|
Savaşın Arka YüzüKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 26 Şubat 2011 14:44:37 Boyalı Kuş'ta Kosinski 2. Dünya Savaşı yıllarının Polonya'sını, Polonya köylülerini on yaşındaki bir çocuğun dünyasıyla ele alıyor. Savaştan etkilenmemesi için yaşlı köylü bir kadına emanet edilen erkek çocuğun başına neler neler gelir bu kadının ölümünün ardından. Polonya köylüleri hep sarışın, bu çocuk ise siyah saçlı ve kara gözlü. Çocuğu çingene ve Yahudi sanırlar. Kendilerine uğursuzluk getireceklerine inanırlarken, bir yandan da Alman askerlerinin Yahudi ve çingeneleri saklayanları öldürmelerinden korkarlar.
7 – 13 Şubat, 2011 7 Şubat, Pazartesi Şiir yıllıkları hangi ülkede bizdeki kadar çoktur? Almanya’da bir yıllık var otuz yıldır iki yılda bir değişen şair ve yayıncı desteğiyle çıkan. Bu zor ve sıkıntılı işe heveslenen başkaları çıkıp da şiir ortamını sulandırmıyor. Bizde hem para kazanma ve hem de iktidar olma aracı olarak kullanılıyor şiir yıllıkları. Bir de sevmediklerini, kızdıklarını yıllığa almamakla cezalandırma yolunu da seçiyor yıllığı hazırlayan hazımsız, ham şairler. Yakınlarına, yolu belli olmayan genç şairlere övgüler düzmeyi ve onların kötü şiirlerini göklere çıkarmayı da bir marifet sayıyor bu tür yıllık hazırlayıcısı, parsacı şairler. Şiir, şair enflasyonuna yıllık enflasyonu da eklenince şiir ortamımızın vay haline! 8 Şubat, Salı Berlin’e geleli bugün 31 yıl oldu. 1980 Şubat’ında gelmiştim. Sanıyorum cumartesiydi. 5 Şubat’ta Sanat Sevenler Derneği’nde Azer Yaran, Ali Cengizkan, ben, Ahmet Telli, Metin Altıok, Türkiye Yazıları yayınları arasında şiir kitabı çıkanlar, bir imza gününde birlikte olmuştuk. Faşistlerin baskısı, kıyımı altında kan dökülüp duruyordu. Berlin’deki ağabeyimin desteğiyle yurtdışına çıkıp doktora yapmaya karar verdim. Bunu imza gününe katılan arkadaşlarıma söyleyemedim o gün. Ülkemden kaçmak gibi algılansın istemiyordum ama biraz da öyle düşünüyordum; kaçmak istiyordum ülkemdeki kıyımdan. Korkuyordum öldürülmekten, başıma bir şey gelmesinden. Çıkış o çıkış ve doktora yapamadım ama öğretmen olarak 30 yıl aralıksız çalıştım. Kulak çınlamamla ne yapacağımı bilmeden de malulen emekli olup Ayvalık’ta sakin bir yaşam sürmek istiyorum. Gurbetin yazılacak çok yanı var. Benim Berlin’imi yazacağım, sıra ona geldi. 9 Şubat, Çarşamba Berlin Film Festivali, 61. kez ve dünya sinemasının kalbinin 10-20 Şubat tarihleri arasında, attığı yer olacak. Marlene- Dietrich alanı, Berlinale Palast, Martin-Gropius-Bau’daki sinema marketi ve ülkelerin, yapımcıların standları... dolup dolup taşacak. Sinema meraklıları şimdiden uzun kuyruklar oluşturmaya başladılar bilet gişelerinin önünde. Dünya sinemasının yıldızları kırmızı halıdan yürüyerek halkı selamlayacak ve filmlerini halkla birlikte izleyecekler. Bu yıl Yasemin Samdereli’nin Almanya’ya Hoşgeldiniz filmi yarışma dışı gösterilecek. Almanya’ya gelişin, konuk işçi oluşun ellinci yılı ve bu film göç tarihini ele alıyor. Seyfi Teoman’ın filmi ise Bizim Büyük Çaresizliğimiz yarışma bölümünde jürinin karşısına çıkacak. Yavuzer Çetinkayalı, Onat Kutlarlı... film izlediğim günleri hiç unutmuyorum. Anılar, unutulmaz film kareleri, davetler, Viyana Kahvesi’ndeki iki film arasında içilen kahveler... dışarının soğuğunu, yağmurunu, karını unutturan sıcaklıklar... 