|
|
Eğitimde yaradılışçılığın tehlikeleriKategori: Raporlar | 1 Yorum | Yazan: A Yorum | 27 Ekim 2007 12:00:45 Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) 17 Eylül 2007 tarihli oturumunda 'Eğitimde Yaradılışçılığın Tehlikeleri' başlıklı rapor ve ona bağlı karar tasarısı ele alındı.
25 aleyhte ve 3 çekimser oya karşın 48 lehte oyla kabul edilen kararlar çerçevesinde, 'akıllı tasarım' gibi çeşitli şekillerde karşımıza çıkan yaradılışçılığın, bilimsel verilere dayanmadığı ve bu nedenle okullarda okutulmasının doğru olmadığı kesin bir dille vurgulandı. Rapor ve ona bağlı kararda şu noktalara dikkat çekildi: l.Bu raporun amacı, inancı sorgulamak veya inanca karşı gelmek değildir, çünkü inanç özgürlüğü hakkı buna izin vermez. Amacımız, inanci bilim diye "yutturmaya" yönelik bazi eğilimlere karşıkamuoyunu uyarmaktır. İnancı bilimden ayırmak gerekir. Bunu bir husumet olarak değerlendirmemelidir. Bilim ve inanç bir arada varolmayı öğrenmelidir. Bu bilime ve inanca karşı çıkma sorunu değildir; fakat inancın bilime karşi çıkması kesinlikle engellenmelidir. 2.Bazı insanlar için yaradılışçılık, dini bir inanç olarak, yaşama anlam katar. Ne var ki Parlamenterler Meclisi, eğitim sistemimiz içinde yaradılışçı fikirlerin yayılmasının olası zararlı etkilerinden ve demokrasimiz için sonuçlarından kaygı duymaktadır. Eğer dikkatli olmazsak, yaradılışçılık, Avrupa Konseyi'nin en önemli yükümlülüklerinden biri olan insan haklarina yönelik bir tehdit haline gelebilir. 3.Türlerin doğal seçilim yoluyla evrimini reddeden yaradilişçilik, uzun süre bir Amerikan olgusu olarak görülüyordu. Bugün yaradılışçı fikirler Avrupa'ya sızmaya çalışıyor ve bu fikirlerin yayılması Avrupa Birliği'ne üye pek çok ülkeyi ilgilendiriyor. 4.Günümüzün yaradılışçılarının -Hıristiyan veya Müslüman- başlıca hedefi eğitimdir. Yaradılışçılar fikirlerinin okul bilim müfredatnıa girmesini istiyorlar. Ancak yaradılışçdık bilimsel bir disiplin olma iddiası taşımamaktadır. 5.Yaradılışçılar, bilginin bazi kısımlarının bilimsel niteliğini sorgularlar ve evrimin yalnızca bir açıklama olduğunu ileri sürerler. Bilim adamlarını, evrim kuramını bilimsel olarak doğrulamak için yeterli miktarda kanıt bulmadıkları gerekçesiyle suçlar. Aksine, kendi ifadelerinin bilimsel olduğunu savunurlar. Bu iddialarin hiçbiri nesnel analizlerle desteklenmemiştir. 6.Doğa, evrim, kökenimiz ve evrendeki konumumuz ile ilgili yerleşik bilgi dağarcığımıza meydan okuyan bir düşünce şekli ile karşi karşıyayız. 7.Çocuklanmızın kafasında inançları ve bilimi nereye oturtacakları konusunda ciddi bir karmaşa riski belirmiştir. "Her şey eşittir" tavrı bir hoşgörü belirtisi gibi görünse de, aslında tehlikelidir. 8.Yaradılışçılığın birbiriyle çelişen pek çok yönü vardır. En sonuncusu olan "akilli tasarim" fikri, yaradılışçılığın daha rafine edilmiş bir şeklidir. Ancak kurnazca devreye sokulan akilli tasarim, bilimsel bir yaklaşım olarak sunulduğu için daha büyük bir tehlike oluşturur. 