|
|
Taraf, bertaraf olur mu?Kategori: Medya | 0 Yorum | Yazan: A.Ulak | 23 Aralık 2010 11:48:18 "Dostlarımıza, 15 Aralık 2010 tarihinden itibaren internet girişlerimizi paralı yapacağız... Bunu dostluğa aykırı bir davranış olarak görmeyin lütfen... Şu anda ciddi biçimde nakite ihtiyacımız var... Ve internete abone olacak her okuyucumuzun katkısı bizim için önemli... Bu ülkede gerçek bir demokrasi mücadelesinin bedeli var ve biz bu bedelin nakit kısmını ödemekte şu sıralarda çok zorlanıyoruz. Umarız bizi yalnız bırakmazsınız..."
Bu duyuru, Aralığın ilk haftasından bu yana, Taraf'ın internet sitesinde yer alıyor ve söylendiği üzere, ayın 15'inden itibaren, buraya giriş paralı. Hatırlanacaktır, gazete yönetimi, geçtiğimiz dönemlerde de, sık sık parasızlıktan yakınmış, sürekli olarak, bir maddi yoksunluktan bahsetmişti. Alıntıda da görüyoruz, bu maddi yoksunluğun sebebi ise, demokrasi mücadelesi vermek ve bu mücadelenin ağır bir bedelinin olması imiş. Ne gibi bir bedel acaba, insan merak ediyor; Aydın Doğan'a, çalışanları, azıcık da olsa muhalif bir tavır takındığında, AKP tarafından kesilen vergi cezası gibi bir bedel mi acaba?.. Hoş, söylememek olmaz, bir dönem, böyle bir olay yaşanmış; yandaş basının diğer unsurlarının, Taraf'a verdiği desteği (kitap bastırma hadisesi) kesmesi ile gazete bir sıkıntı yaşamıştı; fakat, eski dost düşman olmadı ve "ortaklık", ilerleyen süreçte de devam etti. Ne de olsa danışıklı dövüş, her an, her şey yaşanabilir! Baştaki alıntıda duyurulan şeye dair, yorum yapmadan evvel, Taraf'ın ne tip, ne tür, ne çeşit, ne menem, ne ayak bir yayın olduğuna, kısa da olsa, bakmakta fayda var, diye düşünüyorum. Gazetenin en önemli adamı Ahmet Altan, yine önemli adamlarından Alper Görmüş, zaman zaman Etyen Mahçupyan; Taraf kurulmadan yaklaşık 1 yıl evvel, Nokta dergisinde buluşmuşlardı. Nokta, deyip geçmemek gerekiyor; ilerleyen süreçte, üzerine uzunca söz söylemek gereken bir yayındır ve o da, "operasyonel"dir. Derginin, Görmüş yönetmenliğinde çıkan ilk sayısının kapağı, birçok kişi mutlaka hatırlar, "Bu cephe başka cephe" idi. Sonrasında Gazi Mahallesi konu edildi. Ulusalcılık ve milliyetçilik tartışmaya açıldı. Solun Kürt sorununa dair bakışı konuşuldu vs. Fakat, solcuların kendini ifade edebildiği bir alan değildi Nokta ve orada, solculara söz söyletilip, peşinden bunların "neden yanlış olduğu", Sorosçu akademisyenlere anlattırılıyordu. Fakat, birçok solcu, bunu atlayıp, Nokta'nın sola alan açtığını sanıyordu. Her neyse, dergi, "nasıl olduysa", bir hafta, "darbe günlükleri bulduk" diye, heyecanla piyasaya sürüldü ve ardından yapılan baskınlar vs. derginin yayın hayatının sona ermesine yol açtı. Tabii burada, sorulabilir; gerçekten, Nokta, baskılara yenik düştüğünden mi, yoksa başka bir nedenden mi kapandı? Eğer öyleyse, bu neden, haftalık bir derginin, bazı şeylere yeterli gelmiyor oluşu olabilir mi?.. Nokta noktalanınca, çok değil beş altı ay sonra, gazetelerin reklam sayfaları, yepyeni bir gazetenin tanıtımı ile doldu. Taraf'tı bunun adı ve birbirlerine sırtlarını dayamış Alev Er ve Ahmet Altan, gülümseyen fotoğrafları ile, "demokrasi savaşımı"nın önemli bir unsuru olan gazetelerini müjdeliyorlardı. Gazete, çıktığı vakit, 1 liradan satılıyordu. 3 yıl öncesinden bahsettiğimiz düşünülürse, fiyatın ne kadar uçuk olduğu tartışma götürmez. Birkaç ay sonra, gazete, promosyon olarak, dvd vermeye başlamış; bilmiyoruz ama, belki de yeni okuyucular edinmişti. Peki, kimler yazacaktı burada? Katılım sıralarını göz ardı ederek, "seçkin" örnekleri sıralamak gerekirse; Murat Belge, Gökhan Özgün, Mithat Sancar, Ayşe Hür, Neşe Düzel, Yasemin Çongar, Etyen Mahçupyan, Orhan Miroğlu, Cemil Ertem, Alper Görmüş, Halil Berktay, Ümit Kıvanç, Ayhan Aktar, Melih Altınok, Sevan Nişanyan, Erol Katırcıoğlu, Nabi Yağcı, Oya Baydar, Roni Margulies, Ferhat Kentel, Evrim Alataş. Dikkat edilirse, bunların hepsi, hayatlarının bir bölümünde, kendilerini solcu olarak tarif edip sonradan cayan ve hala solcu olduğunu iddia ve beyan eden kişiler. İçlerinde birçok Sorosçu var ve bunlar, siyasal liberalizm dedikleri, "yeni dönem" faşizminin ısrarlı ve kararlı savunucuları, ayrıca, "yeni sol" teorisyenleri ve çığırtkanları. Ortak özellikleri, Türkiye'de burjuva devriminin yapılmayışından kaynaklı oluşan askeri vesayeti tasfiye edebilmek, bugün yaşanılan sıkıntıları giderebilmek için, dinci de olsa, sivil hükümetin, yani AKP'nin desteklenmesi; geri bir ideoloji olan Kemalizm'e karşı, sağcı-solcu herkesin seferber edilip, Türkiye'nin ikinci cumhuriyetine kavuşturulmasını söylemeleri. Tespitlerinin külliyen yanlış, saçma olduğunu defalarca söyledik; fakat ayrıca değinilmesi gereken şey şu: Bu kişiler ve modern dönem siyasetinin, haklı olarak, gayri-meşru ilan ettiği dinsel düşünce ve yapılanmalar, tarikat ve cemaatler; ülkemizdeki ulus devlet inşasının ve aydınlanma hareketlerinin en üst aşaması olan Kemalizm'i eleştirebilecek çapta ve de ideolojik doğrulukta mıdır? Bugün, ülkemizde Kemalizm'e eleştiri üretebilecek tek kesim sosyalistlerdir; zira, ondan ileri bir noktada duruyorlar. Bir devrimci oluşumun Cumhuriyet'i aşacak ölçüde büyük bir siyasi projesi ile, Aczimendi liderinin "rejim çökmüştür" tespiti, birbirine eşdeğer midir? Elbette ki değildir, ve fakat, birçok samimi sosyalist yapı da, bu soruya henüz doğru cevabı verememiştir. Bahsi geçen yazarların, klasik anlamda sosyalistlere duyduğu "teorik" ve pratik nefret de, ayrıca önemlidir. Bu da bize, Taraf'ın, Radikal İki'ye sığmayan, Birikim'le de yeteri kadar popülerleşemeyen liberal solun, ki ben artık solu kaldırdım, sadece liberal diyorum bu kesime, etkin ve popülist bir aracı olarak tasarlandığını, açıkça gösteriyor. Tabii, gazete sadece liberallerden müteşekkil değildi. Önder Aytaç, Emre Uslu gibi Fethullahçı Emniyetçilerin, herhangi bir siyasi sıfatın bile kendilerine çok geleceği açık olan R. O. Kütahyalı, Yıldıray Oğur gibilerinin de yeri vardı bu ekipte. Ve de unutmamak lazım ki, Mehmet Baransu; "ne hikmetse", memleketteki bütün alengirli mevzuların "belge"leri ona geliyor! Zaten bu belge meselesi, yukarıda söylediğim şeyin ardından, belki de ondan önce biçimde, gazetenin ikinci varlık sebebini teşkil ediyor. Sonradan Ergenekon diye anılan süreci başlatan, gecekondu baskınından birkaç ay sonra, o büyük operasyon dalgaları ile, koca bir halkın ikiye ayrılarak, şaşkınlıkla ve coşkuyla seyrettiği günlerden de birkaç ay evvel kuruldu Taraf, 15 Kasım 2007'de. Özellikle, ertesi senenin yaz dönemine gelindiğinde, artık her şey traji-komik, daha doğrusu pespaye bir hal almıştı. Baransu, sürekli yeni "belge"ler ele geçiriyor, bizleri "aydınlatıyordu". Neler yazılıp söylenmedi ki? Dursun Karataş, Veli Küçük'ün adamı çıktı; Deniz Baykal Ergenekoncu ilan edildi: Bedrettin Dalan, örgütün lideri yapıldı; illegal mücadele veren tüm sol yapılar, darbecilerin taşeronu olarak belirlendi vs. Recep Bey, Ergenekon'un savcısı olduğunu açıklıyor, Fethullahçı savcı Zekeriya Öz, arkasındaki destekle iyice saçmalıyor, Baransu da, gazeteciliğin tarihini yeniden yazıyordu! Ağanın eli tutulmaz tabii! Bu mevzuya dair, özetle ve tekrarla, iki şey tespit ediyoruz. İlk olarak, Taraf, liberallerin yeni kalesidir ve ikincisi, Taraf, 2007 seçimlerinden galip çıkan ve Ergenekon operasyonları ile, "eski rejim"i temsil eden kişileri ve de kurumları tasfiyeye girişen AKP'nin, orta sınıflar nezdindeki meşrulaştırıcısıdır. Ne diyordu Ahmet Altan, 2-8 Kasım 2006 tarihli, Nokta'nın ilk sayısında: "Demir ökçe, artık eski sistemin muhaliflerini değil, eski sistemi inatla sürdürmek isteyenleri eziyor." Güzel, samimi bir ifşaat işte; eh, bu "demir ökçe"ye de, demir gibi sert yayın yakışırdı, Taraf, değil mi? Gazete, Baransu'ya bavullarla gelen belgelerin patlatılmasının hemen öncesinde, Mart 2008'de, yani Ergenekon dalgaları yükselirken, fiyatında indirime gitti ve 40 kuruştan satılmaya başladı. Burada, eklemek istediğim önemli bir şey, Kürt illerinde, gazetenin 25 kuruşa okunabilmesi idi. Şaşırtıcı değil mi, tıpkı, Melih Gökçek'in, Ankara'da, Sabah gazetesini bedavaya dağıtması gibi! Yeri gelmişken söyleyelim, Taraf’ın o yükselişinde, yani tirajın 5-6 binden 50-60 bine çıkması döneminde, Kürtlerin de rolü vardır ve bu, bizim için üzücüdür. Gerçekten, gazeteye büyük ilgi gösterdiler, ta ki, PKK'nin de Ergenekon'un taşeronu olduğu iddia edilene dek! Bu yıl içerisinde de, Taraf, her yerde, resmen, 25 kuruştan satışa sunuldu. Ve, sık sık dile getirilen, maddi sıkıntılar, şimdi yine gündemde. Peki, bu doğru mudur, böyle bir şey söz konusu mudur; buna