|
|
İşte Türkiye'nin rakamları.Kategori: Araştırma | 0 Yorum | Yazan: Haberci | 29 Temmuz 2010 04:03:08 Eğitim-Bir Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin, Prof. Dr. Yasin Aktay'ın danışmanlığında gerçekleştirdiği "Türkiye'de Ortak Bir Kimlik Olarak Ötekilik" konulu araştırmanın sonuçları açıklandı. Memur-Sen ve Eğitim-Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Barcelo Ankara Altınel Otel'de araştırmayı hazırlayanların da katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi.
Gündoğdu araştırma sonuçlarını açıklamadan önce yaptığı konuşmada, Eğitim-Bir-Sen olarak özelde üyelerinin, genelde ülkenin sorunlarını dert edinerek sendikacılık yaptıklarını belirterek, "İnsanımıza karşı sorumluluğumuzun gereği olarak böyle bir araştırma yaptık" dedi. Araştırmanın 2 aşamadan oluştuğunu belirten Gündoğdu, bunların 14 ilden amaçlı örneklem yoluyla seçilen isimlerle yapılan 78 derinlemesine görüşme ve 16 ilden 2190 kişi ile yüz yüze anket uygulaması olduğunu belirtti. İki aşamadan elde edilen verilerin analizine dayanan bu çalışmada, Türkiye’de insanların kültürel ve siyasal kimlikle ’ötekiliğe" ilişkin algılarının genel bir tespiti ve tasvirinin yapıldığını kaydeden Gündoğdu, kültürel ve siyasal kimlik ile eğitim düzeyleri değişkenleri bakımından sorulara verilen cevapların incelendiğini söyledi. Gündoğdu, araştırmanın, Türkiye’de Kültürel Kimlik Algıları,olmak üzere, 9 ana bölümden oluştuğunu belirtti. Gündoğdu, referandum sürecinin Türkiye için çok önemli olduğunu ifade ederek, herkesi 12 Eylülde "evet" demeye çağırarak, "Duygusal öngörüm yüzde 65 diyor. Aklım ise yüzde 58 ile paketin kabul edileceğini düşünüyor" dedi. -TÜRKİYE’DE KÜLTÜREL KİMLİK ALGILARI- Araştırma sonuçlarına göre, "Kendinizi kültürel kimlik olarak birinci derecede nasıl tanımlarsınız?" sorusuna, ankete katılanların yüzde 52,6’sı Türk, yüzde 32,9’u ise Müslüman cevabını verdi. Bu dağılıma göre, kendini birinci dereceden Kürt sayanların oranı yüzde 5,1, Alevi sayanların oranı da yüzde 4,5 olarak belirlendi. Araştırmaya göre, birincil düzeydeki kültürel kimliğini Kürt olarak ifade edenlerin oranı, Kürtlerin genel nüfus içindeki oranının oldukça altında kalırken, Kürtlerin çok büyük bir kısmının birincil düzeydeki kültürel kimlik olarak Müslümanlığı seçtiği görüldü. Sonuçlara göre, Alevilik hem birincil hem de ikincil ve üçüncül kimlik düzeylerinde sahiplenilen bir kimlik tanımlama aracı iken, Sünnilik neredeyse bir kimlik seçeneği olarak görülmüyor. Kendisini birincil düzeyde Türk olarak tanımlayanların büyük bir çoğunluğu (yüzde 86,7) ikincil kimlik olarak Müslümanlık yanıtını verdi. -TÜRKİYE’DE SİYASAL KİMLİK ALGILARI- Araştırmaya katılanlara yöneltilen "Kendinizi siyasal kimlik olarak birinci derecede nasıl tanımlarsınız?" sorusuna yüzde 22,8 demokrat, yüzde 22,6 milliyetçi yanıtını verdi. Atatürkçülük yüzde 17,3, sağcılık yüzde 10,8 ve İslamcılık yüzde 9,7 olarak belirlendi. Araştırma sonuçlarına göre, birincil düzeyde sahiplenilen siyasal kimliklerin hiçbiri diğer siyasal kimlikler karşısında baskın hale gelemiyor. Ancak yine de siyasal kimlikler