9.Meclis sürekli olarak ve inatla bilimin temel alınması gerektiğini vurguluyor. Bilim sayesinde yaşam ve çalışma koşulları büyük ölçüde düzeltilmiş ve gelişmiştir. Ayrıca bilim ekonomik, teknolojik ve sosyal gelişmelerde de çok büyük bir rol oynamıştır. Evrim kuramı gökten inmiş tanrısal bir bildiri (vahiy) değildir, tümüyle gerçeklere dayanır. 10.Yaradılışçılık, bilimsel bir temele oturtulduğunu iddia eder. Aslında yaradılışçılar fikirlerini savunurken üç yöntemden yararlanır. Tümüyle dogmatik iddialar bilimsel alıntıları çarpıtarak ve genellikle çarpıcı fotoğraflar eşliğinde kullanmak az tanınmış ve genellikle bu konularda uzman olmayan bilim adamlarının görüşlerine yer vererek destek sağlamak Yaradılışçılar bu yöntemlerden yararlanarak bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayanların beyinlerine kuşku tohumlarını eker. 11.Evrim yalnızca insanların ve toplumlann evrimini ilgilendiren bir konu değildir. Bu kuramı reddetmek toplumun gelişmesinde çok ciddi sonuçlar doğurur. Eğer evrim reddedilseydi AIDS gibi enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele etmek için yapılan tıbbi araştırmalar mümkün olmazdı. Ayrica evrim mekanizmaları anlaşılmamış olsaydı, biyo çeşitlilik ve iklim değişikliği ile ilgili risklerin farkına varamazdık. 12.Modem dünyamız çok uzun bir tarihe sahiptir. Bu tarihte bilim ve teknolojinin gelişimi çok önemli bir yer tutar. Ancak bazılarının bilimsel yaklaşımı hâlâ tam olarak anlaşılmamıştır. Bu bilgi eksikliği köktendincilik ve aşırı akımların beslendiği bir kaynak haline gelmiştir. Bilimin tümüyle reddi insan haklarina yöneltilmiş en tehlikeli tehditlerden biridir. 13.Evrime ve evrim savunucularına karşi savaş açanlar çoğunlukla aşırı dincilerdir. Bu kişiler aşırı sağkanat siyasi akımlarla işbirliği içindedir. Yaradılışçı akımlar gerçek bir siyasi güce sahiptir. Ayrıca pek çok kereler tanık olunduğu üzere, yaradılışçılığı en şiddetli şekilde savunanlar demokrasiyi teokrasiye dönüştürmeye hazırdır. 14.Tek tanrılı dinlerin önde gelen temsilcileri çok daha ılımlı bir yol izlerler. Ömeğin Papa Benedict XVI, insanlığın evriminde bilimin rolünü över ve evrim kuramının "varsayımdan öte" olduğunu kabul eder. 15.Temel bilimsel kuram olarak evrim ile ilgili tüm olguların öğretilmesi, toplumumuzun ve demokrasimizin geleceği için çok kritik bir rol oynar. Bu nedenle, evrim kuramı, bilimsel olarak yanlışlanmadığı sürece, başta bilim derslerinin içeriği olmak üzere müfredatta sağlam bir yer edinmelidir. Evrim her yerde karşımıza çıkar. Orneğin antibiyotikleri gerekli gereksiz kullanmak, dirençli bakterilerin oluşmasına zemin hazırlarken, böcek öldürücü ilaçların gereğinden fazla kullanılması böceklerin mutasyon geçirip ilaçlardan etkilenmemesine yol açar. 16.Avrupa Konseyi kültür ve din ile ilgili derslerin öğretilmesinin öneminin bilincindedir. İfade özgürlüğü ve kişisel inanç adına yaradılışçı fikirler kültürel ve dini eğitime ilave olarak okutulabilir. Ancak bunların bilimsel bir saygmlık talebi olamaz. 17.Bilim, aklı sistematik bir yapıya kavuşması için eğitir. Bilim olguların niçin olduğunu değil, nasıl olduğunu açıklar. 18.Yaradilışçıların giderek artan etkisinin nedenleri araştırıldığında, yaradılışçılık ve evrim arasındaki savunmaların entelektüel tartışmaların ötesine geçtiği görülür. Eğer dikkatli olmazsak Avrupa Konseyi'nin önemle üzerinde durduğu değerler, yaradılışçı köktendincilerin tehdidi altına girer. Dolayısıyla Konsey'in parlamenterleri çok geç olmadan önlem almalıdır. 19.Parlamenterler Meclisi, üye ülkelerin eğitim yetkililerini şu konularda dikkatli olmaya çağırıyor:
20. Meclis, Avrupa Konseyi'ne üye 27 ülkenin bilim akademilerinin Haziran 2006 tarihinde evrimin okutulmasına ilişkin deklarasyonu imzalamasını büyük bir memnuniyetle karşılarken, bu deklarasyonu henüz imzalamamış olan bilim akademilerini de imzaya davet ediyor. TÜRKİYE'DE YARADILIŞÇILIK AKIMI Başta Türkiye, Fransa, İsviçre Belçika, Polanya, Rusya, İtalya, Yunanistan, Ingiltere, Hollanda, İsveç, Almanya, Ispanya'dan örneklerin yer aldığı raporda, Lüksemburg'un eski eğitim bakanı olan raportör Anne Brasseur, oylamadan sonraki açıklamasında yaradılışçı fikirlerin Avrupa'da kendisine zemin bulmaya çalıştığına ve bu fikirlerin yayılmasının pek çok Avrupa Konseyi ülkesini etkilediğine dikkat çekti. Hıristiyan yaradılışçılığının yanı sıra artık Müslüman yaradılışçılığının da giderek etkin bir hale geldiğini ileri süren Brasseur, bu alanda Türkiye'de yaradışçılık fikirlerini yayamaya çalışan Harun yahya'nın (gerçek adı Adnan Oktar) Fransa, İsviçre, Belçika ve İspanya'da Yaradılış Atlası aracılığı ile propaganda yaptığını ileri sürüyor. Müslüman ülkelerin içinde resmi olarak laikliği savunan birkaç ülkeden biri olan Türkiye'nin İslam bilimsel yaradılışçılığın beşiği olduğunu iddia eden Brasseur, Türkiye'de ders kitaplarında yaradılış fikirlerinin yer aldığına dikkat çekiyor ve lise öğrencilerinin %75'inin evrim kuramına inanmadığını belirtiyor. Brasseur Türkiye'de Yaradılışçılık başlığı altmda yaptığı açıklamada şu bilgileri veriyor: "Gerçek adı Adnan Oktar olan Harun Yahya (Adnan Hoca olarak bilinir) bu akımm en sembolik isimlerinden biri. 50 yaşlarında olan Harun Yahya, 20 yıldır yaradılış veya din ile ilgili çalışmaları kitap haline getirip, basıyor. Global adlı bir yayınevinin de sahibi olan Harun Yahya, 1991 yılında kısa adı BAV olan bir bilim ve araştırma vakfı kurdu. Kuruluşundan bu yana BAV, Türk eğitim sisteminden evrim ile ilgili tüm ifadelerin ders kitaplarından çıkartılması için sıkı bir şekilde çalışıyor. Ayrıca Türkiye'nin belli başlı yerleşim merkezlerinde yaradılışçıhk ile ilgili konferanslar düzenliyor. BAV'ın Amerikan Yaradılış Araştırmaları Enstitüsü (American Institute for Creation Research - ICR) ile yakın ilişkisi olduğu düşünüyorum." "Harun Yahya'nm en son çalışması,'Yaradılış Atlası' Aralık 2006 tarihinde piyasaya çıktı. Yedi ciltlik serinin ilki olan 772 sayfalık kitap, özetle Darwin'in evrim kurammı çürütmeyi hedefliyor. Kitabın çıkarttığı sonuç şu: 'Yaradılış bir olgudur' ve 'evrim bir aldatmacadır'. Dahası, yazar kesin bir dille 'Darwinizm ile faşizm ve komünizm gibi ellerine kan bulaşmış ideolojiler arasmda bir ilişki vardır ve ben bu ilişkiyi kınıyorum' diyor. 2007 yılmm başlarmda Yahya bu atlası Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerine dağıtmak için bir saldırı başlattı. "Yahya'nın bu saldırılarına karşı Türkiye'de bazı hareketler de göze çarpıyor. 