|
|
"YETMEZ AMA EVET"çiler buna da mı evet diyor?Kategori: Söyleşiler | Makaleler | 1 Yorum | Yazan: A.Ulak | 07 Eylül 2010 17:54:42 Memleketimden aydın ve referandum manzaraları iç açıcı değil. Kuşkusuz tümü bakımından değil; ama bu kadarı da çok değil mi? Sorun, sanatçı / aydın kimliğini taşıyanların halkoylamasında ne yönde oy kullanacakları da değil. Hatta oylama sonrasında oylarının rengini açıklamaları bile değil.
Sorun, kitleleri etkileme gücü olan insanların, oylarını, iktidarın kampanyasına destek verecek bir biçimde, davul-zurnayla önceden açıklamaları. Nerede kaldı aydın sorumluluğu? Nerede kaldı iktidarlara karşı eleştirel çizgiyi korumanın aydın kimliğinin ayrılmaz bir parçası olması? Üstelik de toplumu bu denli bölen ve tüm sol/aydın hukukçuların cepheden karşı olduğu bir metin söz konusu olduğunda. İçeriğini tam bilmedikleri bir metne veya sürece bu denli angaje olmanın derin anlamları nedir? Bunun masum bir demokratik tavır açıklamanın ötesinde anlamlara sahip olması gerekmez mi? “Yetmez ama evet”çiler acaba iktidarın düzenlemesinde neresini yetmez buluyorlar? Özelleştirme talanını mı? Yapılmış ve yapılacak çevre talanını mı? Yargının elinin kolunun bağlanmasını mı? İktidarın sivil vesayet heveslerini mi? İktidarın baskıcı ve emek karşıtı yüzünü mü? Başbakan Hatay mitinginde ne diyordu? “Yargı ayağımızda pranga gibi; bu pranga olmasaydı özelleştirme gelirleri daha fazla olurdu”. Evetçi sanatçı ve aydınların masum bir yanılgı içinde oldukları “iyimserliğini” koruyarak sadece bu iddiaya yanıt verelim. Türkiye’nin en büyük şirketi TÜPRAŞ 2003 yılında 1,3 milyar dolara satıldı. Petrol-İş dava açıp bu talanı Danıştay’dan döndürdü. Satılan yabancı şirketin adresi bir posta kutusundan ibaretti! Daha sonra bu şirketin %14,75 hissesi halkın duymadığı bir “halka arz” yoluyla borsa değerinin altında elden çıkarıldı. Geriye kalan yüzde 51 hissesi Koç Holding-Shell ortaklığına satıldı. Toplam hasılat 4,5 milyar dolar oldu. Kamu zararı böylece 3,2 milyar dolar azaltılmış oldu. Yargının kimlerin çıkarları için pranga olduğu bilmem böylece anlaşılıyor mu? SEKA BALIKESİR KAĞIT FABRİKASI ÖRNEĞİ İyi anlaşılması için PETKİM, TEKEL, Seydişehir Alüminyum… örneklerine de bakılabilir. Ama küçük olduğu kadar anlamlı bir örnekle devam edelim: SEKA Balıkesir Kağıt Fabrikası AKP’nin ilk aylarında satılmak istendi; fiyat sadece 1,1 milyon (evet milyon) dolardı. Satış, yandaş Albayraklar şirketine yapılıyordu. Gül Hükümetinin özelleştirmeden sorumlu bakanı Sayın Abdüllatif Şener bu peşkeşe izin vermedi. Mart 2003’te Erdoğan Hükümeti kurulurken Başbakanın ilk icraatı Özelleştirme İdaresini Başkanlığını (ÖİB) Şener’den alıp Unakıtan’a vermek olmuştu. Unakıtan da Balıkesir SEKA’nın satışını hemen onaylayıverdi. Peki, Boğaz manzaralı bir daire bile alamayacağınız paraya Albayraklar’a satılan neydi acaba? Anlaşılır olsun diye karşılaştırmayı sadece Fabrikanın 185 lojmanı üzerinden yürütelim. Bunlar 2+1 veya 3+1 dairelerdir. Her birini kümes fiyatıyla 20 bin liraya satmış olsaydık, 3,7 milyon lira veya yaklaşık 2,5 milyon dolar ederdi! Peki SEKA Fabrikasının toplamı kaça satılmıştı? 1,1 milyon dolara. Satılanlar içinde 1 milyon 950 bin metrekare Balıkesir’e 13 km. mesafedeki kentsel rant değeri kazanmış arsayı saymıyorum. Tesis içindeki üç fabrikayı saymıyorum. Peki sonra ne oldu? Sektörde örgütlü Selüloz-İş Sendikası konuyu idare mahkemesine taşıdı. ÖİB’nin ekspertizlerinin bile 50 milyon dolar değer biçtiği bu toplumsal varlığın kamu zararı oluşturacak biçimde ellide birine satılmasını yargıdan döndürdü. Ama ÖİB geri alma işlemi için uzun süre harekete bile geçmedi. Dava hala sürüyor. “Yetmez ama evet” diyenler buna da evet diyorlarsa söyleyecek söz kalmıyor. Ama iktidarın bununla yetinmek istemediğinin en azından farkında olmaları için ekleyeyim: Halk oylamasına sunulacak düzenlemenin 11. maddesiyle Anayasa’nın 125. maddesine “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz” hükmü ekleniyor. Böylece bundan böyle kamu yararına olmadığı aşikar olduğu halde şeklen hukuka uydurulmuş her şaibeli iş onay görmüş olacaktır. Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılda girişeceği 100 ila 200 milyar dolarlık çevre yatırımı ve özelleştirmesi de bu kapsamda değerlendirilecektir. Ulusötesi şirketler ve onların arkasındaki büyük devletler, iktidarın beslediği yandaş şirketler Türkiye’nin böylesine “bon pour l’Orient” (“Şark için yeterli”) bir Anayasal düzene geçmesi için ellerini ovuşturup bekliyorlar. Bizim “yetmez ama evet”çilerimizin beklentisi ne olabilir acaba? Sonsöz: Aydın olmak zor zanaattır. Herkes taşıyamaz. Prof. Dr. Oğuz Oyan | Odatv.com
Yorumlareflatun
{ 13 Ekim 2010 18:05:43 }
''Yetmez Ama'' cilar neye evet dediklerinin farkinda olsalardi yeter ama artik haa bu kadari da fazla derlerdi:)
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|