A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

ABD ve İsrail'i birbirine bağlayan dini ve iktisadi prensipler.

Kategori Kategori: Wikileaks | Yorumlar 0 Yorum | 14 Aralık 2010 11:57:01

ABD ve İsrail faşizmine karşı bir kontrfaşizm militanlığı yapmak istemiyorum. Kaldı ki halklar %99.9 masumdur. Faşisti eleştirirken faşizmin kucağına düşmemek lazım ancak Siyonizm ve ABD tarihi dünyaya yön veren entrikalarla doludur. Geçen yazımda "Julian Assange masum mudur yoksa birebir küresel sermaye ve işbirlikçisi ülkelerin hizmetinde mi çalışıyor" demiştim. Hala da bilmiyorum ama içimden, "Ah masum olsun. Hiç bir komploya dahil olmasın ve gerçekten doğru habercilik adına yayınlanmış olsun onca belge" diyorum.

Wikileaks belgeleri tartışıladursun, ben hala bize yansıtılan tablonun gerçekten göründüğü gibi olduğuna inanmıyorum. Assange ve wikileaks hiçbir oyunun içinde olmasa bile, gerçekler ve şeffaflık ana ilkeleri olsa dahi, ABD ve NATO’nun eline siber yasa konusunda büyük koz geçtiğini ve bunu kullanacaklarını biliyorum. ABD ve İsrail’in bu yolla Ortadoğu üzerinde hakimiyet kuracağını da biliyorum. Wikileaks, tüm bu belgeleri, Lizbon’da toplanan NATO zirvesi ve burada alınan siber savunma projesine karşı yayınlamış olabilir. Ama bu işin odağında; bir yandan demokrat çizgisiyle ortalıkta boy gösteren yeni başkan Obama’yı iktidarda istemeyen ve savaşın içine çekmek isteyen bazı gizli servisler, bazı derin devletler veya ABD’li meşhur aileler de olabilir. Wikileaks’e inanmak istiyorum ama bu kolay olmayacak. Bir gün biri gelip “Hah işte yanıldın” derse, yanıldığıma memnun olacağım.

ABD ve Siyonizm tarihinin entrikalarla dolu geçmişine şöyle bir dönüp bakmak istiyorum. Aslına bakılırsa 2004 senesinde yazdığım bir yazıdan alıntılar yaparak bazı tarihsel gerçekleri dile getirmek istiyorum. Yeni bir şey anlatmayacağım, sadece gözden kaçırmış olanlara hatırlatma ya da yeni bir-iki bilgi...

Biliyorsunuz hepimizin bildiği bir Amerikan rüyası vardır. Güzel biçilmiş çimleri olan bir bahçenin içinde ahşap 2 katlı bir ev, oto parkında bir jeep, bir chevrolette, uzaktan kumandalı renkli TV, düzenli iyi geliri olan bir iş, orta tabakaya mensupsanız obez sarışın bir eş ve 3 – 5 tane sarışın çocuk, üst tabakaya mensupsanız, CNBC dizilerindeki oyunculara benzeyen bir eş ve tek çocuk ve o filmlerde izlediğimiz o temiz mahalleler, Mc Donalds’tan hamburger, yanında coca-cola, pop corn, base ball, pon pon kızlar, MGM Stüdyoları, Hollywood, renkli ışıklarıyla Manhattan, müzikaller, Frank Sinetra, John Wayne, Al Capone, kumarın Mekke’si Las Vegas, Route 66, Luissiana, Jazz, Marilyn Monroe, Madonna, Californiya, plajlar ve surf, Dallas, Texas, petrol kuyuları, hep kazanan inançlı, iradeli duygulu ama hep mantıkla hareket eden müşfik, dindar ve ideal insanlar, Hz. İsa, İncil, Martin Luther, Ku Kluks Klan, Reform Kilisesi, Metodistler, Calvinistler, Protestanlık, Evangelistler, Bush ve şimdi de Obama. İşte Amerikan rüyanız, bilmiyorsunuz ki aslında bir Amerikan kabusu.

Cesaret genini hiç duydunuz mu? Bu gen İnsan DNA’sındaki 11'inci kromozomda bulunur ve büyük “T” ya da "D4DR." bilimsel adıyla anılır. Dünya nüfusunun %15’i bu geni taşır. Doğa Sporcuları, ekstrem sporlarla uğraşanlar, rekabetçi kişilikler, sanatçılar, bilim adamları, kaşifler, gezginler hatta hırsızlar ve katiller, yani korkusuz ve yaratmayı seven kısacası gözü kara insanlar genlerinde “T” geni taşırlar yada tersten bakarsak, “T” geni taşıdıkları için cesaret sahibidirler. Amerika’yı da bu insanlardan biri keşfetti; İspanyol bir gemici... O gemici ya da ardılı olan gemiciler yine kendileri gibilerini buraya taşıdılar. Bu insanları gemilerle Amerika’ya “T” geni sahibi suç işlemiş pranga mahkumları getirdi. Düşünce suçluları Amerika’ya sürüldü, Avrupa’da dikiş tutturamayan Amerika’nın yolunu tuttu. Devrimcisi, fikir adamı, bilgini, mucidi, gangsteri, gaspçısı, hırsızı, tecavüzcüsü, fırsatlar ülkesinde rekabete atılmak isteyen tüccarı… 16. yy’da İspanya’nın, 18 ve 19. yy’da İngiltere’nin 20. yy’da Almanya’nın dışladığı Yahudiler, Komünizm’den kaçan Polonyalılar, Ruslar, Birleşik Krallığın sömürgesinden kaçan İrlandalılar kendilerini Amerika’ya attılar. Bir de tabii yıllardır ezilen zenci köleler toplumsal bir kompleksi yıkmak için bu sosyal tablo içinde bir o kadar iddialı ve güçlü olmaları gerekiyordu. Kendilerine yaşam alanı açmak için beyazlar kadar hırslı ve cesur olmaları lazımdı. Ancak cesaret, cehaletten doğar denir. “Amerika cahil mi şimdi” diye sormayın, Amerika’yı teknoloji ve bilimde Amerika yapan zengin imkanlardan yararlandırılan göçmen bilim adamlarıdır.

Bu farklı kültürlerden gelen gruplar genel anlamda Hıristiyan olmalarına karşın birçok farklı mezhepten geliyorlardı. 19. yy’da Protestan kilisesi bazı misyonerlik çalışmalarına girerek ortak bir hıristolojik söylem geliştirmenin yollarını aramaya başladı. Geçtiğimiz yüz yılın başında evrenselleşme yani ekümenik hareket adına birçok konferanslar verildi. Avrupa’da 1921’de kurulan Uluslararası Misyonerlik Konseyi, 1948’de Amsterdam’da kurulan Dünya Kiliseler Konseyi ile 1961’de birleşti. Öte yandan Amerika’da ise yüzyıl başından beri faaliyette olan Protestan – Ortodoks yakınlaşması içinde Federal Kiliseler Konseyi adıyla var olmuş bir takım grupların başına geçen fundamentalist Baptist vaiz Billy (William Franklin) Graham 1950’de Ulusal Evangelik Birliğini hayata geçirdi. -Karizmatik bir kişiliğe sahip bu 92 yaşındaki papaz, Amerikan başkanlarından ilk olarak Truman, ardından Eisenhower, Johnson, Nixon, Carter, baba Bush ve son olarak da W.Bush’un akıl hocası oldu. Obama’yla ilk olarak 25 Nisan 2010’da bir araya geldi ama akıl hocalığı yapıyor mu şimdiden bilemem.-

Evangelikler Scofield referans İncil’ini kendilerine yol gösterici kitap olarak alırlar. Kitab-ı Mukaddes’te de yer aldığı gibi Hz. İsa’nın kıyamet kopmadan önce tekrar bedenleneceğine inanıyorlar. Ve buna inanan iman sahibi Evangelikleri İsa göklere çıkaracak ve peygamberleri Deccal’la Armagedon’da savaşırken, onlar bu savaştan kurtulmuş ve cennetteki yerlerini almış olacaklar. Ancak İsa’nın tekrar bedenlenmesi için Dünya’da kıyametin kopması gerekmektedir. Bunun için de Yahudilerin İsrail devletini Filistin’de kurmaları, Kudüs’ün başkent olması, Mescidi Aksa'nın yıkılarak yerine daha önce de orada olduğunu ileri sürdükleri Siyon Mabedi'nin (Hz. Süleyman’ın Mabedi) tekrar inşa edilmesi, Yecüc ve Mecüc’ün ortaya çıkması ve daha buna benzer birkaç aşamanın gerçekleşmesi gerekiyor. Evangeliklerin bir diğer inancı da, tüm bu etkenlerin hızlandırılması, kıyameti hazırlamak, İsrail’e yardımcı olmak, Kurtarıcı İsa’yı tekrar bedenlendirmek adına Tanrı’ya hizmet etmek ki Scofield İncilinin kehaneti yerine gelsin. (Scofield 1921'de ölmüş Amerikalı bir doktor. Referans İncilinin Türkçesini bulamadığım için bu kehanet aynan böyle mi geçiyor yoksa Evangelikler mi böyle yorumluyor, kesin iddia veya fikir yürütemiyorum ama Evangeliklerin kıyameti hızlandırma inancı birçok kaynakta yer aldığı gibi gizledikleri bir şey de değil).

Protestanları yani Evangelik ABD başkanlarını -günümüz Ortadoğu planlarını, iktisadi/kapitalist perspektiflerini bir kenara bırakırsak- Yahudilerle, İsrail’le ve daha bir açarsak Siyonizm’le yakınlaştıran en önemli prensip din ve Apokrif kitaplardaki fikir birliğidir. Bu bağın temellerini anlamak için tarihin derinliklerine dalmak gerekiyor.

İskender M.Ö 333’de Filistin’e girince, M.Ö 586’da Babil sürgünüyle (Diaspora) dağılmış olan Yahudiler, tekrar Kenan Diyarı’ndan göç ederek İmparatorluk sınırları içinde bulunan İskenderiye’ye yerleştiler. Öyle ki, İskenderiye nüfusunun yüzde 40’ını Yahudiler oluşturuyordu. O dönem İskenderiye’de konuşulan yaygın dil Grekçe idi. Zaman içersinde İbranice konuşan Yahudilerin ana dili Grekçe’ye dönüştü. Grekçe yazıp, Grekçe okuyor, Grekçe dua ediyorlardı. İbranice bilmeyen yeni nesil açısından bu, inançtan uzaklaşmayı ve yozlaşmayı gündeme getirmeye başlamıştı ki, M.Ö 250’de İskenderiye’de 70 kişiden oluşan bir çeviri kurulu oluşturuldu. Bazı kaynaklar 12 İsrail Kavminden 6’şar din bilginin bir araya geldiğini ve toplam sayılarının 72 olduğunu söyler. Buna rağmen bu çeviri kuruluna “Septuaginta” adı verildi. Yani “70’ler”. Bu Yahudi din bilginleri 46 Kitabı Grekçeye çevirerek Tevrat’ın çevirisini gerçekleştirmiş oldular. Bu çeviri tarihte çevirenlerinin adıyla anılır.

3 asır kadar Septuaginta tek Grekçe Tevrat ve 46 kitap olarak Yahudiler tarafından kullanıldı. Ancak M.S 70’de Yerusalem yıkılarak Süleyman’ın Mabedi yerle bir edildikten sonra, Yahudi önderler bazı dini kararlar almak üzere M.S 90’da Filistin’deki Jamnia (Jabneel) kentinde bir konsül tertiplediler. Bu konsülde 39 Kitap Kanonik (bir sistemi oluşturan kuralların tümü) olarak belirlendi. Geri kalan kitaplar Deuterokanonik (ikinci dereceden Kanonik) ya da Apokrif (şüpheli) adını aldı. Yahudiler bugün hala 39 Kutsal Kitaptan oluşan Tevrat’ı kullanırlar. Tabii Jamnia konsülü toplandığında Yeni Ahit yani İncil, Eski Ahit’e henüz eklenmemişti.

Oysa günümüzde Katolik ve Ortodoks Kiliseleri, Septuaginta’da yer alan 46 kitabı da Kitab-ı Mukaddes’e dahil eder ve kutsal sayar. Bu nasıl oldu; Katolik Kilisesi, 1545 -1563 yılları arasında toplanan ve ekümenik sayılmayan Trento Konsülü’nde, (Bu tarihte Protestan reformizmi yeni yeni filizleniyordu) Papa Damascus tarafından M.S 382 yılında Aziz Hieronymus’a Latinceye çevrilmesi görevi verilen ve çevirisi 23 yıl süren Vulgata’da yer alan 46 kitabın tamamını Kutsal Kitaplar arasında saydı. Ortodoks Kilisesi ise “Deuterokanonik” olarak adlandırdığı kitapları 1642’deki Jassy ve 1672’deki Yerusalem sinodlarında “Kutsal Yazılar’ın gerçek parçaları” olarak adlandırdı. Bugün Ortodoks kilisesi Atanasyus ve Jerome’nin görüşlerinden yola çıkarak 39 Kanonik’in dışında kalan kitapları Deuterokanonik ve Apokrif saymakla birlikte Septuaginta çevirisini yani 46 kitabı Kutsal sayar. Protestan inancı, Katolik ve Ortodoks inancından burada ayrılır. Deuterokanonikleri Kutsal Kitap’a dahil etmezler. 16.yy. Reformcuları Deuterokanonikleri reddederek 39 Kitaplık Yahudi Kanonu’nu benimsediler. Protestanlar, Deuterokanonikleri manevi açıdan değerli bulsalar da Apokrif sayarlar ve Eski Ahit’e dahil etmezler. İşte Yahudilerle, Protestanları birleştiren, Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlardan ayıran temel ilke burada yatar.

