|
GUERNICAKategori: Unutulmayan Yapıtlar | 0 Yorum | Yazan: Onur Ayangil | 09 Kasım 2010 12:47:53 Günlerden 26 Nisan 1937 pazartesi. İspanya'nın Bask bölgesinde yer alan 5000 nüfuslu Guernica-Lumo kasabasında Pazar kurulur, pazartesileri. O ılık ilkbahar günü, civar kasaba ve köylerden alışverişe gelen halkın da katılmasıyla bir hayli artmıştı kasabanın nüfusu.
Cumhuriyetçilerle faşistler arasında başlayan iç savaş bir yıldır sürmekteydi. Şükürler olsun Tanrı’ya, Basklar’ın eski başkenti Guernica-Lumo’nun bulunduğu bu bölgeye kadar henüz ulaşmamıştı savaşın, İspanya’nın bir çok kentini yakıp yıkan, nice vatandaşları kırıp geçen yabanıl ve korkunç gücü. İşte bu güvencenin rahatlığı içinde her türden kuşkudan uzak alışverişini yapıyordu yöre halkı, kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla çocuğuyla. Ama İspanya halkının şükürde kusur etmediği Tanrı sanki o gün onlara ihanet etti. Saatler 16.30 u gösterdiğinde Santa Maria kilisesinin çanı alışık olunanın dışında çalmaya başladı. Bir alarmın umarsız çığlığıydı bu. Az sonra da Almanların komutasındaki Cobra Lejyonuna bağlı 24 uçak, faşistlere destek olsun diye bomba yağdırdı gökten. Birbuçuk saat süren bombardımanda toplam 22 ton bomba düştü kentin üstüne. Kaçışan, ellerini göğe uzatıp dua eden, bir yere sığınmak için koşuşturan, ne yapacağını bilemeden kalakalan insanlardan 1654 ü öldü. 889 kişi de yaralandı. Savaşa ve insan kıyımına neden olanlara nefret duyup başkaldıran kişilerden biri de ressam Pablo Picasso’ydu. Bu başkaldırısını yansıtmak amacıyla, olaydan 15 gün sonra, 11 Mayıs 1937 günü, GUERNİCA adını vereceği resmi gerçekleştirmek üzere tualini gerdi sanatçı. Guernica adlı yapıtında Picasso savaşın trajik yanını, hiçbir suçu ve günahı olmayan kişiler üzerindeki olumsuz etkisini dile getirmekte ve bu tür kıyımlara göz yumduğu için de Tanrı’ya başkaldırmaktadır. Bu yapıt sadece Guernica kasabasının uğradığı kara yazgıya bağlı kalmayıp, genelde tüm savaşları ve bu savaşları doğuran tüm tutkuları, toplumsal benlikleri ve bencillikleri, açgözlülükleri, öfke ve kinleri yermeyi amaçlamıştır. Yapıt tamamlandığında bir çok ülkede sergilenmiş, dünya kamuoyunun dikkatlerini İspanya iç savaşının üzerinde toplamayı becermiştir. Tablo tual üstüne yağlıboya tekniğiyle, siyah-beyaz olarak, 349 X 776 cm. ölçülerinde gerçekleştirilmiş, hem boyut olarak, hem de nitelik olarak dev bir yapıttır. Yapıtın siyah-beyaz tekniğinde gerçekleştirmesinin nedeni savaşın yaşamı nasıl kararttığını, yaşamın renklerini nasıl yok ettiğini ortaya koymaktır. Guernica’da acı içinde kıvranan insanlar, hayvanlar ve şeklini yitirmiş nesneler görüyoruz. Sahne bir köy odası gibi tasarlanmış; zira olay İspanyolun kendi yurdunun bir köşesinde olmuştur. İspanyolların kıyımına neden olanlar da gene İspanyollardır. Kısacası kardeş kardeşi kendi evinde vurmuştur. Sahnenin solunda, kollarında ölü yavrusunu tutan acı içinde bir kadın var. Bir boğa, sahiplenmişcesine kadının yanında dimdik ayakta duruyor.Boğa savaşan taraflardan haklı olanın insancıl ve yardımsever gücünü simgelemekte. Boğanın kuyruğu, sönmüş bir meşaleden çıkan duman gibi betimlenmiş. Zira boğa haklı olan tarafı da simgelese yenilgiye uğramış durumda. Kompozisyonun ortasında bir at görmekteyiz. Gücünden kaynaklanan umursamazlık ve acımasızlıkla nara atan saldırgan bir at. Tüm acımasızlığını ağzının şeklinden anlamak olası. Her kötülüğün odağı olduğundan, resmin ortasında yer almakta. O da savaştan nasibini az da olsa almış. Vücuduna bir mızrak saplı. Atın altında, sırtüstü yatan ölü bir askeri görüyoruz. Askerin mızrak tutan sağ kolu