ![]() İlk resim aşamasında Van Gogh, Arles’daki bu odayı sanatçı arkadaşlarının ve kardeşi Théo’nun konaklaması için planlamış ve kardeşine etraflıca anlatabilmek için odanın krokisini ve kafasında planladığı resmin etraflı tanımını yapmıştı, kardeşine yolladığı bir mektupta. Van Gogh odadaki her mobilyayı inceden inceye düşünmüştü. Mektuplarından birinde şöyle yazıyordu Théo’ya: ![]() “Sevgili Théo, Odayı gözlerinde canlandırabilmen için bir krokisini yolluyorum. Beni sorarsan, iyiyim. Gözlerimin yorgunluğu sürse de, yeni düşüncemi kafamda planlamaya ve sana anlatmama mani olamadı. 30 numara tuale yapılmış bir tablo daha. Bu kez söz konusu sadece yatak odam, rengin her şey kabul edildiği, ve sadeliği kadar nesnelerin de tarzları bakımından yüceldiği bu resim insanda dinlenme ve daha da ötesi uyuma isteği doğuruyor. Tek sözcükle, resme baktığında beynin ve imgelemin dinlenecek. Duvarlar soluk mor. Zemin kiremit rengi. Yatağın ve iskemlelerin ahşabı taze tereyağı renginde. Yastıklar ve çarşaf yeşilimsi limon rengi. Battaniye cırtlak kırmızı. Tualet masası portakal rengi, leğen ise mavi. Kapılar leylak rengi. Hepsi bu, kepenkleri kapalı bu odada başkaca bir şey yok. ![]() Ellerinden sıkarım. Her zaman seninle olan…” Kardeşin Vincent ![]() Şimdi gelelim en önemli konuya. Bir ressam için en güç ve sabır zorlayan iş, yaptığı bir resmin aynından bir tane daha üretmektir. Bunu beceren ressamlar olmuşsa da genelde konu aynı olmak koşuluyla farklı kompozisyonlar denemişlerdir. Örnek olarak Manet’nin Folies Bergeres’deki bar adlı yapıtını verebiliriz. Burada hem her iki resim arasında önemli bir kompozisyon farkı olduğunu, hem birinin diğerine göre daha spontane bir stilde yapıldığını, hem de her iki resim arasında önemli boyut farkları olduğunu (Biri 47X56 cm. diğeri 96X130 cm. boyutlarında) görmekteyiz. Kaldı ki birinin diğer resmin eskizi niteliğinde yapıldığı da bilgilerimiz arasında. Ama Van Gogh resimlerinde durum böyle değil. O zaman ilk olarak, sanatçının dengesiz yapısının ve düzensiz yaşantısının bu yola başvurmasına neden olduğu geliyor akla. Ama fikrini aldığım psikiyatriyle ilgili kişiler, bu tür ruh yapısına taşıyanların son derece iritabl olduklarını, sıkıntılı bir ruh haline sahip olduklarından tekrarın getirdiği monotonluğa asla katlanamayacaklarını söylüyorlar. İkinci olarak akla gelen, önceki versiyonlarda gördüğü eksiklerin ve kusurların düzeltilmesi için sonraki versiyonları yaptığı. Ama bu da doğru olamaz, zira üç resmin kompozisyonları arasında önemli hiçbir fark yok, sanatsal açıdan da belirgin bir ayrım gözlemlenemiyor. Tek neden, bu yatak odası konusunun ve o odada var olduğunu ileri sürdüğü huzurun onu çok sardığı. Mektubunda Theo’ya anlattığı sükunu, iç huzurunu ve dinginliği büyük bir olasılıkla bizzat yakalıyordu, bu resimlere kendini kaptırdığında. Bu nedenle de sıkılmanın tam aksine büyük bir huzur ve mutluluk duymaktaydı bu resimleri yaparken. Dostu Gauguin’i de konuk etmeyi düşünüyordu bu evde. Soldaki kapının açıldığı oda, Gauguin için düşündüğü odaydı. Yukarıdaki mektubun sonunda Theo’ya “Sana bir gün diğer odaların da krokisini yollayabilirim” demekte. Ama diğer odaların krokisini yollamak yerine aynı odanın resimlerini yapmakta israr ettiğini görüyoruz. Bence bu israrın başlıca nedeni de şu olay olabilir… 1888 yılında, yani ilk resmi yaptığı yıl, Gauguin’le tartışan Vincent, sağ kulağını jiletle kesiyor ve hemen genel eve koşup, Rachel adlı fahişeye kesik kulağını gösterdikten sonra evine, yatağına dönüyor ve kanlar içinde uzanıyor. Mayıs 1889 da da, samimi arkadaşıyla yaşadığı bu olayın yarattığı travma nedeniyle akıl hastanesine kaldırılıyor. Son iki versiyonu akıl hastanesinde yapıyor. Büyük umutlarla bağlanmış olduğu ve bir odasının resmini huzurun simgesi olarak yaptığı evinde, yan odada konuk etmenin hayallerini kurduğu Gauguin’in umulmadık bir zamanda yaşattığı düş kırıklığı karşısında, teselliyi umutlarının simgesi haline gelen o odanın resmini yapmakta bulması, huzuru o resme attığı fırça darbelerinde yakalaması ve o resmi defalarca yinelemesi hiç de yadırganamaz sanırım. Ben sizlere, Van Gogh’un belki de yaşamı boyunca yakalayamadığı huzuru hep içinizde duyumsamanızı diliyor, esen kalın diyorum.
Yorumlaraykut yazgan
{ 16 Nisan 2011 11:00:17 }
bence, toplumun "akıllı" ya da "aklıbaşında diye sınıflandırdığı insanların hiçbirisi sanatla içiçe olamaz, yazı, şiir yazamaz. ve eğer şöhret ve ticari kayguları varsa resim yapamaz.
Diğer Sayfalar: 1. sanatkar psiko-kadranda ibrenin "deli"yi gösteren rakamlara yakın olan kişidir. o'nun yazdığı her satırı ve her boyadığı resmi, "freud yanılgısı" olarak sonradan türeyen bir takım psiko-bilginlerin değerlerine kurban etmesek iyi olur bence. zira bu şekilde karşısında hayranlık duyduğumuz bir eserin birilerinin "manyak" ölçüsüne göre yapılmış olduğunu duymak bizi hem üzer hem de irite edip bundan böyle ön yargılarla eserlere bakmamızı sağlar..
Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |