Deprem korkusu bütün gün yüreğimden inmedi. Sanki yıllar sonra aynı günde yeni bir depremle sarsılacakmışız gibi... Neden böyle düşündüm? Cumhuriyet'teki depremle ilgili yazıları okuyunca, yetkililerin ilgisizliğinin sürüp gitmesine kimsenin çıkarmamasına içerlediğimden, demek yüreğim karardı.
16 – 22 Ağustos
16 Ağustos, Pazartesi
Merkezkaç’ı yolladım Kırmızı Yayınlarına.
Ne zor oldu “Çınlatma, Aşkın Beni, Göç/ük ve Merkezkaç”ı bir araya getirmek.
Birbirine zıt duruşlar aslında. Olsun varsın. Farklı içerik ve biçemler toplamı Merkezkaç.
Bakalım Kırmızı ne diyecek. Bu dosyayı yayınevine yollayana kadar ne sıkıntılar geçti üstümden, düşlerimden.
17 Ağustos, Salı
Deprem korkusu bütün gün yüreğimden inmedi. Sanki yıllar sonra aynı günde yeni bir depremle sarsılacakmışız gibi...
Neden böyle düşündüm? Cumhuriyet’teki depremle ilgili yazıları okuyunca, yetkililerin ilgisizliğinin sürüp gitmesine kimsenin çıkarmamasına içerlediğimden, demek yüreğim karardı. Hava çok sıcak ve bu sıcaklar depremi haber veriyormuş gibi algılamak sabit fikir haline geldi neredeyse. Hele köpekler biraz uzun havlayınca, depremin ayak seslerini duyar gibi oluyoruz.
Hava nemli, sıcak ise 42 derece. Geceleri 35 derecede boğulacak gibi oluyorum. Gövdemden ateş fışkırıyor bütün gün evden dışarı çıkmadığım halde.
Yeni acılar olmasın, buna dayanması çok zor diyorum içimden.
18 Ağustos, Çarşamba
Dün geceki Hayat Bahçesi’ndeki rezaleti düşünüyorum ve kendime kızıp duruyorum geceden beri.
“Şiir, Şarap ve Tango” gecesi için davet edildim. İçkili ortamlarda şiirin ne kadar yeri vardır, hele şiir üzerine söyleşinin?
Hiç yerinin olmadığını dün gece çok iyi anladım bunun. Okuduğum şiirler havaya uçup gitti.
Benim konuştuklarımın duyulmadığını söylediler. Sonra bir tango yapıldı. Sonra pasta yenecekti, dediler. Dayak yemiş gibi oldum, ben pastayı ne yapayım? Bir daha tövbe böyle yerlerde şiir okumaya. Ben bu tür yerlerde şiir okuma heveslisi olmadım ki hiç. Kaç yıldır bahaneler bulup duruyordum, bu yıl neden evet dedim, onu çözemiyorum. Şiir ve şiir üzerine söyleşi içkili lokantaların, barların, birahanelerin... yeri değil. Bunu biliyordum ama bile bile “Şiir, Şarap ve Tango” gecesine katıldım ve boyumun ölçüsünü aldım.
19 Ağustos, Perşembe
Dün gece balkonumuz on kişiyi ağırladı. Rakıyı gıdım gıdım, onu da iyice sulandırarak içmeye çalıştık mevsimin gözde mezeleriyle birlikte. Hava serinleyecek yorumları yapıldı ve ülkemizin politik haritası üzerinde gezindik durduk hiçbir şeye çare olamadan, çözüm getiremeden kimi sorunlara.
Bir komşumuzun sabah kahvesi davetini yerine getirmeden benim bavulumu hazırladık.
Bizimköy’den ayrılırken beni uğurlamaya gelen komşularımıza “Giden ben değilim, bir başkası, yüreğim ve gönlüm burada, sizinle” diyecektim sözcükler boğazımda düğümlenmeseydi.
Yahya Kemal’in şu ki dizesini yüksek sesle söylememek için kendimi güç tuttum:
“Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor:
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.””
20 Ağustos, Cuma
İzmir garajından havaalanına konan otobüs seferi işimi çok kolaylaştırdı. Servisle Gaziemir’e, oradan da taksiyle havaalanına gidiş gerginliğini ortadan kaldırmış yeni konan bu otobüsler.
Hiçbir aksama olmadan oyumu da “hayır” olarak kullandım ve birkaç tanıdığı da gördüm havaalanında.
Berlin’i özlemişim. Bu kent beni nasıl da kendine bağladı!
Saat sekizde okuldaydım ve ortak kahvaltıdan sonra yeni okul döneminin plan ve programı konuşuldu. Yeni ders planları dağıtıldı. İçim nasıl sıkıldı okulda.
Evde, Dirim’in kız arkadaşının yaptığı biber, kabak, patlıcan dolmasını yedik Dirim’le öğlen. Evde hazır yemek bulmak ne güzel!.
Sonra arabanın far ayarları için tamirciye ve alışverişe gittik.
21 Ağustos, Cumartesi
Berlin’e alışmaya çalışıyorum. Nem can sıkıcı. Ayvalık ise poyrazmış; kapılar-pencereler çarpıyormuş.
Süreyya Berfe’nin şu dizeleri dilimden düşmüyor:
“Akşam serinliği / Bir daha doğmak gibi”
“Nereye gittiysek geldi / denizin şarap rengi”.
22 Ağustos, Pazar
Temizlik yaptım. Çamaşırları katladım. Kanal boyunda yürüdüm. Sonbahar Berlin’e ne yakışıyor! Büyülü Koro’yu okudum Rus Kültür Tarihi’ni derinliğine kavramaya çalışarak.
Yalnızım.
Dirim’in midesi ağrıyor.
Yarın okul.