kopmuş, mızrağı da savaşırken kırılmış. Kırık mızrağın yeşerip çiçek açtığını görüyoruz. Belli ki barışçıl düşüncelerle girdiği savaşta savaşın kurallarına uyup öldürmek zorunda kalmış. Şimdi geldik kompozisyonun en çarpıcı, en önemli simgesine. Atın kafası üstünde duran ve tüm olayları tepeden izleyen göz. Sönük bir ampul, göz bebeğini oluşturmakta. Ampul sönük, bu nedenle de göz, görmeyen bir göz. Ve bu göz tüm evreni izleyen Tanrı’nın gözünü simgelemekte. Geçmiş uygarlıklarda, tarikatlarda, dinlerde ve bir çok ezoterik kuruluşun ritüellerinde göz simgesi, Tanrı’nın dünyayı izlemesi olarak kabul edilmiş ve kullanılmıştır. Picasso ışığı yitmiş göz simgesini kompozisyonun üst tarafına koymakla, koruyucu ve sakınan diye nitelediğimiz Tanrı’nın her şeyi gördüğü savlanan gözünün de körelmiş, artık görmez durumda olduğunu varsayıp Tanrı’ya kafa tutmakta, baş kaldırmaktadır. Resmin en ilginç özelliği ise, Tanrı’ya kafa tutan resim olmasında yatar. Bu göz simgesini sanatçı, küçük boyutta, Tanrı’nın günahsız kulları kabul ettiği ve iyi güçleri simgeleyen figürlerde, Tanrı’nın insanda yansıyan aklını belirtmek için kullanmıştır. Ama bu kez, figürün sahip olduğu iki gözden, bulunduğu konum olarak görünmeyen ikinci gözünü, görünen bir yere koyarak. Yani, onlar Tanrı’nın verdiği iyi bakan iki gözle, aklın gözüyle doğruyu gördüler ama işe yaramadı demek istercesine. Bu sözünü ettiğimiz simgesel gözleri kompozisyonun solunda yer alan boğada ve yerde cansız yatan askerde gözlemleyebilirsiniz. Atın sağ tarafında, savaşın tüm acımasız sahnelerine tanık olup yılgıdan çıldırma düzeyine gelen bir kadın, içinde bulunduğu bu dünyanın kara yazgısından kurtulmak istercesine, onu başka dünyalara ulaştıracak olan ve bulmayı umut ettiği bir pencereye doğru uçuyor. Kadının elinde yanan bir gaz lambası var. Gitmeden önce lambasının ateşiyle, Tanrı’nın gözbebeğinin sönmüş ışığını bir olasılıkla yakabileceği umuduyla lambayı göze doğru uzatmada. Uçan kadının altında, yerde yarı sürünür durumdaki bir diğer kadınsa, uçan kadının taşıdığı lambaya ilgiyle bakıyor, ışığı sönük gözbebeğinin belki de yeniden ışığına kavuşabileceği umuduyla. En sağda yer alan, altından fışkıran alevlerin yaktığı figürse, ellerini göğe doğru uzatmış, kendisi gibi umarsızları görmeyen Tanrı’dan yardım istiyor. Sağ gerideki pencere ise, bu yılgı, korku ve acımasızlık dünyasının ardında, mutluluğun egemen olduğu başka dünyaların da var olduğunu anımsatıyor. Sol arka planda, bir rafın üstünde bir barış güvercini duruyor. Savaş onun da canına okumuş. Yapıtta ayrıca, faşist İspanya’nın o günkü koşullarında açıkça gösteremediği, iki gizli simge var. Bu gizli simgeler Guernica kıyımını uygulayan ve bu savaşta faşistlere gizlice yardım eden dış kaynaklı insan ve silah gücünü vurguluyor (nazi Almanya). Bu simgelerden biri, aklı simgeleyeni, bir insan kafası. Fas’ın faşistlere insan gücü yardımında bulunmasından ötürü Faslı bir adam kafası olarak betimlenen bu kafa kötü tarafı simgeleyen atın gövdesinde gizli. İkincisi, yani dış kaynaklı silah gücünü simgeleyense, bir boğa kafası. Boğa kafasını atın yere diz çökmüş durumdaki sağ ayağı oluşturuyor. Çünkü kaba gücü, silah gücünü simgeleyen boğa ancak atın ayaklarında oluşabilir, kafasında değil. Bu iki gizli simgeyi açıklayan bir çizimi yanda bulacaksınız. Sevgili okurlar, dileyelim ki, Tanrı’nın gözü hep üzerimizde olsun, acımasızlardan bizi korusun ve savaş denen belayı hiçbir zaman, hiçbir topluma tattırmasın. Barış ve kardeşlik sonsuza dek egemen olsun. Esen kalın. Onur Ayangil
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|