bakalım. Taraf'ın, kurulduğu günden bu yana sürekli, ulusalcılar ve bazı sosyalistlerce, bir yerlerden "beslendiği" iddia edildi. Bu da, tabii birçok kişi tarafından, saçma bulundu; hatta, Ahmet İnsel, 2008 yazında sordu: "Belgeniz var mı?" Ben de o zaman, bizde belgenin falan olmadığını, zaten de olamayacağını, "belge" sızdırmanın, "onlar"ın işi olduğunu söylemiştim. Ahmet Altan da, geçtiğimiz yılın kasım ayında, katıldığı bir programda, kendilerine her daim bu eleştirinin yapıldığını; ancak böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, olsa, Fethullahçı, Sorosçu fark etmez, "yardım" kabul edeceğini belirtti. Bu sözler, Altan ve türevlerinin, nasıl bir mideye, karaktere sahip olduğunu da gösteriyor bir yerde. Vatanı, bir kadın memesine satacağını, gururla haykıran bir adamdan ne beklenirdi ki zaten? Fakat çok geçmedi, bu yılın başında, bir belge ortaya çıktı. Alkım Yayınları, yeni yatırımları için, 15 Ocak 2007'de, devletten teşvik alıyordu ve teşvikin miktarı ise, eski parayla, 3 trilyon 653 milyardı. Gerçekten de güzel para, sanıyorum, orta halli bir gazete, bu parayla, rahatça çıkarılır! AKP ve Cemaat'e yakın kuruluşların da, gazeteye verdiği reklamlarla yaptıkları "destek" de göz önünde bulundurulursa, ortada bir maddi sıkıntının mevcudiyeti mümkün görünmüyor, bu bir. İkincisi, BirGün ve Evrensel gibi, 5-10 bin tirajla, yıllardır, öyle ya da böyle, yayın hayatını sürdüren gazeteler varken, Taraf'ın feryadı, hiç de inandırıcı değil. Üçüncü olarak, Taraf yazarlarının çoğu, yukarıda da söyledik, Soros'un vakfı ile yakın ilişki içinde ve ayrıca, akademisyen olanların, AB fonları ile rahat rahat geçindiği, şüphe götürmez. Yani, Altan onlara para vermese de, olur. Haber bölümünde çalışan emekçilerin maaşı da, zaten atla deve değil. Hal böyle iken, bu adamların, ikide bir, "paramız yok, zordayız" diye ortaya çıkması, asla doğru olamaz. Neymiş, demokrasi mücadelesi veriyorlarmış ve bunun bir bedeli varmış! Recep Bey'in ve "Hoca Efendi"nin kucağında verilen "demokrasi kavgası"nın, demokrasi ile bir ilgisi olamaz, o ayrı konu da; bu tip bir "kavga"nın bedeli falan değil, ancak getirisi olur. Oluyor da. Gözümüz yok haram lokmada elbet, yiyin, patlayana kadar yiyin! Ama azıcık da delikanlı olun, Taraf'ınızı seçtiniz, şimdilik hep kazanan "taraf"tasınız, bertaraf olma ihtimaliniz falan da yok, haybeden ve koftiden taksim atmayın! Son olarak, hep Altan'dan bahsettik, Yasemin Abla alınmasın! Milliyet'e yıllarca Washington'dan bildiren, eski TİP'li, 28 Şubat'ın hararetli destekçisi Çongar'ın eşi de, bir CIA mensubu! Ne güzel ekip değil mi, vatana millete zerrece faydası olmayan herkes burada! Velhasıl Taraf, Türk basınının en ucube yayınlarından biri olarak, şimdiden tarihteki yerini almıştır. Kaynak : Alper Erdik | www.sendika.org
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|