|
|
Böyle "üniversite"leri ancak ... açar!Kategori: Bilim | 0 Yorum | Yazan: A.Ulak | 17 Aralık 2010 22:52:43 AKP'nin 2003'ten beri 78 üniversite açmış olması, yandaşlar için neşe kaynağı. Oysa bu üniversitelerin durumuna yakından bakıldığında, bir hükümetin derhal istifa etmesini gerektirecek sayısız skandal olduğu görülüyor. AKP, üniversitelere dönük bir saldırı dalgasına hazırlanırken üniversitelerden yükselen AKP karşıtı ses, yandaşları rahatsız etmiş durumda.
Üniversitelilere dönük saldırı ve polis şiddetini “hamileysen, işin ne eylemde?” sorusu ile meşrulaştıran Emre Aköz, dün de yazısında AKP’ye karşı çıkan ODTÜ’lü öğrencilerin parasız üniversite taleplerini eleştirip, onlara hakaret etti. Tayyip Erdoğan’ın öğrenciler tarafından alkışlanması gerektiğini söyleyen Aköz, “1923'ten 2003'e, seksen yılda 76 üniversite kurulmuştu. 2003'ten 2010'a, yani sadece 7 yılda, bunlara 78 üniversite daha eklendi.” diyor. Acaba öyle mi? AKP, hükümet olduğu süre boyunca üniversitelere çok yönlü bir saldırı politikası izledi. Kadrolaşmadan, sindirmeye, üniversitelerde gericilere alan açmaktan, kamu kaynaklarını özel üniversitelere aktarmaya kadar pek çok boyutu olan bu politikanın bir boyutunu da AKP’nin “her ile üniversite” sloganıyla cilaladığı tabela üniversiteleri oluşturuyor. 7 yılda açılan üniversitelerin 49 tanesi devlet üniversitesi. Bu üniversitelerin pek çoğunun durumu ise AKP’nin üniversitelere yaklaşımını gözler önüne seren cinsten. Devlet üniversiteleri AKP, 2003-2010 arasındaki dönemde “her ile bir üniversite” şiarını eğitim politikası olarak kabul etti. Buna paralel olarak da hemen her sene çıkardığı kanunlarla tek bir üniversitenin bile kurulup hayata geçmesine yetmeyecek bütçelerle onlarca üniversitenin kuruluşunu “gerçekleştirdi.” Örneğin 2007 ve 2008 yılında kurulan 28 üniversiteye ayrılan toplam bütçe (406 milyon TL) İstanbul Üniversitesi’nin bütçesine (486 milyon TL) denk bile değildi. Büyük devlet üniversitelerinin bütçeleri yeni kurulan bu üniversitelerin bütçeleri ile mukayese edildiğinde yüksek görünürken, on binlerce kişilik nüfusu olan bu devlet üniversitelerine tahsis edilen bütçelerin de aslında kendi başına yetersiz olduğu biliniyor. Zira, üniversitelere ve YÖK’e tahsis edilen toplam bütçe Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) %1’ini bile bulmuyor. 2009 yılı bütçesinde bu oran %0,79’da kaldı. Bugünlerde TBMM’de tartışıldığı haliyle hükümetin 2011 yılında 102 devlet üniversitesine tahsis için öngördüğü toplam bütçe 11,5 milyar TL. Üniversitelere ayrılan kaynağın bütçe içindeki artışı, üniversite sayısındaki oransal artışı bile tutturamıyor. Hükümetin yeni kurulan okulların nasıl ayakta kalacağına ilişkin açıklaması ise AKP’nin üniversitelere bakışının doğrudan yansıması niteliğinde. Kuruluşları için gerekli altyapıyı oluşturmalarına yetmeyen bu bütçelerle yola çıkan üniversitelere, araştırma yapabilmeleri için fon bulmak amacıyla başvuracakları adres olarak Avrupa Birliği gösteriliyor. 2003-2010 yılları arasında alelacele ve hazırlıksızca kurulan bu yeni üniversitelerin yaşadığı problemler basına da yansıdı. İşte o hikayelerden bazıları: Ardahan Üniversitesi 2008 yılında kurulan Ardahan Üniversitesi, medyada "tek odalı üniversite" olarak geniş yer buldu. Uzun süre boyunca tabelası bile olmayan üniversitenin türbancı rektörü Ramazan Korkmaz ve yardımcılarının eski Köyişleri binasında tek odada mesai doldurdukları basına yansdı. Sloganı “Işığa Karışın...” olan Ardahan Üniversitesi’nin altyapı problemi bununla da sınırlı kalmadı. Rektör Korkmaz, Aralık ayı sıcaklık ortalaması gün içinde -7°C olan Ardahan’da “Gerekirse çadırda üniversite kurarım” diyerek Kızılay’ın Ardahan şubesine başvurdu, ancak bu talep üzerine bir başka skandal meydana çıktı: İlde bir tek Kızılay çadırı bile yoktu. Ardahan Üniversitesi’nin bu gibi sıkıntılarına rağmen, üniversitenin internet sitesinde 5 dakikalık bir video ile anlatılan Turancı anlamlarla yüklü çok sembolik bir amblemi bulunuyor. Mardin Artuklu Üniversitesi 2007 yılında 5662 sayılı kanunla kurulan Mardin Artuklu Üniversitesi, 2008 yılı için kendisine ayrılan 5 milyon TL’lik bütçe ile altyapı çalışmalarını tamamlamak şöyle dursun sadece kırtasiye ve temizlik giderlerini karşılayabilmişti. 2008 yılında Rektör yardımcısı Prof. Kadri Balcı, basına üniversitenin mühürden ibaret olduğu yönünde açıklamalar yaptı. Zaten üniversitenin öğrencilerinin eğitimlerini Dicle Üniversitesi’nin bölümlerinde sürdürüyor olması da bunun bir göstergesi. Tunceli Üniversitesi 2009 yılında kurulan Tunceli Üniversitesi ciddi altyapı sorunları ile yüzyüze. Buna rağmen kayıtlı öğrenci de almış olan üniversitenin yaşadığı en ciddi problemlerden biri derslik sıkıntısı. Zira üniversitenin toplam 8 adet dersliği bulunuyor. Üniversite yönetimi çözümü, bu sınıfları belli günler için belli bölümlere tahsis etmekte bulmuş. Sonuç olarak, öğrenciler ancak haftada bir ya da iki gün ders görebiliyor. Üniversitenin belli bölümleri ise Dersim’in ilçelerinde “açılmış” durumda. Ancak bu ilçelerde öğrencilerin gidebileceği bir bina, konuşabileceği bir görevli bile yok. Çemişgezek’te “açılan” bölümlerin Halk Eğitim Merkezi’nin bodrum katında eğitim verdiği söyleniyor. Öğrenciler bu nedenle Ekim ayında üniversiteyi boykot ettiler. Ciddi bir yurt problemi de yaşanan Dersim’de cemaat yurtlarının sayısında hızlı artış dikkat çekiyor. Tunceli Üniversitesi’nin rektörü Durmuş Boztuğ’u ise soL olarak daha önce mercek altına almıştık. Abdullah Gül ile çok yakın ilişkisi olan ve Dersim’de AKP İl Başkanı gibi Tunceli Üniversitesi’nin rektörü Durmuş Boztuğ’un, ikili sohbetlerinde “Tunceli solculuktan vazgeçsin, barajlarla ilgili Gül’le konuşur durdururuz” dediği söyleniyor. Adıyaman Üniversitesi 2006 yılında kurulan ve binalarının inşaatları hâlâ devam eden Adıyaman Üniversitesi’nin pek çok binasına Adıyaman’ın AKP’li Belediyesi tarafından binaların kaçak olduğu gerekçesi ile mühür vuruldu. AKP’nin kurduğu üniversitenin, AKP’li Belediye tarafından ruhsatsız olduğu gerekçesi ile mühürlenmesi de bu şekilde tarihe geçmiş oldu. Giresun Üniversitesi 2006 yılında kurulan Giresun Üniversitesi’nin altı aydır rektörü bulunmuyor. Rektör Vekili ise üçüncü vekil olarak görev yapıyor. Giresun Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi var ama fakülte kağıt üzerinde yani binası bulunmuyor. Bu nedenle öğrenciler