A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

'O protestocu öğrencilerin halleri'

Kategori Kategori: Türkiye | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: A.Ulak | 22 Aralık 2010 12:44:42

Sabah yazarı Emre Aköz, 16 Aralık tarihli (ODTÜ'lü sosyalistlere yakışan oyun: Uzuneşek) başlıklı yazısında "Yüzleri hiç kızarmadan parasız eğitim isteyen" öğrencilere bir de soru yöneltmişti: "Bu protestocu öğrencilerin 10 yıl sonraki hallerini çok merak ediyorum. Sosyalistlik oynadıkları için, kapitalizmin göbeğinde sermayeye karşılar ya... Bakalım 10 yıl sonra nerelerde olacaklar?"

Parasız eğitim talebini bir yüz kızarma nedeni olarak gören Sabah yazarının “günün şartları” nedeniyle yaşadığı fikri değişimi, kendi eğitim ve öğrenimi nedeniyle devlete ne kadar borcu olduğunu hesaplayarak göstermeye çalışmıştım. Günümüzün protestocu, politize öğrencilerinin on yıl sonra ne olacağını bilemem elbette ama bir zamanların aktif politik üniversite öğrencilerinin akıbetiyle ilgili bir örnek verebilirim.

***

Milliyet gazetesinin çok yerinde ve faydalı bir hizmeti var. Geçmişten bugüne çıkan bütün sayılarını toplayıp taramışlar ve dijital ortama geçirmişler. Sistemin en güzel tarafı, basılan gazeteleri bire bir o zamanki halleriyle görebilmek. Mizanpajlarından kullanılan dile, sonradan aslını astarını öğrendiğimiz bazı meselelere nasıl yaklaştığına kadar her açıdan ilgi çekici buluyor. Ne zaman başım sıkışsa, aklıma bir şey takılsa yararlanıyorum. Mesela “1996’da aldığım ilk maaş, acaba o zamanlar kaç dolara tekabül ediyordu” diye merak ettiğim zaman, hemen gazetenin ilgili sayısını bulup oradaki döviz kurlarına bakarak hesabımı yapabiliyorum. Tabii bir kere girdikten sonra da, kâh o kupüre basarak, kâh orada gördüğüm bir konunun sonrasını ya da öncesini merak ederek ileri geri gidiyorum.

Geçen gün, bir vesileyle, 1991 yılındaki memur maaşları ve o günün döviz kurunu öğrenmem gerekti. Neden diye sormayın. Maaş zamlarını aratınca, karşıma daha çok eylül ayına ilişkin gazeteler çıktı, ben öğreneceğimi öğrendim ama daha önce de anlattığım gibi sayfalar ve de sayılar arasında dolaşmaya başladım.

Tesadüfen, hareketli bir döneme denk gelmiştim. 20 Ekim 1991’deki, sonucundan DYP-SHP koalisyonu çıkacak olan genel seçimlerden bir ay öncesi, sayfaları siyasilerin demeçleri, birbirleri hakkındaki iddiaları kaplıyordu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın da ortağı olduğu (ve sonra sanırım çırak çıkarıldığı) ilk özel televizyon kanalı Magic Box Star 1 hakkında yoğun bir anti propaganda vardı mesela. Diğer yandan SHP genel başkanı Erdal İnönü de, günde iki saat yayın yapacak bir SHP TV için girişimlerde bulunduklarını söylemişti ki ona biraz tebessüm ettim. Aradan 20 yıl geçtikten sonra CHP’nin dolaylı bağlantılı olduğu kanallar vareste, Halk TV ile anca yarışa katılması biraz komik geldi.

Ama beni bunu yazmaya iten sebep bunların hiçbiri değil.

Gazetenin 21 Eylül 1991 tarihli sayısının baş sayfasında bir kutu haber ilişti gözüme. Yaklaşan genel seçimle ilgili olarak teybini öğrencilere uzatan Milliyet muhabiri Kürşat Yılmaz, 9. sayfada ‘Oy verecek partimiz yok’ başlığını attıran yazısının baş sayfadaki anons kutusuna “Öğrenciler: ‘Bize Göre Parti Yok’ şeklinde yazmış ve dört üniversite öğrencisinin, fotoğraflarıyla birlikte görüşlerine yer vermişti.

Şimdi utanarak itiraf ediyorum ki, söz konusu fotoğrafları o sırada yanı başımda bulunan Uğur Gürsoy’a göstererek, üniversite öğrencisinin giyiminin ve kuaförünün bugüne kıyasla o zamanlar ne kadar farklı olduğunu söyledim. Utanmamın sebebini birazdan anlayacaksınız. Uğur Gürsoy, gösterdiğim öğrencilerin fotoğraflarına bakarak “Şimdi ne yapıyordur acaba bunlar?” diye sordu. Eh, cevabını bulması kolaydı, sonuçta artık elimizin altında Google vardı, öyle değil mi?

Görüşü alınan öğrencilerden, o dönemde Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi ve İstanbul Öğrenci Dernekleri Federasyonu üyesi Erdem Kocabaş’ı arayarak başladım. 1991 yılında Milliyet’e “Partiler arasında fark yok” diyen Erdem Kocabaş, okulunu bitirmiş hatta ihtisasına devam etmişti, anladığımız kadarıyla bir bilişim şirketinde çalışıyordu. Bir isim benzerliği ihtimaline karşın kendisiyle temasa geçtik ve gerçekten söz konusu haberdeki Erdem Kocabaş olduğunu memnuniyetle öğrendik. Neden mi memnuniyetle? Zira kendisiyle temasa, ancak diğer üç ismi de Google’ladıktan sonra karar vermiştik.

