|
|
NATO-ABD askerî müdahalesi için Washington bir iç savaş çıkarmaya mı çabalıyor?Kategori: Dünya | 0 Yorum | Yazan: A.Ulak | 03 Mart 2011 05:45:44 Diktatörlüğe hepimiz karşı çıkmalıyız. Ancak, yabancı tahakkümü tehdidini de akıldan çıkarmadan. Petrol zengini Libya'ya karşı bir ABD ve NATO askerî müdahalesi için Trablus tuzağa mı düşürülüyor? Bir "yıkım imalatı" ya da "yaratıcı yıkım" mı söz konusu? Kaddafi'nin yerinden edilememesine karşı Irak gibi bir müdahale öncesi yaptırımlar mı konuşuluyor?
Libya’nın sözde “Cumhuriyetinde” pis kokan bir şeyler var. Albay Muammer Kaddafi’nin bir diktatör olduğu su götürmez. Libya’da 42 yıla yakın süredir iktidarda olan bir diktatör ve sözüm ona “kaid” olarak hüküm sürmekte. Ancak, Libya’nın içinde gerginlikler artırılıp ayaklanma ateşine benzin dökülüyor. Bunların içine İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague’in, Libya’da Kaddafi’ye ve rejime karşı ayaklanmayı daha da bir canlandırmak için yaydığı Kaddafi’nin Venezüella’ya kaçtığı söylentisi de dâhil.[1] Her ne kadar üçü de ortak olarak diktatörlükle yönetilseler de, Kaddafi’nin Libya’sı, Bin Ali’nin Tunus’u ya da Mübarek’in Mısır’ından çok farklı. Libya liderliği Amerika’ya ya da Avrupa’ya açıktan açığa kölelik yapmamakta. Gene Tunus ve Mısır’ın aksine, Kaddafi’yle ABD ya da Avrupa arasındaki ilişki kabul edilebilir bir anlaşmazlık seviyesinde. Basitçe anlatılmak istenirse, Kaddafi, Bin Ali ya da Mübarek gibi “yönetilen bir diktatör” değil, bir bağımsız Arap diktatörü. Tunus ve Mısır’da durum aynen devam etmekte, askerî mekanizma ve neoliberalizm olduğu gibi sürmektedir. Bu ise ABD’nin ve Avrupa’nın çıkarları doğrultusundadır. Libya’da ise, kurulmuş düzeni altüst etmek ABD ve Avrupa’nın hedefidir. ABD ve Avrupa şimdi Kaddafi’ye ve onun diktatörlüğüne karşı ayaklanmayı kullanarak eskisinden çok daha güçlü bir şekilde Libya içinde kendilerine yer etmeyi umuyorlar. Ayaklanmayı teşvik etmek için Libya’nın güneydeki sınırlarından içeri silahlar gönderilmektedir. Libya’nın istikrarsızlaştırılması Kuzey Afrika, Batı Afrika ve küresel enerji rezervleri açısından büyük önem taşımaktadır. Albay Kaddafi’nin kısa geçmişi Kaddafi’nin başa geçmesi bir darbe yapan askerî subaylar içinde Libyalı bir yüzbaşıyken başlar. 1969’da genç Libyalı Kral İdris el-Sanusi’nin monarşisine karşı yapılmıştı. Bu monarşi altında Libya, ABD ve Batı Avrupa çıkarlarına boyun eğen bir ülke olarak görülüyordu. Hükümette ya da devlette resmen bir yeri olmasa da 1969’dan beri Kaddafi, akraba kayırıcı, yozlaşmış ve ayrıcalık dolu bir siyasî kültürü hem çok derinden yerleştirmiş hem de beslemiştir. Buna Libya’da zorladığı “kişi kültü”nü de arka plan olarak eklemek gerekir. Kaddafi özellikle Arap ve Afrikalı kitlelere kendini bir kahraman olarak tanıtmak için elinden geleni yaptı. Çad’daki askerî serüvenleri ve Çad’ı bölerek kendine bağlaması tarihe damgasını vurmak için yapılmıştı. Kaddafi’nin adına “Yeşil Kitap” denen kitabı zorla siyasî düşünce ve felsefe dünyasında hatırı sayılır bir eser olarak tanıtılmaya çalışılmıştır. Pek çok entelektüele bu kitaba övgüler yazması için ya rüşvet verilmiş ya da zorlanmıştır. Yıllar boyu, Albay Kaddafi kendini basit bir halk adamı olarak tanıtmaya uğraştı. Bunun için de bir çadırda