A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Fazıl Say: Su, boğazımıza kadar yükseldi

Kategori Kategori: Söyleşiler | Makaleler | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Haberci | 14 Şubat 2011 19:10:28

Ünlü piyanist, 'Siyasi İslam fena şekilde üzerimize geliyor. Yavaş yavaş, su nefes alamayacağımız kadar yükselecek diye düşünüyorum bazen' diyor. Almanya'da övgüleri toplayıp tartışmalı açıklamalar yaptıktan sonra yurda dönen Fazıl Say, Radikal'den Cem Erciyes'le müzik ve politika konuştu. Ünlü piyanist, "Siyasi İslam fena şekilde üzerimize geliyor. Yavaş yavaş, su nefes alamayacağımız kadar yükselecek diye düşünüyorum bazen" diyor.

En son bir Alman gazetesinde sizin için “Lang Lang onun yanında yapmacık kalıyor” diye yazdılar. Her gün buna benzer yeni bir övgü alıyorsunuz. Dünya müzik çevreleri Fazıl Say’da en çok neyi seviyor?

20. yüzyılda kayıt teknolojisiyle gelişen mükemmeliyetçi çalışlar, Avrupa’nın seyirciyle buluşturamadığı avangardizmi, halkla müziğin ilişkisinde kopukluklar yaratan unsurlar oldu. Dünyanın çok ihtiyacı olan şey, eleştirileri göze alıp içtenlikle, özgünlükle, cesaretle müzik yapan yorumculardı. 90’lardan beri ben bunların en başını çekmekteyim. Besteci olarak da hepimizin anlayabildiği müzikleri yazanlar aranıyor. “Ben yazıyorum, benim bestem iyi, dinleyici de anlar, anlamazsa da anlamaz” düşüncesi egoistlik. Hem besteci hem piyanist de çok az var. 19. yüzyılda hep öyleydi ama sonra o yollar ayrıldı.

Alman gazetesindeki röportajda ‘Sansürleniyorum’ dediniz. Evet, Kültür Bakanlığı’yla aranız bozuk ama ‘sansür’ biraz abartılı bir söz değil mi?

Sansür kelimesi orada bir tek Metin Altıok Oratoryosu için geçerli. Öbürlerinin konser iptali filan oldu. Bütün bunları söyleyince ben Türkiye’yi şikâyet ediyor filan değilim. Çünkü bunları Türkiye’de de söylüyorum. Türkiye’deki gazetelerde çıkan röportajlarım da böyle.

Metin Altıok’la başlayan bir gerilim var. Bu, Kültür Bakanlığı’yla tekrar ediyor, İKSV’yle tekrar ediyor, 2010’la tekrar ediyor... Neden her defasında bu tür kurumlarla benzer sıkıntılar yaşanıyor?

İKSV’yle sıkıntılar kalkıyor. Metin Altıok’tan sonraki sekiz yıllık boşluğu kapatacağız. Devlet orkestralarıyla çalışamıyoruz, mümkün değil. Çünkü konserleri hediye etmem lazım. Konser hediye edeceksek, körler, sağırlar için, kimsesiz çocuklar için yardım amaçlı çalayım. 2010’la yaşadığımız İstanbul Senfonisi olayı bence skandal bir konu. Bütün bunlar aslında politik!

Yani Fazıl Say’ı bir hasım olarak gördükleri için mi yapıyorlar?

Evet, görmezden gelelim, elimizden geldiğince engelleyelim, onunla birlikte anılmayalım. Sevgisizlik, ilgisizlik, kültürsüzlük... Hepsinin bir araya gelmişi... Fazıl-AKP ilişkisi, olmayan bir şey.

Biliyorsunuz heykelleri yıkmak filan istiyorlar. Birileri galeri basıyor, birileri konser basıyor. Bu sadece benim başıma gelen bir şey değil. Herkes de ufak tefek kendi tepkisini veriyor. AKP’lilerin arkasında halktan bir destek olmasa buna, sanatçılarla bu kadar çatışmaya cesaret edemezlerdi. Tayyip Erdoğan’a “Ucube lan bu” dedirttirecek kadar cesaret sağlayan bir halk var arkasında. Kars’ta 23 kişiden 19’u yıkalım kararı alıyorsa, o zaten halkına güveniyor. Kendinde yanlış bir şey görmüyor, yoksa yapamaz.

Sonuçta halk desteği, demokratik açıdan kötü bir şey değil.

O zaman heykelleri yık, besteleri de çalma. İşte o zaman insan benim işim bitti burada diyor. Ben de yok ediliyorum diyorsun. Ben oraya geldim, o noktada duruyorum. Çok zor bir hayatım var, bestele, konser ver, savaş, yalnızlık... Bir yandan seslendirilmiş bir eserini internette savun, bir yandan da Hayyam’a üç saniyelik iyi bir şey eklemek için çırpın. Bana bu ülkede iyi bir yeri layık görmüyorlar.