1998 yılında Yahya'nm eleştirilerine cevap vermek ve evrime yöneltilen saldırılara karşı kamuoyunu uyarmak için bir komisyon kuruldu. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ve TÜBİTAK da evrim kuramının yanında yer alarak bu karşı akımı önlemenin yollarmı arıyor." YARADILIŞ ATLASI DİGER AVRUPA ÜLKELERINDE FRANSA- 2007 yılırıın başlarında yaradılışçı Harun Yahya "Atlas of Creation" adlı yaradılış atlasmı çok sayıda Fransız okuluna ve araştırma merkezine gönderdi. Tepki olarak Eğitim Bakanı Gilles de Robien, "Bakanlığın belirlediği müfredat ile uyuşmadığı için okullarda okutulamaz" kararı verdi. Paris Üniversitesi IV'den Evrim Biyoloğu Herve Le Guyader, atlası incelemek üzere bakanlık tarafından görevlendirildi. Kitabın daha önceki Anglosakson kökenli yaradılışçı çalışmalardan daha tehlikeli olduğuna karar veren Guyader, "Bu kitap ilgi çekici resimleri ve parlak baskısı ile yetersiz bilgiye sahip kişileri etkileyebilir. Ayrıca kitabın bilimsel içeriği son derece yetersiz" diyor. Atlas ayrıca çok sayıda gazeteciye de gönderildi. Fransa'daki İslami örgütlerin Yahya'nın atlası ile ilgili görüşleri genellikle evrimin İslam dini ile çelişmediği yönünde. Fransız Müslüman Konseyi adlı kuruluşun başkanı Dalil Boubakeur, "Yahya'nın bu girişimi son derece zararlı. Biz evrimin bilimsel bir olgu olduğunu kabul ediyoruz" diyor. Şubat 2007'de Le Monde'un söyleşi yaptığı sosyolog Malek Chebel ise "Islam hiçbir zaman bilimden korkmamıştır. Atlas Türkiye'deki aşırı sağcılara yakın bir örgütün ürünüdür" diyor. İSVİÇRE-Mart 2007'de yaradılış atlası, ülkenin Fransızca konuşan bölgesindeki çok sayıda okula gönderildi. Cenevre Kantonu yetkililerinden Georges Schürch, bu kitabın titiz bir incelemeden geçirilmeden okullarda okutulmasının mümkün olmadığını söylüyor. Ayrıca Eğitim Bakanlığı'ndan Jacqueline Horneffer, "Kitap geçerli bilimsel kuramlara yanıt vermiyor ve ayrıca laik ve dini eğitimin ayrılık ilkesine ters düşüyor" diyor. BELÇİKA- Fransa'dan sonra Mart 2007 tarihinde atlas bu sefer de Belçika'daki okullara gönderildi . Sosyal Gelişme ve Eğitim'den sorumlu bakan Marie Arena şu uyarıda bulundu: "Tüm öğretmenler bu belgelerin yaydığı değerlere karşı uyarılmalı ve bu kitabın öğrencilerin eline ulaşması engellenmeli." İSPANYA- Fransa'dan bir ay sonra Yahya'nm atlası Barselona Universitesi ndeki biyoloji bölümüne gönderildi. KARAR BAĞLAYICI MI? AKPM kararları bağlayıcı değil ama bu hiçbir gücü yok anlamma gelmiyor. Eğer bir ülke AKPM kararlarına ısrarla uymazsa parlamentodan -atılabiliyor. Bu durum bir sürü sorunu da beraberinde getirebiliyor. Ülkenin AKPM üyeliği sona ererken, Avrupa Konseyi üyeliği de askıya alınıyor ve söz konusu devlet bu durumda üye olmanın maddi ve siyasi avantajlarını kaybediyor. Derleyen: Reyhan Oksay İslam ve Evrim Prof. Dr. Aslı Tolun Avrupa Konseyinin bu kararının ülkemizdeki ders kitaplarındaki yanlışların düzeltilmesine vesile olmasını umuyorum. Bilim derslerinde yalnızca bilim öğretilmesi gerekir. Ayrıca, bilim ile dini birbirine ters gibi gösterme yalnızca bilime değil, dine de zarar verir. Ama en büyük zararı toplum görüyor; çünkü