Dört öğrenciden ikincisi, Edebiyat Fakültesi Öğrenci Derneği’nden Neslihan Uslu’ydu. “Hiçbiri öğrenci sorunlarını bilmiyor” şeklinde, bugün de altına hemen her öğrencinin imzasını atacağı bir görüş belirten Uslu’yu aradığımızda, yüzümüzdeki tebessüm ansızın donuverdi.

Neslihan Uslu, iddialara göre 90’ların ikinci yarısında gözaltına alınmış ancak kendisinin gözaltına alındığı resmi makamlarca inkâr edilmişti. Yürüyüş dergisinde yer alan haberde, eski bir kontrgerilla elemanı, Neslihan Uslu’nun da aralarında bulunduğu dört kişinin işkence yapıldıktan sonra kolları bacakları kırılarak bir tekneye koyulduğu ve teknenin de Seferihisar açıklarında batırıldığı iddia ediliyordu.

Haberdeki üçüncü öğrenci Soner Gül’dü. Milliyet gazetesine seçimle ilgili “Sorun çok-çözemeye niyetleri yok” şeklinde beyanat verdikten çok değil yedi ay sonra, 5 Mayıs 1992’de kayboldu. Adını arattığımda karşıma Cumartesi Anneleri’yle ilgili haberler çıktı. Ve onlardan birinde, Soner Gül’ün hikâyesi anlatılıyordu. Kaybolan Soner Gül’ün ağabeyi, kardeşini kendi kişisel ilişkileriyle aramış, önce Bayrampaşa polis karakoluna sonra da siyasi şubeye götürüldüğünü öğrenmişti ama yetkililer Soner Gül’ü gözaltına aldıklarını inkâr ettiler. Soner Gül hâlâ kayıp.

Son öğrenci Kazım Gülbağ, İstanbul Yüksek Öğrenim Öğrenci Derneği’ndendi ve “Düzen partilerine oy yok” demişti teyp kendisine uzatıldığında. İsminin bir kez daha gazete sayfalarında yer alması için aradan on yıl geçecekti. 19 Aralık’ta Türkiye’deki 20 cezaevine birden yapılan ve 30 tutuklunun ölümüyle sonuçlanan “Hayata Dönüş” operasyonunu protesto etmek için Nisan 2001’de kendisini yakmıştı Gülbağ.

Yukarıda isimlerini saydığım dört üniversite öğrencisi, bir zamanlar seslerini duyurmak için dernek çalışmalarına katılmışlar, hayatlarını şekillendiren politikalara karşı belli bir tavır almışlar. Nasılını nedenini ayrıca incelemek gerekir ve yirmi yıl sonrasından benim bu konuda bir yargıda bulunmam hayli abes kaçacaktır ama öylesine açılan bir gazete sayfasında, kendisinden görüş alınan dört öğrenciden üçünün doğal olmayan yollarla hayatını kaybetmiş ya da halen kayıp olması sanırım üzerinde durmaya yeterince değer bir durum.

Her şeyden önce, bütün kayıpların, “12 Eylül dönemi bitti, artık konuşan Türkiye var” diyerek iş başına gelen DYP-SHP koalisyonundan sonra gerçekleşmesi açısından anlamlı. Demokrasi ve halka özgürlük mücadelesi verdiklerini, 12 Eylül’de yüreklerinin sıkıştığını anlatanların, o dönemde Başbakan’a danışmanlık yapmış olması açısından anlamlı. Annelerin babaların “Evladım etliye sütlüye karışmadan okuluna git, evine dön, herkes kendini kurtarır bir sen kalırsın ortada bak” diye verdikleri öğütleri maalesef haklı çıkarması açısından anlamlı. Ve son olarak 12 Eylül’ün ne 1987 referandumunda siyasi yasakların kalkmasıyla ne de 1991’deki iktidar değişikliğiyle bitmediğini göstermesi açısından anlamlı.

Ve son olarak, ülkenin geleceği üzerine, yaşayacağı hayatın tasarımı üzerine söz söylemeye kalkan, inisiyatif almaya niyetlenen dört gençten üçünün de zamanla bu mücadelelerini yasal zeminde sürdüremeyerek yasa dışına itilmeleri ve kendi trajik sonlarıyla yüzleşmeleri açısından anlamlı.

Peki bugün hükümeti protesto eden üniversite öğrencileri? Anayasa Komisyonu Başkanı’nın elinde hiçbir belge ve bilgi olmadan “Ergenekoncu” diye suçladığı, ellerinde bir tek Molotof kokteyli olmadığı halde Başbakan’ın “Molotof kokteyli atan” diye tanımladığı, hükümetin ağızbirliği etmişçesine arkalarında yasadışı terör örgütleri aramaya kalktığı öğrenciler… Umarım bundan yirmi yıl sonra, internet başında eğlenen bir başka şahıs, “A şu eylemde yumurta atan şimdi ne yapıyor acaba lan?” merakıyla arama yaptığında benim karşıma çıkan sonuçlarla karşılaşmaz.

Barış Uygur

Kaynak : habervesaire.com

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git