yaşama taklitleri de vardır. Kendini öne çıkartacak ne varsa yapmıştır. Arap Birliği toplantılarında Suudi Arabistan Kralı Abdullah gibi Arap diktatörlerini azarlaması gazetelerin manşetinden verilmiş ve pek çok Arap’ı memnun etmiştir. Devlet davetlerinde kasten kendini bir sürü bayan koruyucuyla sardırıp kendine baktırmayı amaçlamıştır. Daha da öte, kendini bir nevi imam ya da Müslüman lider ve Allah’ın adamı olarak tanıtarak Libya içinde ya da dışında İslam hakkında dersler vermiştir. Libya, Kaddafi’nin emirleriyle yönetilen bir hükümetle idare edilir. Hem yetkililer hem de vatandaşlar arasında korku ve kayırma Libya’da “nizam” denilen şeyi bir arada tutmada anahtardır. Hem Libyalılar hem de yabancılar son 40 yıllık dönemde ya öldürülmüş ya da kaybedilmişlerdir. Örneğin, Emel hareketinin yaratıcısı Lübnanlı Musa El-Sadr’ın davası böyle olup, Lübnan-Libya ilişkilerinde bir pürüz olarak kalmıştır. Kaddafi, Trablus’ta baştan aşağı yoz bir yetkililer hiyerarşisi kurma ve koşullandırmada çok ters bir etki yapmıştır. Bunların her biri, Libya halkı aleyhine, kendi çıkarı için uğraşır. Kaddafi rejim hiyerarşisindeki bölünmeler ve gerginlikler Trablus’taki Kaddafi rejiminin doğasından dolayı Libya’daki rejim yapısının içinde pek çok iç gerginlikler var. Bu gerginlik kümelerinin birisi, Sefyülislam Kaddafi ile babasının yaşlı bakanlar çemberi arasındadır. Libya bakanları genellikle ya Seyfülislam ya da “eski muhafızlar” etrafında toplanırlar. Hatta Kaddafi’yle oğulları arasında bile gerginlikler vardır. 1999’da Albay Kaddafi Libya dışındayken Mutassım El-Kaddafi babasını devirmeye kalkıştı. Mutassım Kaddafi, Libya bakanları arasında ulusal güvenlik danışmanı olarak iş görmektedir. Ama Libyalılar arasında Mutassım aynı zamanda vaktinin çoğunu Avrupa ve dışarıda geçiren bir zampara olarak bilinir. Sonra, bir de Hames Kaddafi vardır ki, adlarına Hames denen kendi haydut milislerinin başında oturur. Hames hep kardeşler arasında en fazla başa geçmeye oynayacak olarak görülmüştür. Albay Kaddafi gittikten sonra kimin yerine geçeceği konusunda Libya’da hep bir korku vardır. Yıllar boyu, Kaddafi, ailesi dışında bir kimsenin yeterince güç kazanarak kendi yönetimini zorlamasını engellemiş ve kendisine karşı muhalefet yaratacak herkesi temizlemiştir. Libya’da Sadakat ve İhanet Şüphesiz, Kaddafi ve ailesine duyulan sadakat pek fazla değildir. Libyalıları hizada tutan korkudur. Libya hükümeti ve ordusu seviyesinde de yetkilileri, iyi ya da kötü olsunlar, hizada tutan da hem korku hem de kişisel çıkarlarıdır. Ama artık bu korku kalmadı. Kaddafi rejimini kınama bildirileri Libya’nın her yerindeki yetkililerden, şehirlerden ve askerî kurumlardan birbiri ardından gelmektedir. Libya hava kuvvetlerinin başı Aref Şerif Kaddafi’ye karşı çıkmıştır. Libya’da özel operasyonların bir bölümünü idare eden İçişleri Bakanı Fatih El-Yunus istifa etmiştir. Yunus, Kaddafi’den sonra “ikinci adam” olarak tanınıyor ama bu doğru değil. Kaddafi’nin evlilikten akrabası ve Libya İç İstihbarat servisinin başı olan Abdullah Sanusi Trablus’taki hükümet yapılanmasında “ikinci adam” olmaya en yakın kişidir. Malta’ya sığınan iki pilot ve Bingazi’ye saldırmayı reddeden savaş gemileri haberleri gelmektedir. Askerler ve hükümet içinde ihanetler