Tabii ki bu iki dini ve ideolojiyi birbirine bağlayan bir diğer etmen de iktisadidir, Kapitalizmdir.

Ortaçağ Katolik Kilisesi'nin faizi kesin olarak yasakladığı bir zaman, yani 16. yüzyılda yeni bir mezhep Avrupa'da yeni yeni doğuyordu. Tarihte Yahudi aleyhtarı gibi gösterilen Martin Luther ve bir Fransız ailenin oğlu olan Jean Calvin’in kurduğu bu mezhep, yani Protestanlık, kendine Tevrat’ı kaynak alıyor, kilisenin ve Papa’nın otoritesine karşı bir reform niteliği taşıyordu. Öte yandan Martin Luther’in getirdiği reformların içeriği Yahudilerin ticari ve sosyal alandaki fikirleriyle de birebir örtüşüyordu. Jean Calvin’in reformlara adapte edilen, “insanların eşit yaratılmadığı”, “Tanrı’nın dünyayı yaratmadan önce bazı kişileri seçmiş olduğu”, doktrinleri de zaten kapitalizmi destekler yöndeydi.

Luther’in hocası olarak kabul ettiği ve yol göstericim dediği Reuchlin, Kabala'dan hareket ederek Hıristiyan Kabalası'nı hazırlamıştı. Kilisenin bu dönemdeki etkisini zayıflatıp kendilerine yol açmaya çalışan Yahudiler, Protestanlığı bu amaçla kullandılar, hatta Protestanlık uygulama açısından bir süre sonra Hıristiyanlıktan çok, Yahudiliğe yakın bir din halini aldı.

Protestanlık ve Yahudilik arasındaki bu yakınlaşma Yahudi ticaretini yani faizden kazancı da beraberinde getirdi. Dünya’da Kapitalizm, zaten ilk olarak bu yakınlaşma ile ortaya çıktı. Ortaçağ'da Katolik Kilisesi, kapitalist ideolojinin gelişmesine dini ve ahlaki açıdan engeller koyuyordu. Tefecilik sadece Hıristiyan cemaatine dahil olmayan kişilerce yapılıyordu, çünkü Ortaçağ otoritesi ve kilise, asketik gerekçelerle faizi yasaklıyordu. 16 ve 17. yy’lardaki Protestan reform hareketi özellikle Kuzey Avrupa'da yayıldı. Bu yayılma beraberinde kapitalizmi de getirirken, bu bölgelerde iktisadi kalkınma da başladı. Hollanda ve İngiltere başı çekiyordu. Protestan doktrinlerle yeni bir ticaret anlayışı dünyaya sunuluyordu. Doktrinlerde yapılan değişiklerle kapitalizm bir yaşam biçimi haline getirilirken dini açıdan da artık birer günah içermiyorlardı. Diğer yandan İngiltere’de bazı asketik püriten kesimler I. Elizabeth’in iktisadi ve dini reformlarına karşı çıksalar da, ticaret ve endüstri hızla gelişmeye başladı. Sanayi devrimi ve anapara, meta, emek, artı değer derken Protestanlar daha zengin olmak için malın biriktirilmesini kural olarak getirdiler.

Günümüzde modern kapitalizmi yönetenler Protestan ve Yahudi toplumlardır. Dünya para trafiğini, silah ticaretini, savaşları onlar kontrol ederler, siber dünyayı neden kontrol etmek istemesinler? Tekrar belirtmek istiyorum ABD ve İsrail faşizmine karşı bir kontrfaşizm diyalektiği yaratmak istemiyorum ancak tarih yalan söylemez. Kaldı ki, benim odağım halklar değil.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git