eğitimlerini Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde sürdürüyor. Ahi Evran Üniversitesi 2006 yılında kurulan bu üniversitenin ilk kez bu sene öğrenci almış olan Bilişim ve Teknoloji Bölümü ile Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü öğrencilerini öğrenim yılı başında kötü bir sürpriz bekliyordu. Çünkü bu öğrencilerin kayıtları yapılmış olmasına rağmen, Ankara-Kırşehir-Kayseri ulaşım ağı üzerinde bulunan Akpınar ilçesinde açılması planlanan bu bölümlere ilişkin hiçbir girişim yapılmamıştı. Akpınar’a giden öğrenciler, okulun, yurdun, yemekhanenin olmadığı bir ilçede kendilerini yapayalnız buldular. Bartın Üniversitesi 2007 yılında kurulan Bartın Üniversitesi’nin internet sitesindeki bir başsağlığı mesajı geçtiğimiz gün Odatv tarafından haberleştirildi. İlgili ilan şu şekilde: “Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Azize Toper Kaygın, Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bülent Kaygın ile Üniversitemiz Yabancı Dil Okutmanı Hüseyin Kaygın'ın teyzesi; Güvenlik Görevlisi Olcay Karakuş'un halası Melahat Elmacı vefat etmiştir.” Çürük üniversiteler 2006 yılında kurulan Adıyaman Üniversitesi’nde ise yüzlerce öğrencinin hayatı tehlike altında. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu’nun binası hakkında çürük raporu bulunmasına rağmen, öğrenciler bu binada eğitim görmeye devam ediyor. Üniversite rektörü Mustafa Gündüz’ün konuya ilişkin "herkesin içini rahatlatan" açıklaması ise şu şekilde: “Yıkılırsa, istifa ederim.” Benzer şekilde Kafkas Üniversitesi’ne bağlı Ardahan Meslek Yüksek Okulu binasının da depreme dayanıksız raporu mevcut. AKP döneminde bu skandallar yalnızca yeni kurulan üniversitelerle sınırlı kalmadı. Benzer bir skandal da Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden olan Marmara Üniversitesi’nde yaşandı. Marmara Üniversitesi’nin Abdullah Gül tarafından atanan türbancı rektörü Zafer Gül, kendisinden önceki yönetim tarafından yıkılma riski nedeniyle tahliyesi planlanan Bahçelievler’deki İktisat, Maliye ve Ekonometri bölümlerinin bulunduğu binada eğitime devam kararı aldı. Sürekli deprem riski altında olduğu söylenen İstanbul’da karara gerekçe olarak okulun 3 yıl içinde zaten Halkalı’ya taşınacak olması gösterildi. Özel (Vakıf) Üniversiteler Devlet üniversitelerinde durum böyleyken, AKP, yüksek öğretimde özel üniversitelerin payını artırmak için adeta yemin etmiş görünüyor. Devlet üniversitelerini gerek yeterli kaynak aktarmayarak, gerek akademik kadroları dondurarak, gerekse kamu kaynaklarını verimsiz kullanarak ciddi problemlerle yüzyüze bırakan AKP, iş özel üniversitelere gelince ya kesenin ağzını açıyor ya da türlü kolaylıklar sağlıyor. Üniversitelerde kuruluşu büyük yatırım gerektiren Fen-Edebiyat Fakültesi bulunması zorunluluğunu kaldırarak, özel üniversitelerin elini rahatlatan ve önünü açan AKP’nin, bu üniversitelere nasıl kıyaklar sağladığı BDP Van Milletvekili Özdal Uçar’ın özel üniversitelere yapılan devlet yardımı ile ilgili soru önergesine Nimet Çubukçu tarafından verilen yanıtla ortaya çıkmış oldu. Nimet Çubukçu’nun yanıtında özel üniversitelere 2008, 2009 ve 2010 yıllarında yapılan devlet yardımları hakkında bilgi bulunmuyor. Gerekçe ise bu yardımların kimi yönlerden Sayıştay sorgusu kapsamına alınması ve durumun hukuksal bir karmaşa doğurması. 