Memleket havasını yansıtan derme çatma binanın bahçesinde karalahana ekiliydi. Türk-Alman bayrağı da aılsmış bir güzel! Berlin'in ortasında küçük bir Of kurmuş vatandaşımızın dünyasının ne olduğunu biz nasıl bilebiliriz? O yaşamından mutlu olmalı. Yıllardır ne mahkeme, ne polis onu buradan çıkaramadı.
21-27 Haziran, 2010
21 Haziran, Pazartesi
Raporum bitti. Yine okul. Hayatım okul değil ama hayatımın büyük bölümü okul 30 yıldır.
Para kazandığım bir yer. Para kazanılan yerler aslında mezarlar. İnsanı yutan, yok eden ve öğüten...
Ama başka çare var mı ölmemek için?
22 Haziran, Salı
Havaların düzeldiğini nereden anladım? Yani ısındığını? Sırtım ısınmaya başladı ya, işte o zaman kısa kollu gömleğimin artık bütün çıkmayacağına da inandım.
Güneşin nasıl milyonlarca yıl hiç sönmeden ışık ve ısı saçtığını (yaydığını) düşünmek istemiyorum, çünkü kavramakta zorlanıyorum bilimsel verileri. Ben ilgilendiren yalnızca sıcaklık ve güneşin ışığı.
Sekiz ay kış yaşayınca, güneşe tapası geliyor insanın. Ayvalık’ı aratmayacak kadar sıcak bir Berlin düşünmek ne kadar zor aslında. Ama, işte o da oldu! Yani küresel ısınma bunu da sağladı.
23 Haziran, Çarşamba
Aşkın Beni, Çınlatma, Göç / ük ve Merkezkaç dosyalarını düzenlemeye çalışıyorum geceleri.
Birbiriyle uyuşan ve uyuşmayan şiirlerin çığlıklarına kulaklarımı tıkamıyorum.
Şiirler de birbirlerini severler ve sevmezler. Her seferinde bunu hissettim. Onun için aynı dönemde yazılmasına, yayımlanmasına karşın pek çok şiirim kitaplarıma girmeden dışarda kaldı.
Tematik şiirlerden söz etmiyorum. Tasarlanan bir kitaptan da. Ama yazıldığı dönemde kan uyuşmazlığı yaşayan şiirlerden söz ediyorum. Sonra bir de bakıyorum, Merkezkaç’ın dosyalarında da oldu, dışarda kalan pek çok şiirimi ne yapacağımı bilemedim. Bazı şiirler bazı dosyaları bekler diye düşünmeden yapamadım.
24 Haziran, Perşembe
Karne toplantısı uzadı da uzadı sorunlu çocukların durumlarını tartışmaktan.
Karne yazmak ayrı bir dert ama asıl sorun öğrencinin dünyasını belirleyecek notu saptamakta.
Birden altıya kadar değerlendirmede hangi ölçü alınacak? Ders notu, sonra hal ve gidiş?
Ben hep zorlandım bir öğrencime not verirken. Notu kıt bir öğretmen olmadım ama bedavadan da bol keseden atmadım hiç. Hak etmeyi bilmeyenlerle, emeğinin karşılığını alanları bir kefeye koymadım.
Öğrencinin dünyasını kavramaktan geçiyor değerlendirmeler. Öğrencilerin karne heyecanını her zaman ben de yaşıyorum.
25 Haziran, Cuma
Sınıf öğretmenleri karne yazacağı için öteki öğretmenler de öğrencileri okulun dışında meşgul ettik bugün.
Ben kanal boyunda yürüttüm. Kanal kenarında yürürken nasıl da sıkıldılar. Sigara içmek istediler sık sık. Güzelliklere gözleri kapalıydı. İtişip kakışmaları normal saysam da 14-15 yaşındaki öğrencilerin, dinlene dinlene yürümeden bu kadar sıkılacakları hiç aklıma gelmezdi.
Ne ağaçları, ne kanaldaki mavnaları gözleri gördü. Korktum bu çocukların geleceğini düşününce.
26 Haziran, Cumartesi
Evi silip süpürdüm. İki makine çamaşır yıkadım ve Türk pazarına gidip patlıcan ve mevsimlik meyve aldım. Ayvalık’ın pazarlarını tutmasa da, insanın memleket özlemini bir parça gideriyor yine de Berlin’in bu semt pazarı.
Patlıcanları hindi etiyle pişrdim. Yanına da pirinç pilavı yaptım. Akşam yemeğine Dirim’le kız arkadaşını davet ettim. Yemeğimi beğendiler, sevindim.
27 Haziran, Pazar
Zeynep Avcı’yla Şirin Tekeliýe Kreuzberg’i gezdirdim. Ara sokaklara girip çıktık Zeynep hanımın baypasının izin verdiği ölçüde. Oflu Mustafa’nın gecekondusuna götürdüm onları. Şaşırdılar herkes gibi. Memleket havasını yansıtan derme çatma binanın bahçesinde karalahana ekiliydi.
Türk-Alman bayrağı da aılsmış bir güzel!
Berlin’in ortasında küçük bir Of kurmuş vatandaşımızın dünyasının ne olduğunu biz nasıl bilebiliriz? O yaşamından mutlu olmalı. Yıllardır ne mahkeme, ne polis onu buradan çıkaramadı.