10 Şubat, Perşembe Fikret Hakan, nasıl da önemli bir sinema oyuncusu benim gözümde! Onun başka bir özelliği de yazar olması. Şiirler, öyküler, romanlar yayımladı. Bir de1914-1996 yılları arasını kapsayan Türk Sinema Tarihi araştırması var. Bu son kitabı edinemedim ama Gece Limanı romanını edindim, okuyorum. Onun görsel ağırlıklı enfes anlatımı beni sardı. Denizci Zeynel, hayat kadını Rosa, kader kurbanı Miço, bar sahibi Yolanda... bir kıyı kasabasının atmosferi içinde farklı dünyalar sunuyor okura. Ortak yazgılarına sığınıp yer yer birbirlerinden koparak, daha çok da birbirlerine kenetlenerek yaşayıp gidiyorlar kendi dünyalarını. Kaygıları, aşkları ve geçmişleriyle bizimle de birlikte oluyorlar. Roman dili son derece başarılı ve karakterlerinin duruşu sağlam Fikret Hakan’ın. Mutsuz insanların dünyasını sinema gerçeğiyle, sinemacı / oyuncu / yönetmen bakışıyla ele alıyor Fikret Hakan. “Yaşamın uzak kıyılarını keşfetmeye istekli, güzeller güzeli Rosa ile hayatı ıssız bir liman gibi yaşayan Zeynel’in hikâyesi.” 11 Şubat, Cuma Yeni kitaplar geldi, dünyalar benim oldu. Gurbet dar gelmeyecek bir süre bana. Lâle Müldür’ün yeni şiirlerinin yer aldığı Siyah Sistanbul’u (YKY), Ahmet Özer’in de yeni şiirlerinden oluşan Bir Şehrin Boynundayız’ı (YKY), Nezihe Meriç-Orhan Suda mektuplaşması Aix-Londra-İstanbul Mektupları (YKY), Zeynep Uzunbay’ın yeni şiirlerinin yer aldığı Geri Dönüşüm (Yasakmeyve / Komşu Yayınları), Polonyalı yazar Jerzy Kosinski’nin Boyalı Kuş ve Adımlar (e yayınları) romanları, Kitap-lık dergisinin şubat sayısı ve Şiir Yıllığı 2010 (YKY). Daha ne olsun? 12 Şubat, Cumartesi Günlüklerimi toparladım; Kardeş Günlükler’i. Günlük yazmaya kulak çınlamamla başlamışım ve sürdürmüşüm çeşitli kliniklerde yattığım günlerin dökümüyle. Sonra Berlinale, Paris, Kıbrıs, Ayvalık günlerimi yazmışım gün gün. Günün izi bırakan anlarını, görüntülerini not etmişim kısa kısa geriye dönüp baktığımda. Şiirlerle, okuduğum kitaplara da beslenmiş günlerim, günlüklerim. Bunları yayımladım da. Ayrıca daha çok şiir kitaplarını ele alan yazılarımın da bir günlük gibi okunabileceğini düşündüm ve onları da ekledim Kardeş Günlükler’in yanına. Dizelere, imgelere, şiirlere, kitaplara... sarınarak sürdürülen okuma serüvenlerimin dökümü ikinci bölümde yer alıyor. Dosyanın adı Günlük Bahçesi oldu. Bir daha gözden geçireceğim dikkatle okuyarak. Bakalım birbirleriyle uyuşuyor mu, iyi anlaşıyorlar mı bu günlükler, göreceğim. 13 Şubat, Pazar Boyalı Kuş’ta Kosinski 2. Dünya Savaşı yıllarının Polonya’sını, Polonya köylülerini on yaşındaki bir çocuğun dünyasıyla ele alıyor. Savaştan etkilenmemesi için yaşlı köylü bir kadına emanet edilen erkek çocuğun başına neler neler gelir bu kadının ölümünün ardından. Polonya köylüleri hep sarışın, bu çocuk ise siyah saçlı ve kara gözlü. Çocuğu çingene ve Yahudi sanırlar. Kendilerine uğursuzluk getireceklerine inanırlarken, bir yandan da Alman askerlerinin Yahudi ve çingeneleri saklayanları öldürmelerinden korkarlar. Köyden köye zar zor birilerinin yanına sığınan çocuğun gördüğü işkencenin, yediği dayağın, kötü muamelenin haddi hesabı yok. Yoksul köylülerin dünyasının yalınlığı ve cinlerle, kötü ruhlarla, doğa olaylarıyla sarmaş dolaş yaşamları beni farklı dünyalara alıp götürdü. Savaşın arka yüzünde yaşananları gözler önüne seren bu kitap 1968’de dilimize kazandırılmıştı. Ben Boyalı Kuş’u 43 yıl sonra okuyorum. Savaşlar bitmediğine göre, bu kitapta yaşananlar da tükenmedi demektir.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|