arasında orantılı olarak dağılan birincil tercihlerin, demokratlık ve milliyetçilik seçenekleri arasında daha çok yoğunlaştığı görüldü. -MAHALLE BASKISI, ÖTEKİLEŞME VE AYRIMCILIĞA BAKIŞ "Kendinizi tanımlama biçiminiz, dolayısıyla diğer toplumsal kesimlerden dışlanma veya baskı görüyor musunuz?" şeklindeki soruya katılımcıların yüzde 80’i "hayır, kesinlikle dışlanma ve baskı görmüyorum" cevabını verirken, "çoğunlukla hem dışlanma hem de baskı görüyorum" diyenlerin oranı yüzde 5,4, "zaman zaman dışlanma ve baskı görüyorum" yanıtını verenlerin oranı ise yüzde 12,3 olarak çıktı. "Sizce Türkiye’de en fazla baskı ve ayrımcılığa tabi olan kesim hangisidir" sorusuna yüzde 37,5 başörtülüler, yüzde 18,3’lük kesim Kürtler yanıtını verdi. -GENEL OLARAK ALEVİLİĞE VE ALEVİ AÇILIMINA BAKIŞ- Ankette, "Alevi Açılımı sizce ne anlama geliyor" sorusuna katılımcıların yüzde 34,7’lik kısım devletin vatandaşların taleplerine karşılaması yanıtını verirken, yüzde 28,3’ü toplumsal barış projesi olarak gördüklerini belirtti. Katılımcıların yüzde 28,9’u Alevileri susturma politikası olarak gördüklerini söyledi. "Cemevlerinin statüsüne ilişkin" yöneltilen soruya da katılımcıların yüzde 33,5’i ibadethane, yüzde 24,4’ü kültür merkezi ve yüzde 14’ü de tekke veya dergah cevabını verdi. "Türkiye’de orta ve uzun vadede Alevi-Sünni eksenli bir çatışma ihtimali olup olmadığına" yönelik soruya ise yüzde 5,8’i böyle bir ihtimalin varlığına kesinlik düzeyinde katıldığını, yüzde 13,5’i ise bu ihtimalin varlığına yine aynı kesinlik düzeyinde katılmadığını belirtti. Katılanların yüzde 53,1’i böyle bir iç çatışma ihtimali olmadığına katılırken, yüzde 19’u ise böyle bir ihtimalin olduğuna katılıyor. -KÜRT SORUNUNA VE DEMOKRATİK AÇILIMA BAKIŞ- Ankete katılanların yüzde 42,3’ü, demokratik açılım sürecinin Türkiye’nin milli bütünlüğünü tehdit ettiğine inandığını ifade ederken, demokratik açılım sürecinin milli bütünlüğü tehdit etmediğini düşünenlerin toplam oranı yüzde 35,2 olarak ortaya çıktı. Açılımın milli bütünlüğü tehdit ettiğine kısmen inananların oranı ise yüzde 22,6 olarak belirlendi. Araştırmada, "Demokratik açılımın Kürt sorunu olarak ifade edilen sorunu çözüp çözemeyeceğine ilişkin soruya verilen cevaplar incelendiğinde, toplumun üçte birinde böyle bir beklentinin oluştuğu görüldü. Ankete katılanların yüzde 31,5’i, demokratik açılımla Kürt sorununun çözümü arasında olumlu bir ilişki bulunduğuna inandığını belirttiği" kaydedildi. Demokratik açılımın Kürt sorununu çözeceğine en çok inanan kültürel kesim yüzde 50,5 ile Kürtler olurken, en az inanan kültürel kesimler yüzde 21,5 ile Türkiyeli kimliğiyle kendisini ifade edenler, yüzde 27 ise kendini Türk diye tanımlayanlar oldu. -AZINLIK HAKLARINA BAKIŞ- "Ruhban okulunun açılmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz" şeklindeki soruya, katılımcıların yüzde 41,5’i kesin olarak karşı çıkarken, okulun açılmasını koşullu veya koşulsuz olarak destekleyenlerin toplam oranı yüzde 27,7 olarak belirlendi. Buna göre, kamuoyunda Ruhban Okulu’nun açılmasına yönelik olumsuz bir bakış açısının bulunduğu, yalnızca üçte bire