O kadar kötü bir imajım var ki televizyona filan da çıkmıyorum fazla. Benim bir sponsorum filan da olmaz şu saatten sonra. Benimle adlarını yan yana getirmek istemezler.

Siz politik çıkışları olan bir sanatçısınız, müziğiniz ise politik değil. Kendinizi politik bir sanatçı olarak görüyor musunuz?

Sanatçının siyasetin üzerine yürümesiyle, siyasetin sanatçının üzerine yürümesi arasında bir bağlam farkı var. Nâzım politikti, Cumhuriyet’in üzerine yürüyor, komünizm istiyordu. Ama mesela Hayyam politik mi? Hayyam üzerine gelen bir şeye karşı kendi savunmasını yaratmış bir insandı, ben İslamın şusunu alıyorum, bunu almıyorum filan yapan ilk insandı; bin yıl önce. Camiye gitmiyorum, beş vakit de kılmıyorum, içkimi de içiyorum, sevgilim de var. Allah beni böyle yaratmış, varsın cehenneme koysun, beni yaratan da kendisi… filan diyen bir adam.

İşte hayatın siyasi tarafı mı senin üzerine geliyor, sen mi onun üzerine gidiyorsun arasında anlaşılmaz bir köprü var. Şu anki hayatlarımızda siyasi İslam fena şekilde üzerimize geliyor. Bu bir gerçek. Zamanla içki yasağı, başörtü filan derken yavaş yavaş nefes alamayacağın kadar su yükselecek gibime geliyor.

Benim eserlerimin sansürleniyor olması aslında küçük bir konu. Çünkü burada çalınmıyor, başka yerde çalınıyor. Bu o kadar derin bir acı değil, heykelinin dinamitle yıkılması daha derin bir acı bence. Ama arkalarında bunları destekleyen bir halk var işte...

AKP’yi desteklemeyenler de var, onlar ne olacak? Onlar yalnızlık duygunuzu azaltmıyor mu, umut vermiyor mu?

Veriyor, doğru söylüyorsunuz. Keşke yüzde 57’nin dışında kalan herkese de verse. Ama gittikçe de daralan bir alanın içinde olduğunu her geçen gün hissediyorsun.

Peki hiç bu tartışmalara girmeseniz, herkes ‘gurur kaynağımız’ filan diye size hayran olsa, sevse... Böyle bir hayat hiç aklınıza gelmiyor mu?

O zaman çaldığımız Beethoven da yavşak bir şey olurdu, bestelediğimiz Hayyam’ın da canına okumuş olurduk...

‘Alevi Dedeler Rakı Masasında’ adında bir beste yaptı

En son ne siparişler aldınız?

Berlin Senfoni Orkestrası’nın beş nefesli saz üyeleri, yani flüt, obua, klarnet, fagot, korno için bir nefesli sazlar beşlisi siparişi verdiler. Onu yazdım, adı ‘Alevi Dedeler Rakı Masasında’. O beş sazın her biri bir dedeyi canlandırıyor. Dedeler yarım saat boyunca rakı masasında hem demleniyor hem tartışıyor. Bunu Arif Sağ’ın anlattığı çok enteresan ve felsefi bir hikâyeden yola çıkarak yazdım. Hikâyedeki Alevi dedeler bir gece oturup Allah’ın 99 adını saymaya kalkar…

Bir de üç Türkçe , üç Almanca şarkıdan oluşan bir parça hazırlıyorum.Almanya’daki Schleswik Holstein festivalinde çalınacak. Almanca şarkılar Rilke, Türkçeler ise Turgut Uyar.


Hayyam, Alevi dedeler... nereden geliyor? Mesela Türkiye’de içki içilmesiyle ilgili bir sorun mu var?

Ben 25-30 gün boyunca Facebook’a Hayyam’ın dizelerini günde ikişer tane çaktım. Yani bir nevi kendini ‘Hayyamlaştırıyorsun’, bu öyle bir şey. Bu ‘doğuyu kullanıyor’ filan laflarından çok farklı bir durum.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

FadimeYilmaz { 18 Kasım 2011 06:26:03 }
Fazil Say cok begendigimiz, takdir ettigimiz ender sanatcilardan biri ama malesef tum gercek aydin, gercek vatanseverlere oldugu gibi onun da yeterince kiymeti bilinmiyor. Ustelik cok haksizlik yapiliyor. Sadece tepede suyun basini tutanlar degil, her gun biraz daha koyu cehalete suruklenen, kafasi orumceklenen halkimiz da oyle; iyiyi, kotuyu, egriyi, dogruyu birbirinden ayirmaktan aciz. Ne yazik ki Sayin Fazil Say'in dusuncelerine katiliyorum. Keske soyledikleri dogru cikmasa.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git