|
|
Dijital DolandırıcılıkKategori: Türkiye | 1 Yorum | Yazan: Bülent İbrişim | 07 Eylül 2010 03:54:53 Gazetelerden;... "ÖSYM ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın gerçekleştirdiği sınavlara sahte belgeler düzenleyerek para karşılığında başka kişileri soktukları gerekçesiyle yapılan operasyonla yakalanan ve sağlık kontrolü sırasında gülerek rahat tavırlar sergileyen zanlıların arasında çeşitli üniversitelerde görevli doçent, kamu personeli ve öğretmenlerin de bulunduğu öğrenildi...
..ÖSYM Yürütme Kurulu, KPSS’deki kopya soruşturması nedeniyle bilgisayar incelemesinde diğer sınav sorularının açığa çıkması üzerine Tıpta Uzmanlık Sınavı önlisans KPSS’yi erteledi. Ayrıca 2010 yılı içinde yapılacak toplam 10 sınavın takviminin değişeceği öğrenildi… Eğitim-İş Başkanı Yüksel Adıbelli, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana tüm merkezi sınavlardaki sızdırma olaylarının büyük artış gösterdiğine dikkat çekerken, YÖK Eski Başkanvekili İsa Eşme “Kapsamlı bir sızdırma olayı varsa, bu durum bir cemaat yapılanması ile bağlantılıdır” diye konuştu”. Akademisyeni, öğretmeni, dersane sahibi, bir dersane sahibinin seçme ve yerleştirme işlemlerini yapan bilgisayar dairesinin başkanı olan eşi de sözkonusu çete ya da iddia edildiği gibi cemaat üyeleri ise; Şimdi daha iyi anlıyorum eğitimin neden bazı ideolojik çevrelerin merkezi çalışma haline getirildiğini; Şimdi daha iyi anlıyorum kamu kurumlarının nasıl militanlıştırıldığını ve yemlik haline getirildiğini ve sonra da verimsizler diyerek özelleştirilmelerine gerekçeler bulunduğunu; Şimdi önemini daha iyi anlıyorum her geçen gün eksikliğini daha iyi hissettiğim Uğur Mumcu’nun “Tarikat, Siyaset, Ticaret” adlı kitabında yazdıklarını; Şimdi anlıyorum değerli azınlığı dışında tutarsak, dünyanın en fazla profösör, doçentine sahip olmasına karşın üniversitelerimizin dünya sıralamasındaki yerlerinin, yazılan ve uluslararası bilimsel yayın organlarında yayımlanan makalelerin neden bu denli mahcup edici sayıda olduğunu. Milyonlarca öğrenci, kamu personeli adayı, uzmanlık sınavına hazırlananlar ve diğerlerinin, bu haberleri duyduklarında, okuduklarında neler hissettiklerini ve düşündüklerini daha da fazla merak ediyorum. En çok da bunca olana karşın çok azı dışında toplumun neden sesini yükseltmediğini.. Bir diğer merak ettiğim konu da, bu toplumun bireyleri nasıl inanıp güveneceklerdir artık iyi ve namuslu insan olmayı öğütleyen öğretmenlerine; organizeli ve nitelikli dolandırıcılığın suç oluşturduğunu anlatan üniversite hocalarına, hipokrat yemini etmiş doktoruna, aydınlarına ya da görevi vatandaşa hizmettir denilen politikacısına, bir başka kamu görevlisine.. Bu ortamda nasıl güvenebilirsiniz yazılanlara, çizilenlere, söylenenlere ve de bilgisayarlı seçim sayımlarına ve sonuçlarına ? Peki, emek vererek başarı sağlamanın olanaksız olduğuna varolan uygulamalarla inandırılan çocukların, gençlerin ve hatta yetişkinlerin ülkesinde haktan, adaletten, ahlaktan, eşitlikten, insanlıktan, bilimden ve demokrasiden söz edilebilir mi? Peki, bırakın okuma ve bilinçlenme olanağı elde edememiş çoğunluğu; bu azınlık ortamında bile gemisini yürüten kaptan kültürünün derinleşmesi bunca yolsuzluğa karşı ses çıkarmamanın hatta desteklemenin temel nedeni olabilir mi? Ya da, kutsal inancının takiyye startejisi ile yalan söyleme, kandırma, kayırma ve siyasi çıkarlar gibi eylemlerde kullanılmasının samimi bir inanç sahibi üzerinde yarattığı erezyonu düşünebiliyor musunuz? Veya, siyasi ya da idari erke sahip olduktan sonra yetkilerini maddi kazanç sağlamak üzere kullanan ve açığa çıkanların yaptıklarının neden yanlarında kaldığını anlayabiliyor musunuz? Rahmetle anılma ayrıcalığını nereden edindiğini bir türlü anlayamadığım küreselleşmeyi hepimizden önce farkeden bazı liderlerin, “benim memurum işini bilir” sözünün aslında, “eskiden Malboro bile bulamazdık” yollu yakınma ve destekleme basitliğinden öte günümüze ışık tutan bir yolgösterici olduğunu artık kavrayabildik mi? Eskiden toplumları, halkları küçültücü bulduğumdan şiddetle reddettiğim hatta öfkelendiğim, “toplumlar layık oldukları yöneticilerce yönetilirler” deyişinin doğruluğuna hala inanmak istemiyorum. Ama, yine de toplumlar çoğu zaman belki de aralarındaki pay kavgası nedeniyle çok azı ortaya çıkan yolsuzluk ve sahtekarlıklara karşı neden duyarsız diye düşünmeden de edemiyorum. Acaba bu durum popüler bir kültüre dönüştü de ben mi ayrımında değilim? Acaba , çoğunluk olup bitenleri bu nedenle mi kendi kültür ve beklentisine yabancı bulmuyor? Acaba geçmişin dolandırıcılar kralı Sülün Osman dolandırıcı olmasına karşın kendisine duyulan şaşırtıcı sempatiyi, bugünleri düşündüğümüz de, hak mı etmişti? Çok zor da olsa da tüm bu soruların yersiz olmasını diliyorum! umutlarımı geleceğe taşımak için..
YorumlarAynur Ibrisim
{ 18 Kasım 2015 14:15:50 }
Bu yazinin iceriginde yer alan haksiz kazancli yolsuzluklara karsi hakli haykirislar; bana , cok sevdigim bir deyisimizi animsatti.. "AR'LI arindan utanirmis,AR'SIZ benden korkuyor sanirmis !" Evet ! Eskilerin deger yargilarini ozetleyen ozlu sozlere zaman zaman dokunup hissetmeli , unutanlara ya da unutmak isteyenlere de hatirlatmak gerek diye dusunuruz biz-deger yargilari eskilerle ortusenler- fakat ; gunumuz dunyasinda unutanlara hatirlatmak kiyafetli olmuyor ,AR'imizi hep oldugu yerde,alnimizda tutup ,ruzgara karsi dort nala kosan at misali haykirmak,cinlatmak lazim ortaligi, utanip susmak yerine !Zira ,baska turlusunu , kabullenis zannettiklerinden ,kendi catlak seslerinden kendilerini tahrik ederek cig gibi buyuyorlar adeta gun-be- gun.. Her firsatta,her sekil ve sartta ,her yerde ve herzaman yanlisi,olmazi ,kotuyu haykirmak ve gun yuzune cikarmak olmali insanlik gorevlerimizden biri..Tipki ; bu yazi ile senin yaptigin gibi....Tesekkurler...
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|