akılcı düşüncenin yerleşmediği bir toplum ilerleyemiyor. Bilim, tarih boyunca dincilerin saldırısına uğramıştır. Dünyanın düz olmadığı, hem güneşin hem kendi etrafında döndüğü savları kilise tarafından şiddetle red edilmişti. Kilise uzun zaman evrime de çok karşı olduysa da, sonunda papalar evrimi kabul ettiler. Ama başka kuruluşlar evrime saldırıyı sürdürmekteler. İşin tuhafı, İslamın evrimle bir sıkıntısı olmamasına karşın, son yıllarda hıristiyanların evrim karşıtlığı Türkiye'ye ithal edilmiştir. Örneğin Iran Islam Cumhuriyeti politikacıları İslam dininin evrime karşı olmadığını ve ülkelerinde derslerde evrim okutulduğunu açıkça beyan etmektedirler. Üstelik, bilime saldırı hep sürmektedir. Bilim karşıtı savların hepsini kitaplara almayı MEB düşünüyor mu? Politikacılar evrimin "sadece bir kuram (teori)" olduğunu ileri sürmekteler. Kuram, tüm bilimsel süzgeçlerden geçerek doğruluğu kanıtlanmış savlara denir. Avrupa'da evrime en az inanan ulusun Türkler olmasının nedeni, genel eğitim düzeyinin düşüklüğü kadar, eğitimin bilimsel temellere dayandırılmamasıdır. Geçen yıl yüzlerce bilim insanımız, öğretim üyesi, imza toplamış ve yaratılış öyküsünün bilimmiş gibi okullarda öğretilmesinin yanlış olduğunu duyurmuş ancak MEB bunu dikkate almamıştı. Umarız Avrupa Konseyininkini alır. Ama insan düşünüyor da, hataların düzeltilmesi sadece Avrupa'nın kafamıza vurmasıyla mı olacak? Ne kadar üzücü...
Yorumlaraykutyazgan
{ 28 Ekim 2007 12:09:26 }
benim dikkatimi çeken, harun yahya`nın (adnan hoca) yaradılış atlası ismindeki yedi ciltlik kitabını yavaş yavaş avrupadaki bütün ülkelerin okul ve universitelerine göndererek evrim kuramının aksine bir iddia olan yaradılışçılığa (akıllı tasarım) zemin hazırlaması.
Diğer Sayfalar: 1. bunun farkında olan avrupa konseyi kitabın dağıtımına ve okutulmasına haklı olarak (yazıdaki gerekçeler çerçevesinde) şiddetle karşı çıkıyor. boyle bir karşı çıkmanın meclis tarafindan kaleme alınmış olması buraya kadar gayet normal. raporun okunmasından sonra benim dikkatimi çeken husus; adnan hoca gibi fetullah hocanın da ayni yöntemlerle; yani zorla değil fakat planlı ve sabırlı bir şekilde bilimin yerine dini ve inancı, eğitim mekanizmaları aracılığı ile sistematik olarak yayma çalışma ve gayretleri böyle bir faaliyetin bütün dünyaca laikliği benimsemiş bir iki islam ülkesinden bir tanesi olan türkiye`den yayılması ise son derecede çelişkili bir durum. yalnız türkiye'nin değil, sanırım bütün dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük tehlike sanırım bu. zira bir taraftan 'hilal' adnan'lar, fettullahlar'la kendi inanç sistemleri için bütün dünyada bir zemin hazırlarlarken bir taraftan da abd'de faaliyet gösteren "icr" kuruluşu da hıristiyanlığın kalkanı arkasından ayni propagandayı senelerdenberi sürdürmekte. bu da şunu gösteriyor: hac ve hilal'in asırlarca birbirleri ile ve kendileri ile yapmış oldukları anlamsız kılıç kalkan savaşları artık sona eriyor. her iki cephede kazanılacak ve işgal edilecek olan toprakların (ya da insanların) silahla değil sözle ve eğitimle olacağına karar vermiş.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|