giderek artmaktadır. Ama biraz durup durumu tahlil etmeliyiz. Libya muhalefeti Bu durumda Libya’daki “muhalefetin” kim olduğu sorulmalıdır. Muhalefet tek bir yapıda toplanamaz. Muhalefet içinde tek ortak payda Kaddafi ve ailesine karşıtlıktır. Söylenmesi gerekir ki, “bir despota karşı muhalefet ya da direniş” başka, “muhalefet hareketi” ise bambaşkadır. Bu durumda sokaktaki halk ile yoz Libyalı yetkililer, Kaddafi ve ailesine karşı duydukları derin nefretle bir araya gelmişlerdir ama arada farklar vardır. Bir yanda, örgütlü olmayan, gerçek muhalefet vardır, diğer yanda da, ya dışarıdan ya da Libya rejiminin içindeki kişilerce yönetilen sistematik muhalefet vardır. Libya içindeki gerçek halk muhalefeti örgütlü olmayıp halkın “muhalefet eylemleri” kendiliğindendir. Fakat muhalefet ve ayaklanma dışarıdan, sosyal medya ağları, uluslararası haber istasyonları ve Arap dünyasının diğer yerlerindeki olaylar tarafından teşvik edilmiş ve kışkırtılmıştır.[2] Libya’da ortaya çıkmakta olan iç muhalefet rejimin kendi içinden gelmekte. Kaddafi’ye karşı ayaklanan yolsuz yetkililer halkın önderleri değiller. Bu muhalefet simaları despotluğa karşı değiller, onlar sadece Albay Kaddafi’nin ve ailesinin yönetimine karşılar. Aref Şerif ve El-Yunus’un kendileri de Libya rejiminin adamları. Kaddafi’ye isyan eden bazı Libyalı yetkililer bunu kendilerini kurtarmak için yaparken ötekiler de gelecekte yerlerini korumak ya da güçlendirmeye çalışacaklar. Kahire’deki Arap Birliği’nde Libya temsilcisi olan Abdül Moneim El-Honi’ye örnek olarak bakılabilir. El-Honi Kaddafi’yi kınadı ama unutmamak gerekir ki, El-Honi 1969’da Libya’da Kaddafi’yle beraber darbe yapan subaylar grubunun içindeydi. Daha sonra, 1975’te, başarısız bir darbeyle hükümeti ele geçirmeye de çalışmıştı. Bu başarısız darbe sonrası Libya’yı terk edecek, ama Kaddafi onu affettikten sonra 1990’da geri dönecekti. İstifa eden diplomatlar El-Honi’yle sınırlı değil. Libya’nın Hindistan elçisi de aynı şeyi yaptı. Bunların yaptıkları Kaddafi’nin düşürülmesinden sonra kurulacak hükümet yapılanmasında kendilerine bir yer edinebilmek: Libya’nın Hindistan elçisi Ali el-Essawi BBC’ye, hükümetin göstericilere şiddet kullandığı saldırıları protesto etmek için istifa ettiğini söylüyordu. El-Essawi’nin Trablus’ta bir bakan olduğu söyleniyor ve eğer Kaddafi istifa ederse kurulacak başka bir hükümette önemli bir yer bulabilir. İstifasını veren bir başka Libyalı diplomat da Arap Birliği’ne Libya Elçisi Abdül Moneim el-Honi. Kendisi, Kahire’de işinden “devrime katılmak” için istifa ettiğini söyledi. El-Honi, “Göstericilere karşı kullanılan baskı ve şiddeti protesto etmek için istifamı verdim ve artık devrim saflarına katılıyorum” dedi. İkinci başkan Hüseyin Sadık el Musrati de, bulunduğu Çin’den istifasını vererek, El-Cezire haber ajansına verdiği görüşmede ayaklanmaya müdahalesi için orduya çağrı yaptı.