yakın bir kısmının Ruhban Okulu’nun açılmasını koşullu veya koşulsuz olarak desteklediği kaydedildi. -DİNİ HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLERE BAKIŞ- "Türkiye’de Laiklik uygulaması, dindar insanların beklentilerini karşılıyor mu?" sorusuna verilen cevaplara bakıldığında, ankete katılanların yüzde 29,4’ü karşılıyor, yüzde 32,4’lük kesim olumsuz cevap verdi. "Üniversitelerde, okullarda ve çalışma hayatında devam eden başörtüsü yasağı hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna yüzde 53,1’i üniversitelerde, okullarda ve çalışma hayatında devam eden başörtüsü yasağının tamamen kaldırılması gerektiği yönünde görüş belirtti. Buna karşılık yasağın her alanda devam etmesi gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 26,3, eğitim hayatında kaldırılması, fakat çalışma hayatında devam etmesi gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 13,3 olarak ortaya çıktı. Araştırmaya göre, yüzde 55,6’lık bir kesim, zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin azınlıkta kalan farklı inanç grupları için bir baskı ve ayrımcılık oluşturmadığını düşünüyor. Bu dersin söz konusu gruplar için bir baskı ve ayrımcılık oluşturduğuna mutlak olarak inananların oranı ise yüzde 19,5 olarak ortaya çıktı. -EĞİTİM HAKKINA BAKIŞ- "Okullarda gördüğünüz eğitim bugünkü dünya görüşünüzün oluşmasında ne ölçüde etkili oldu" sorusuna ankete katılanların yüzde 39,8’lik bir kesim "hiç etkisi olmadı" cevabını verirken, formel eğitimin, dünya görüşlerinin oluşmasında az ya da çok etkili olduğunu söyleyenlerin toplam oranı yüzde 48,6 olarak belirlendi. Katılımcıların yüzde 58,9’u anadilde konuşma hakkının doğal bir hak olduğunu ve bu hakkın kullanımının hiçbir şekilde engellenemeyeceğini düşünüyor. Anadilde konuşma hakkını en çok destekleyen kültürel kesimler sırasıyla Kürtler (yüzde 87,4), Aleviler (yüzde 73,5) ve Müslümanlar (yüzde 64,4) iken, en az destekleyenler Türkler (yüzde 49,9) olarak ortaya çıktı. -DEMOKRATİK HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE BAKIŞ- Ankete katılanların yaklaşık yarısına yakını (yüzde 43,3), demokratik hak ve özgürlüklerin yeterli olmadığını düşünüyor. Katılanların dörtte üçü (yüzde 75,7), Türkiye’nin farklılıklarıyla bir arada yaşaması durumunda daha güçlü olacağına inanırken, yüzde 67,8’lik bir kesim, kültürlerin gerek yasal gerek toplumsal düzeyde tanınması gerektiğini düşünüyor. Farklı kültürlerin yasal ve toplumsal düzeyde tanınması gerektiğine en çok inanan kültürel kesim yüzde 87,3 ile Kürtler, en az inanan kültürel kesim ise yüzde 62,7 ile Türkler. Araştırmanın genel hatlarıyla açıklanmasının ardından Prof. Dr. Yasin Aktay, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Aktay, araştırmanın yaklaşık 1 yılın ürünü olduğunu belirterek, "Araştırma kasım ayında bitti. Bu yüzden yanıltıcı olmasın diye bazı anketlerin bugün yapıldığında daha farklı sonuçlar verebileceğini söyleyebiliriz. Araştırmanın açılımlarla ilgili kısımı böyle ama kimlik algıları daha dayanıklı daha kalıcı özellikler taşıyor" diye konuştu.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|