2003-2007 dönemine ilişkin verilen bilgiler ise kamu kaynaklarının özel sektöre nasıl aktarıldığını gösterir cinsten. Zira, zaten paralı eğitim veren Bilkent, Koç, Başkent, Çağ, Kültür, Çankaya, Işık, Ufuk ve Kadir Has Üniversiteleri’ne 2003-2007 yılları arasında devlet toplam 36 milyon 357 bin TL yardım yapmış. Son dönemde kurulan özel üniversitelerin bir bölümü ise gericiliği kimlik kartı haline getirmiş durumda. İstanbul Şehir Üniversitesi, Gülen cemaatiyle bağlantılı Bilim ve Sanat Vakfı tarafından 2008 yılında kuruldu. Üniversite’nin kuruluşunda en etkili isimlerden biri Ahmet Davutoğlu olarak biliniyor. Bu sene, Şehir Üniversitesi’nin akademik yıl açılış töreninde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve çok sayıda bakanın hazır bulunması dikkat çekiciydi. Bu yıl ilk kez öğrenci alan Şehir Üniversitesi’nin öğrencileri için yapmış olduğu tanıtım gününden kimi fotoğrafları da sizlerle paylaşıyoruz. Bezmialem Üniversitesi’nin internet sayfasında sizi ilk karşılayan rektör ve çeşitli hocaların Gülen cemaatinin haber kanalı olan Kanal 24’e ve TRT’ye vermiş olduğu röportajlar. Eski Vakıflar Genel Müdürü olan Yusuf Beyazıt, üniversitenin mütevelli heyetinde. Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı olan Vedat Demiröz’ün ise oldukça yoğun bir iş yaşantısı var. Üniversite sayfasında verilen bilgilere göre Demiröz halen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İştirakleri’nde mali danışmanlık, TOKİ Emlak Konut GYO A.Ş.’de yönetim kurulu üyeliği, Devlet Su İşleri Dünya Su Forumu’nda mali danışmanlık yapıyor. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, yeni kurulan vakıf üniversitelerinden bir tanesi. Rektörlük binası ve Fatih Yerleşkesi’nin açılışını 27 Kasım tarihinde yapan üniversitenin düzenlediği törene Tayyip Erdoğan, Emine Erdoğan, Sümeyye Erdoğan, Esra Albayrak ile Katar Emiresi Şeyha Mozah Bint Nasır, Bülent Arınç, Münevver Arınç ve Hayati Yazıcı katıldı. Üniversitenin açılış töreninde Ahmet Özhan ilahiler söylerken, üniversitenin Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nün binası olarak Yenikapı Mevlevihanesi’ni yani bir dergahı seçmiş olması dikkat çekti. Tarihinde ciddi yangınlar ve kundaklamalar geçirip kullanılamaz hale gelen Mevlevihane’yi beş senedir restore eden belediye ve Vakıflar Genel Müdürlüğü, restorasyon çalışması sona erdikten sonra binayı FSM Üniversitesi’ne tahsis etmiş. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde genel müdür yardımcısı pozisyonunda bulunan Aydın Seçkin ve Burhan Ersoy üniversitenin mütevelli heyeti üyesi. Önemli sayıda AKP milletvekili ve bürokratı özel üniversitelerin mütevelli heyetlerinde görev alıyor. Herhalde bu durumu bilime olan bağlılıklarının bir nişanesi saymamız gerekiyor. Kısacası, AKP’nin siciline bakınca kuşatılan, içi boşaltılan, gericileştirilen, piyasaya teslim edilen üniversitelerden oluşan bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz. Şimdi bu manzara karşısında yandaş medyanın dediği gibi alkış mı tutalım? Kaynak :sol.org.tr
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|