[3] Tekrar etmek gerekirse, El-Yunus ve Şerif gibi, bu ayaklanan yetkililer rejimin içindenler. Bunlar sadece birer diplomat değil, ama aynı zamanda eski bakanlar da. Bu gibi “muhalefet simaları”nın dış güçlerle de anlaşmalar yapmış olmaları muhtemeldir. Libya’da dış güçlerin oyunları ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya hükümetlerinin hepsi Kaddafi’nin bir despot olduğunu gayet iyi biliyorlardı. Ama bu, onların Trablus ile kârlı anlaşmalar yapmalarını önlemedi. Medya, Libya’daki şiddeti haber verdiğinde, orada kullanılan silahların nereden geldiğini sormalılar. ABD ve İngiltere’nin Libya’ya yaptığı silah satışları incelenmelidir. Acaba bu onların demokrasi teşvik programlarının bir parçası mıdır? ABD ve Libya arasında uzlaşma başladığından beri iki ülkenin orduları da birbirine daha bir yanaşmıştır. Libya ve ABD askerî alışverişler yapıyor ve uzlaşmadan bu yana Trablus ABD askerî teçhizatları almaya çok ilgi göstermektedir.[4] 2009’da, Pentagon sözcüsü, teğmen-albay Hibner bu ilişkiyi en iyi şekilde doğrulayarak, “Ortak çıkarımız (ya da ABD Libya çıkarlarını senkronize eden) alanlarda Libya’nın yeteneğini geliştirmek açısından Libya’nın isteklerini ABD değerlendirecektir” demiştir.[5] Burada önemli olan ABD’nin çıkarı demek, Pentagon’un Libya’yı sadece ABD çıkarları doğrultusunda silahlandıracağı anlamına gelmektedir. Sanki bir gecede getirilmiş gibi, yepyeni bir sürü ABD askerî cihazları Libya’da aniden peydahlanıvermişlerdir. Amerika’da yapılan F-16 jetleri, Apaçi Helikopterleri ve yer araçları Libya içinde Kaddafi tarafından kullanılmaktadır.[6] Eğer doğrulanırsa, bu şok bir açıklamadır. Libya askeriyesinde bu ABD gereçlerinin olduğuna ait hiçbir açık bilgi bulunmamaktadır. F-16’lar açısından ise, Libya jetleri geleneksel olarak ya Fransız yapımı Miraj ya da Rus yapımı MIG’lerdir. İtalyan hükümeti ve Silvio Berlusconi de Kaddafi rejiminin güçlü destekçileridir. Libya’dan gelen haberlere göre, Libya hava kuvvetlerinde İtalyan pilotların kullanıldığı vardır.[7] Çad’dan, Sudan, Nijer ve Nijerya’dan paralı askerlerin kullanıldığı haberleri de gelmektedir. Libya’dan gelen video delilleri bu haberi doğrulamıştır. Libya rejimi Amerikalı ve Avrupalı paralı askerleri (güvenlik şirketleri) kullanmayı düşünmektedir. El-Cezire siyaseti Libya hükümeti interneti kapatmış ve bir bilgi savaşı yürürlüktedir. Dünyanın en profesyonel haber ağlarından olmasına rağmen, El-Cezire’nin yansız bir yerde olduğunu düşünmek yanıltıcıdır. El-Cezire, bir otokrasi olan Katar’da Emir’in ve Katar hükümetinin emri altındadır. Ne haber vereceğini seçip eleyen El-Cezire’nin Libya raporları da taraflıdır. El-Cezire’nin kısıtlı Bahreyn haberleri incelenirse bu çok açık kendini gösterir. Bunun nedeni de Bahreyn ile Katar’ın liderlerinin ilişkilerinden dolayıdır. Libya jetlerinin büyük şehirlerde göstericilere ateş açtığı şeklindeki El-Cezire haberleri hem doğrulanmamış hem de şüphelidir.[9] Başka olaylarda görüntülü kanıtlar gelse de jetlerin göstericilere ateş açtığı hakkında hiçbir kanıt gelmemiş ve bu haberler doğrulanmamıştır. Libya’dan taraflı haberlerinde El-Cezire yalnız değildir. Suudi medyası da Libya’dan haberler vermektedir. Şark ül-Avsad, Ortafoğu-Kuzey Afrika (ODKA) bölgesinde tamamen ABD çıkarlarına hizmet eden bir Suudi gazetesidir. Gazetenin başyazarı şimdilerde, Trablus’un göstericilere karşı şiddet kullandığı için Arap Birliği’nin Libya’nın üyeliğini askıya alması kararlarını yücelten yazılar yayınlamaktadır. Peki ama bu adımlar neden Mısır, Tunus, Bahreyn ya da Yemen için alınmamıştı? Arap dünyasının içinde ve dışında, ana akım medya Libya’ya bir şekilde müdahale için koşulları yaratıyorlar. Libya’daki yabancı çıkarların rolü Kaddafi ve oğulları Libya’yı kendi özel çiftlikleri gibi idare ettiler. Libya’nın doğal kaynaklarını ve zenginliklerini harcayıp yok etmişlerdir. Kaddafi’nin oğullarından birisi Amerikalı şarkıcı Beyonce Knowles’a özel bir müzik konseri için bir ya da daha fazla milyon Amerikan doları ödemiştir.[10] Bu hikâyede yabancı şirketler de rol oynamaktadır. Libya açısından yabancı şirketlerin, ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin konumu ve eylemleri unutulmamalıdır. Yabancı hükümetlerin ve şirketlerin Libya’daki rolü çok önemlidir. İtalyan ve Amerikan hükümetleri, İtalyan pilotlarının rolü ve yeni alınmış Amerikan silahları konusunda sorgulanmalıdır. Açıktır ki, demokrasi, sadece ABD ve AB çıkarlarına boyun eğmeyen diktatörler ve hükümetlere karşı kullanılacak uygun bir bahanedir. Bunu anlamak için 21 Nisan 2009’da, Mutassım Kaddafi’nin, Washington’da Hillary Clinton ve Obama Hükümeti tarafından nasıl açık kollarla karşılandığına bakmak yeter. Karşılaşıldığında, Bakan Clinton şunları söylemişti: Bakan Kaddafi’yi Devlet Bakanlığına davet etmekten mutluluk duyuyorum. Libya ve ABD arasındaki ilişkiye çok önem vermekteyiz. İşbirliğimizi genişletecek ve derinleştirecek çok fırsatlarımız vardır. Burada bu ilişkiyi geliştirmeyi bekliyorum.[11] ABD ve AB’nin şimdi amaçları, Libya’da kazançlarını en üst seviyeye getirmektir. Washington ve Brüksel’in aklında bir iç savaş var gibi gözükmektedir. Libya’nın Balkanlaştırılması ve İç Savaşa zorlama Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam, Libya televizyonundaki konuşmasında, Taliban benzeri sapkın inanç temelli örgütlerin Libya’yı ele geçirmesinden ya da ele geçirmeye uğraşmasından söz etti. Bunun gerçeklikle en ufak bir ilişkisi yoktur. Konuşmasında aynı zamanda bir korkunç sondan ve iç savaştan da bahsetti. Bunlar Kaddafi ailesinin Libya üzerindeki idarelerini devam ettirebilmek için söylenen sözlerdir ama Libya’da iç savaşa giden bir yol giderek ortaya çıkmaktadır. Ordunun üst kademelerinde bulunan Mehdi El-Arab, Libya genelkurmay başkan yardımcısı olarak, Kaddafi’yi kınadığı söylenmektedir.[12] Ancak, El-Arab, konumunu daha sonra değiştirmiş ve Libya’nın, yabancı müdahalelere ve bir yabancı vesayete yol açacak bir iç savaşın içine düşmesini görmek istemediğini söylemiştir.[13] İşte bu yüzden El-Arab, kendi şehri Zawarah’daki hemşerilerinin ayaklanmaya katılıp yakındaki Trablus’a gitmelerini önlemiştir.[14] Libya’daki iç savaşa giden olaylar iki kaynaktan beslenmektedir. Bunlardan birincisi Kaddafi rejimidir. Ötekisiyse, dış kaynaklı, Libya’yı bölüp zayıflatma amacıdır. Kaddafi zaten Libyalıları hep bölmeye çalışmıştır. Yıllardır, Kaddafi’nin oğullarının kendi aralarında bir iç savaş başlatacağı korkusu vardı. Ya da, yüksek pozisyonlu bir yetkilinin Kaddafi gittikten sonra hükümeti ele almak için harekete geçeceği korkusu. Etnisite, bölgecilik ya da kabilecilik temelinde bir iç savaş büyük bir tehdit değildir. Kabileler ve dinler, ortaklıkla ya da müttefiklik yaratılarak yana çekilebilirler ama iç savaşı başlatacak olanlar rejimin adamlarıdır. İç savaş tehditleri rejim yetkililerinin kendi aralarındaki düşmanlıklardan çıkacaktır. Gene de bu düşmanlıkların, Libya’yı bölmek için kasten cesaretlendirildiği de unutulmamalıdır. Libya içinde ayaklanma alevleri körüklenmektedir. Arap dünyasındaki kargaşa Washington, Tel Aviv, Londra ve NATO Başkumandanlığındaki pek çok stratejik çevrelerde yararlı olarak görülmektedir. Eğer Libya iç savaşa düşer ya da balkanlaşırsa, bu uzun dönemde ABD ve AB’nin işine gelecek ve ciddi jeopolitik sonuçlar doğuracaktır. Libya’daki olaylardan komşu bütün Kuzey Afrika ülkeleri sarsılacaktır. Batı Afrika ve Orta Afrika da istikrarsızlaşacaktır. Libya ve Çad’daki kabile hudutları Nijer, Cezayir ve Sudan gibi ülkelere kadar taşar. Libya’daki kargaşanın Avrupa’da ve küresel enerji konusunda çok önemli etkileri olacaktır. Libya’daki olaylar daha şimdiden, Kuzey Kutup Dairesi ve oradaki enerji kaynaklarını kontrol etmedeki güdüyü doğrulamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır bile.[15] Kaddafi’nin sonu ne olacak Muhtemelen Kaddafi’nin hükümetten inişi Tunus’taki Bin Ali ya da Mısır’daki Mübarek gibi şanslı olmayacaktır. Kaddafi için sığınma yeri bulmak pek kolay olmayacaktır. Genelinde, öteki hükümetler Kaddafi’ye bir yükümlülük olarak bakarlar. Arap diktatörlerinin sığınma yeri Suudi Arabistan büyük bir ihtimalle Kaddafi’ye sığınma hakkı tanımayacaktır. Libya ile Suudi Arabistan’ın arası açıktır. Kaddafi ayrıca Lübnan’da bir soruşturma kapsamında aranmaktadır. Genelinde Kaddafi’nin İran Körfezi’ndeki Petrol Şeyhlikleriyle arası gergin ve olumsuzdur. İran Körfezi’nde hiçbir yerde ona sığınma yoktur. Genelinde Arap hükümetleri onu misafir etmekten de korkacaklardır. Kendisini halkın şampiyonu olarak tanıtma çabalarında pek çok Arap diktatörüne sövmüştür. Ancak, şunun da söylenmesi gerekir ki, Kaddafi’nin Arap Birliği toplantılarında Filistin ya da Irak hakkındaki sözleri öteki Arap diktatörlerin söylediklerinden çok daha fazla rağbettedir. Latin Amerikalı, Avrupalı ya da eski-Sovyet ülkelerinden birinin de ona sığınma hakkı vereceği olası değildir. Kaddafi’nin sığınma arayacağı muhtemel bir yer Afrika’da Sahra çölünün güneyindeki bir ülke olabilir. Kaddafi’nin seçenekleri sınırlı olduğu gibi, hükümette kalmakta da ısrarlıdır. Ufukta bir iç savaş belirmektedir. Libya’yı sakince bırakıp gitmesi olasılığı düşük olup, muhakkak ki ABD ve müttefikleri de bu senaryoyu düşünmüşlerdir. 23-24 Şubat’ta Libya’daki en büyük üç kabilenin (Werfala, Tarhuna ve Wershfana) liderleriyle toplanarak onlardan destek aramıştır.[16] Kendi kabilesi Kaddafa onu desteklemekte ve aynı zamanda Madarha ve Awlad Slieman kabilesi de göründüğüne bakılırsa Kaddafi yanındadır.[17] NATO müdahalesi tehditleri ve ABD ve AB’nin Libya’yı kontrolleri Libya yıllardır Pentagon’un hedefindeydi. NATO’nun en yüksek askerî komutanlığını yapmış emekli General Wesley Clark’a göre, Taliban kontrolündeki Afganistan’dan sonra işgal edilecek ülkeler listesinin başında Libya vardı. Bu listede ayrıca, Irak, Somali, Sudan, Lübnan, Suriye ve sonuncu olarak İran da var. Clark’ın kendi sözleriyle: “Birkaç hafta sonra (Pentagon’daki yüksek rütbeli bir askerî komutanı) görmeye geri geldim ama o zamanlar Afganistan’ı bombalamaya başlamıştık bile. Ona, ‘Irak’la hâlâ savaşa girecek miyiz?’ diye sordum. Bana, ‘Ohoo, ondan da beter’ dedi. Masasının üzerine uzanarak bir kağıt aldı eline ve “Bu daha yukarıdan (Savunma Bakanı’ndan) şimdi geldi, bugün. Gelecek beş yıl içinde nasıl 5 ülkeyi ele geçireceğimiz yazılı bu raporda. Irak’la başlayacağız, sonra Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve İran’la bitireceğiz.”[18] Listedeki bütün ülkeler dolaylı ya da dolaysız bir şekilde saldırıya uğramışlar ve bunlar içinde yalnızca Suriye ve İran dışındaki hepsi ABD’ye ya da müttefiklerine boyun eğmişlerdir. Tekrar etmek gerekir, istisnalar sadece Suriye ve İran’dır. Lübnan’da ABD kısmî kazanç sağlamış ama Hariri başkanlığındaki 14 Mart İttifakı’nın gerilemesiyle o da gerilemektedir. Libya, 2003’te Bağdat’ın ABD ve İngilizlere düşmesinden sonra resmî anlaşmayla somutlanan Washington’la gizli müzakerelere 2001’de başlamıştır. Hâlbuki ABD ve müttefikleri Libya’nın enerji sektöründeki etkilerini hep artırmak ve Libya’nın engin varlığını ele geçirmek istemişlerdir. Bunun üzerini en iyi örtecek olan ise bir iç savaştır. Libyalılar insani müdahale bahanesine uyanık olmalı Libya halkının sıkı bir savunma durumuna geçmesi gerekmektedir. ABD ve AB’nin iki tarafı da desteklediği açıktır. ABD ve AB Arap Dünyası’ndaki halkların dostu değiller. Bu durumda, ABD askeri araç-gereç konusunda Kaddafi’yi desteklerken, aynı zamanda “muhalefeti” de desteklemektedir. Eğer, adlarına Batı denen hükümetler demokrasi konusunda ciddilerse, özellikle enerji sektöründe, Libya ile iş bağlarını 2011’den önce koparırlardı. Hem Washington hem de Brüksel muhalefet güçleriyle ortaklık yaparak onları kendi taraflarına çekebilirler. Kaddafi’yi desteklediler ama Tunus’taki Bin Ali ya da Mısır’daki Mübarek gibi onu kontrol etmiyorlar. Libya tamamen bambaşkadır. Washington’un ve Brüksel’in hedefi Libya üzerindeki kontrollerini ya rejim değişimi ya da bir iç savaşla güçlendirmektir. “Kaddafi’ye karşı muhalefet eylemleri” güçlüdür ama güçlü bir “muhalefet hareketi” yoktur. Bu iki şey birbirinden farklıdır. Ayrıca, içinde yoz rejim yetkililerinin de bulunduğu Kaddafi’ye karşıt koalisyonun yapısından dolayı bir demokrasi garantisi de yoktur. Şimdi, Yugoslavya ve Irak’a yapılan şekilde bir “insani müdahale” konuşulmaktadır. Libya üzerinde bir “uçuş yasaklı” bölgeden de bahsedilmektedir. Bir NATO askerî müdahalesi de konu edilmektedir. Bu konuşulanların ardındaki amaç insancıl olmayıp bir işgalle sonuçlanabilecek dış müdahaleleri haklı göstermek içindir. Eğer bu gerçekleşirse, Libya işgal altında bir ülkeye dönüşecektir. O zaman kaynakları yağmalanacak, zenginlikleri de özelleştirilecek ve aynı Irak’ta olduğu gibi yabancı şirketler tarafından kontrol edilecektir. Bugün Libya ve Arap Dünya’sında Ömer Muhtar ve Selahaddin’in ruhları çok canlı ve etkindir. Kaddafi ve oğullarını def etmek tek başına çözüm değildir. Libya’daki tüm yozlaşmış hükümet sistemi ve siyasî kültür toptan sökülmelidir. Ancak, aynı zamanda, Libya’da yabancı parmağı ya da kontrolünün kök kazanması da engellenmelidir. Eğer Libya halkı harekete geçer ve sorunlara sadık kalırlarsa bunlar gibi oyunlara karşı mücadele edebilirler. * Mehdi Darius NazemroayaOrtadoğu ve Orta Asya üzerine uzmandır. Küreselleşme Üzerine Araştırma Merkezi üyesidir. Mehdi Darius Nazemroya Notlar Kaynak : sendika.org
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|